tag:blogger.com,1999:blog-23311930857851204202024-03-19T14:02:52.196-07:00EKONOMİ YAZILARIFazlı Köksal'dan, bilimsellik iddiası taşımayan duygusal yazılar...FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.comBlogger15125tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-10386334210433539222021-12-28T12:14:00.002-08:002021-12-28T12:14:24.535-08:00Biz Bu B*** Neden Yedik<p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjnQRBjQ3hLMs0fH4cRFp8IGq1zKF8mDk-QFjSZMB3ZpsFsfdPHQo2QNRcrWfIZtkysa7QHWPU3AeCIatqIFW2Ji5cUV5UDHmXFcIezR97loc87hnmQnNKgyW3xXOMYmYngzS3sbCw6nmwuvjhjeZW8fVXnWjBitKyRTwlyK04H-QFebopwBcsX1Gs7=s652" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="652" height="288" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjnQRBjQ3hLMs0fH4cRFp8IGq1zKF8mDk-QFjSZMB3ZpsFsfdPHQo2QNRcrWfIZtkysa7QHWPU3AeCIatqIFW2Ji5cUV5UDHmXFcIezR97loc87hnmQnNKgyW3xXOMYmYngzS3sbCw6nmwuvjhjeZW8fVXnWjBitKyRTwlyK04H-QFebopwBcsX1Gs7=w471-h288" width="471" /></a></div><br /><span style="font-size: large;"><br /></span><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">2005 yılının Kasım
ayında gerçekleşen Türk Telekom özelleştirmesi (peşkeşi) sonrası, Lübnanlı Hariri
ailesinin sahibi olduğu OTAŞ<a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_edn1" name="_ednref1" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="line-height: 107%;">[i]</span></span><!--[endif]--></span></a>, 6 milyar 550 milyon
dolara Türk Telekom Hisselerinin %55’ine sahip olmuştu… 2006 yılında
özelleştirme bedelinin 1.4 Milyar dolarlık ilk taksitini öz kaynaklarından ödeyen
OTAŞ, daha sonra TT hisselerini -sözleşme şartlarına aykırı olarak- ipotek ettirerek aldığı krediyle kalan borcunu
2007 yılında hazineye tek seferde ödedi…<o:p></o:p></span></span></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Türk Telekom’dan
elde ettiği kârları yurtdışına transfer eden OTAŞ bankalara borçlarını düzenli
olarak ödemedi. OTAŞ Türk Telekom’dan temettü almaya devam etmek için borçlarını
yeniden yapılandırdı… 22 Mayıs 2013
tarihinde Türkiye’de faaliyette bulunan bankalardan 4.5 milyar dolar ve 212 bin
Avro tutarında bir kredi aldı. OTAŞ bu kredinin taksitlerini Eylül 2016’dan
itibaren öde(ye)mez hale geldi… 2006-2017
yılları arasında elde ettiği temettüyü yurt dışına transfer eden Hariri ailesi,
Türk Bankalarından aldıkları borcu ödemeden ülkeyi terk etti…<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Akbank, Garanti
Bankası, İş Bankası ve diğer alacaklı bankalar LYY Telekomünikasyon<a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_edn2" name="_ednref2" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="line-height: 107%;">[ii]</span></span><!--[endif]--></span></a> adıyla bir şirket kurarak
OTAŞ’ın kendilerine ipotek olarak
verdiği Türk Telekom’un yüzde 55’lik
hissesini devraldılar… Bu hisseleri elden çıkarmak istemelerine rağmen, Türk
Telekom’un lisans süresi 2026’da sona ereceği için uygun bir fiyat veren müşteri
bulamadılar..<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Geçtiğimiz hafta
bazı gazetelerde Türkiye Varlık Fonu’nun LYV Telekomünikasyon’un elinde bulunan
Türk Telekom’un %55 Hissesini almak için üç bankanın yetkilileri ile görüşmeye
başladığı haberi yer aldı… <o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Satın alma
gerçekleşirse, Türk Telekom’un işletme lisansının sona ereceği 2026’da bedelsiz
olarak hazineye geçecek hisseleri devlet 4 yıl önce ciddi bir bedel ödeyerek
sahip olacak…<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Bu olay bana
muhtemelen hepinizin de bildiği bir hikâyeyi hatırlattı… Anlatayım;<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">At arabasını
kullanan maraba ile arabanın sahibi ağa arabayla kasabaya giderken, arabayı çeken
at patır kütür yola pisler. Arabada marabasının gözü olduğunu bilen ağa, hem
marabayı küçük düşürmek hem de eğlenmek için, “Ula Memo! Şu b*ku yersen,
arabayı sana verecem” der. Memo bir an düşünür, kararını verir, koşumları ağaya
uzattıktan sonra arabadan inip taze at pisliğini yer. Ağa “Tamam, araba senin” der.
Bizimkinin midesi dönmüş, gururu çiğnenmiş, kendinden iğreniyor. Ağa ise bir
dakikalık bir eğlence uğruna arabasından olduğuna pişman, kendi budalalığına
yanıyor. Dönüş yolunda ikisinin de ağzını bıçak açmıyor, ikisi de kurdukça
kuruyorlar. Nihayet ağa dayanamıyor; “Ula Memo! Bir halt ettim, şaka uğruna
araba elden gitti, b.k yemenin ederini vereyim, arabayı geri alayım.” Memo’nun
genzinde, ağzında, yüreğinde, öfkesinde hâlâ pislik tadı var. “Olur Ağam” der,
“olur ama bir şartla: sen de atın bokunu yiyeceksin ki ödeşelim.” Ağa hemen
kabul eder. Atın ilk pislediği yerde, gözü kararmış bir şekilde arabadan
inerek, bir miktar pislik yer. Arabasına yeniden sahip olur. Çiftliğe
yaklaşırlarken, Memo düşünceli ve kederli sorar: “Ağam, araba giderken de
senindi dönerken de senin, peki biz bu b.ku neden yedik?”<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Devlet
Türk Telekom’un hisselerini satın alırsa olay bu hikâyeye çok benzeyecek… <o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Devlet
sattığı ve 2026’da kendisine karşılıksız dönmesi gereken hisseleri üstelik
yüklü bir para ödeyerek satın alacak… <o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Yapılmayan
yatırımlar, bilgi birikimleri ile ilgisi olmayan kurumlara gönderilerek heba
edilen personel, çağı yakalayamayan telekomünikasyon-bilişim teknolojisi, elden
çıkarılan binalar ve bakır şebeke, devletin
mahrum kaldığı kâr, noksan tahsil edilen kurumlar vergisi, Türk Telekom’un alt
yapıyı paylaşmaması nedeniyle diğer firmaların yapmak zorunda kaldıkları ve
ülke kaynaklarının çar-çur edilmesine yol açan alt yapı yatırımları gibi pek
çok kayıp da cabası…<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Türk
Telekom olayı maraba-ağa hikâyesine yalnızca hazine açısından benziyor… Yoksa Hariri
ailesi açısından değil…<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Hariri
ailesinin payına düşen ise bal-kaymak:<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Hariri
ailesi, varlığından bir başsağlığı ziyareti
sonrası haberdar olduğu Türk Telekom’un ihalesine; yeterli telekomünikasyon
işletmeciliği deneyimi olmamasına, Türk Telekom dokümanlarını ihaleye katılan
diğer firmalara nazaran çok kısa süre incelemiş olmasına rağmen, alel acele
kurduğu OTAŞ ile girerek ihaleyi kazandı. Türk Telekom’un %55’ine sahip oldu…<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">İhale
sonrasında, ihale sırasındaki şartlar OTAŞ lehine değiştirildi… Mesela Kurumlar
Vergisi oranı düşürüldü… Türk Telekom personelinin kamu kuruluşlarına geçmeden
Türk Telekom’da çalışabilecekleri süre altı aydan beş yıla çıkarıldı… Üstelik
bu beş yıla ilişkin emekli ikramiyesi yükü de devlete yıkıldı…<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Hariri’ler
ihale bedelinin yalnızca 1,4 milyar dolarını öz kaynaklarından karşıladı… İhale
bedelinin kalanını Türk Telekom hisselerini ipotek göstermek suretiyle
bankalardan temin ettiği kredi ile defaten ödedi. <o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">OTAŞ
2006-2016 arasında 5,7 milyar dolar karşılığı kar payı alırken, aldığı kredi
taksitlerinin büyük bölümünü ödemedi… 8 Kasım 2016 tarihinde Plan ve Bütçe
Komisyonu’nda konuşan o tarihteki Başbakan Yardımcısı Nureddin Canikli, “Şu ana
kadar kar payı olarak Türk Telekom’dan yurtdışına transfer edilen toplam rakam
3.1 milyar dolar civarındadır" demiştir. Sonrasını da ekleyin…<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Bu
bal kaymak değil de nedir… Zaman zaman düşünürüm; Hariri bu paraya tek başına
mı yemiştir?<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Hikâyenin
başka mağdurları da var: Kredi veren bankalar… Beş milyar dolara yakın
alacaklarını tahsil edemediler… Varlık Fonu hisse senetlerini alsa bile, en
fazla İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında oluşan değerin biraz üzerinde
alabilir<a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_edn3" name="_ednref3" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="line-height: 107%;">[iii]</span></span><!--[endif]--></span></a>… Ondan daha fazlası
şaibe yaratır… Bu da bugün itibariyle ne kadar zorlasanız azami iki milyar
dolar yapar… Üç milyar dolar civarında bir zararı bankacılık sistemi nasıl
karşılar… Ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, olumsuz yönde etkilenmemeleri
mümkün değildir…<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Sahi,
Türkiye’nin en güçlü, kredi verirken kılı kırk yaran bankaları bu kadar riskli
bir krediyi neden ve niçin vermiştir? İnsan düşünmeden edemiyor; acaba arada
ricacılar var mıdır?<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Türk
Telekom Yönetim Kurulunda hazine paylarını genellikle devletin girdisini
çıktısını çok iyi bilen üst düzey bürokratlar temsil etmişlerdir. Mesela;
Başbakanlık Müsteşarları Efkan Ala, Fahri Kasırga, Fuat Oktay ilk aklıma gelenler… Ayrıca İsmet
Yılmaz, Habib Soluk, Suat Hayri Aka, Ömer Faruk Sayan gibi Ulaştırma Bakanlığı
Müsteşarları da Türk Telekom Yönetiminde görev yaptılar… Bu bürokratların OTAŞ’ın geleceğini
öngörememeleri inanılır gibi değil…</span> <span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Yeni Hazine Bakanı Nurettin Nebati de 2
Kasım 2018’den bu yana Türk Telekom Yönetim Kurulu üyesi<a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_edn4" name="_ednref4" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="line-height: 107%;">[iv]</span></span><!--[endif]--></span></a>...<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Türk
Telekom’un özelleştirmesinin ilk yıllarında <i>“Türk
Telekom’un işletme tecrübesi ve mali durumu yeterli olmayan Oger Telekom’a
satılması ve yaptığı sayısız ‘Peşin öderiz, kredi alırız’ açıklamalarına rağmen
ortada hâlâ bir şey olmaması özelleştirme tarihimizdeki en büyük skandaldır…”</i><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_edn5" name="_ednref5" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="line-height: 107%;">[v]</span></span><!--[endif]--></span></a> diyen Cumhurbaşkanlığı Ekonomi
Baş Danışmanı Yiğit Bulut’un da 7 yıldır Türk Telekom Yönetim Kurulunda görev yapmasına
rağmen, OTAŞ’ın Türk Telekom hisselerini ipotek göstererek kredi almasının
sakıncalarını dile getirmemiş olması da ayrıca dikkat çekicidir…<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Türk
Telekom özelleştirmesinde de, sonrasında da o kadar çok soru ve sorun var ki…
Yaz yaz bitmez… Bugüne kadar çok yazdım, anlaşılan o ki daha çok yazacağız…</span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt;"> <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</p><div><!--[if !supportEndnotes]--><br clear="all" />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<!--[endif]-->
<div id="edn1">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_ednref1" name="_edn1" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-size: 9pt; line-height: 107%;">[i]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"> OTAŞ: Ojer
Telekomünikasyon Anonim Şirketi. Oger Telecom'un Türkiye'de kurduğu şirket.
Oger Telecom ise Lübnan Siyasetinin önde gelen isimlerinden Harriri Ailesi ile Suudi
Telekom Şirketi’yle (STC) ortak olduğu bir Arap Şirketi’dir<o:p></o:p></span></p>
</div>
<div id="edn2">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_ednref2" name="_edn2" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-size: 9pt; line-height: 107%;">[ii]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"> LYY
Telekomünikasyon A.Ş: Levent Yönetim Yapılandırma Telekomünikasyon AŞ. Ortaklık
yapısı: Akbank (%35.6) Garanti BBVA (%22.1) Türkiye İş Bankası (%11.6) LYY (UK)
International Holdco Limited (%11.7)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;">Diğer
(%19.0 (Yapı Kredi %4,91 Vakıfbank 4,25 Halkbank 3,66 Denizbank 2,59 TSKB 1,61)<o:p></o:p></span></p>
</div>
<div id="edn3">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_ednref3" name="_edn3" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-size: 9pt; line-height: 107%;">[iii]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"> Borsa değerinden
alması bile mümkün değildir. Zira borsadaki hisseler için bir süre sınırlaması
yoktur. Bankaların elindeki hisselerin ise 2026 yılında devlete bedelsiz iadesi
gerekmektedir. Aralarında iki kamu bankasının da bulunduğu bankaların bu kadar
büyük zarar etmemesi için hisseler borsada oluşan piyasa değeri üzerinden satın
alınabilir…<o:p></o:p></span></p>
</div>
<div id="edn4">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_ednref4" name="_edn4" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-size: 9pt; line-height: 107%;">[iv]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"> Yazının kaleme
alındığı 23 Aralık 2021 günü Türk Telekom’un İnternet Sitesinde Yönetim Kurulu
Üyesi olarak gözükmektedir.<o:p></o:p></span></p>
</div>
<div id="edn5">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_ednref5" name="_edn5" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-size: 9pt; line-height: 107%;">[v]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"> Yiğit Bulut’un
6.Şubat 2007 tarihli Radikal Gazetesindeki köşe yazısı..</span><o:p></o:p></p>
</div>
</div><p>
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<div style="mso-element: endnote-list;"><!--[if !supportEndnotes]--><br clear="all" />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<!--[endif]-->
<div id="edn1" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_ednref1" name="_edn1" style="mso-endnote-id: edn1;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[i]</span></span><!--[endif]--></span></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"> OTAŞ: Ojer
Telekomünikasyon Anonim Şirketi. Oger Telecom'un Türkiye'de kurduğu şirket.
Oger Telecom ise Lübnan Siyasetinin önde gelen isimlerinden Harriri Ailesi ile Suudi
Telekom Şirketi’yle (STC) ortak olduğu bir Arap Şirketi’dir<o:p></o:p></span></p>
</div>
<div id="edn2" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_ednref2" name="_edn2" style="mso-endnote-id: edn2;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[ii]</span></span><!--[endif]--></span></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"> LYY
Telekomünikasyon A.Ş: Levent Yönetim Yapılandırma Telekomünikasyon AŞ. Ortaklık
yapısı: Akbank (%35.6) Garanti BBVA (%22.1) Türkiye İş Bankası (%11.6) LYY (UK)
International Holdco Limited (%11.7)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;">Diğer
(%19.0 (Yapı Kredi %4,91 Vakıfbank 4,25 Halkbank 3,66 Denizbank 2,59 TSKB 1,61)<o:p></o:p></span></p>
</div>
<div id="edn3" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_ednref3" name="_edn3" style="mso-endnote-id: edn3;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[iii]</span></span><!--[endif]--></span></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"> Borsa değerinden
alması bile mümkün değildir. Zira borsadaki hisseler için bir süre sınırlaması
yoktur. Bankaların elindeki hisselerin ise 2026 yılında devlete bedelsiz iadesi
gerekmektedir. Aralarında iki kamu bankasının da bulunduğu bankaların bu kadar
büyük zarar etmemesi için hisseler borsada oluşan piyasa değeri üzerinden satın
alınabilir…<o:p></o:p></span></p>
</div>
<div id="edn4" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_ednref4" name="_edn4" style="mso-endnote-id: edn4;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[iv]</span></span><!--[endif]--></span></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"> Yazının kaleme
alındığı 23 Aralık 2021 günü Türk Telekom’un İnternet Sitesinde Yönetim Kurulu
Üyesi olarak gözükmektedir.<o:p></o:p></span></p>
</div>
<div id="edn5" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Biz%20bunu%20neden%20yedik.docx#_ednref5" name="_edn5" style="mso-endnote-id: edn5;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[v]</span></span><!--[endif]--></span></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"> Yiğit Bulut’un
6.Şubat 2007 tarihli Radikal Gazetesindeki köşe yazısı..</span><o:p></o:p></p>
</div>
</div><br /><p></p>FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-64912048223143639192021-11-21T15:36:00.000-08:002021-11-21T15:36:19.629-08:00Tarım Kredi Muamması<p><span style="color: #2b00fe; font-size: medium;"><b> </b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #2b00fe; font-size: medium;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQzTVeriB9oWWfCohxgam4QiQ8WzEN0xy3CVrEhlYW17vg9jnBn9UayC0_XwzChA0vHgiRojys9H7Y9z9zyMWlAvdwEFinBQoIajJNJ3o9yWeZTi-5_JeMjbdTkO6zJF7nbqExOSBlXco/s800/1-Desktop92.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="455" data-original-width="800" height="278" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQzTVeriB9oWWfCohxgam4QiQ8WzEN0xy3CVrEhlYW17vg9jnBn9UayC0_XwzChA0vHgiRojys9H7Y9z9zyMWlAvdwEFinBQoIajJNJ3o9yWeZTi-5_JeMjbdTkO6zJF7nbqExOSBlXco/w487-h278/1-Desktop92.jpg" width="487" /></a></b></span></div><span style="color: #2b00fe; font-size: medium;"><b><br /></b></span><p></p><p><b style="color: #2b00fe; font-size: large;">FAZLI KÖKSAL</b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Gerekli-gereksiz,
verimli-verimsiz, stratejik-sıradan demeksizin, piyasayı yönlendirme ve
ekonomiyi planlamada bir araç olarak kullanılıp kullanılmayacağını
gözetmeksizin Cumhuriyetin 80 yıllık birikimi olan kamu iktisadi kuruluşlarını
“babalar gibi satanlar”; ekonomik darboğaza girince yine bir kamu kuruluşu olan
Tarım Kredi Kooperatifini bir cankurtaran simidi olarak takdim ettiler… Bu
gelişmenin ardından, okuyuculardan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>da
konuya ilişkin sorular gelince<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tarım
Kredi Kooperatiflerini inceleyip anlatmak zaruret oldu… <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Ama
konuyu araştırmaya başlayınca Tarım Kredi’nin bir gayya kuyusu, bir muamma
olduğunu gördüm. Dolayısıyla konuyu bir yazıda anlatmak mümkün olmayacak…
İkinci belki de üçüncü yazıyı yazmam gerekecek…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Gerçek
kurtuluşun, gerçek bağımsızlığın, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkün olacağını
bilen Mustafa Kemal Paşa Cumhuriyet’i ilan etmeden önce, ekonomik bağımsızlığın
yol haritasını çizmek üzere 17 Şubat 1923 Tarihinde İzmir İktisat Kongresini
topladı. Çiftçi, tüccar, sanayi ve işçi temsilcilerinden oluşan 1135 üyenin
katıldığı bu kongrede "Misak-ı İktisadî Esasları" tartışıldı ve kabul
edildi.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">4
Mart 1923’de sona eren Kongrede alınan kararlara istinaden değişik kanunlarla
ve düzensiz bir şekilde idare edilen kooperatiflerin ülkeye ve ortaklarına ekonomik
katkısının sağlanması/artırılması için yapılan çalışmalar sonucunda 1935
yılında 2834 Sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve 2836 Sayılı Tarım Kredi
Kooperatifleri kanunları çıkartılmıştır. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">2836
sayılı kanunla kurulan Tarım Kredi kooperatifler tarımsal urunun toprağa ekilip
pazara sunulana kadarki süreçte çiftçinin ihtiyaç duyacağı toprağın sürülmesi
tohumun temini ekilmesi gübrelenmesi çapalanması ilaçlanması ve hasadı için
gerekli olan finansman ve donanım temini için kredi desteği sağlaması hedeflenmiştir.
2834 Sayılı Tarım Satış Kooperatifleri kanunu ile de ürünün hasadından pazara
sunulmasından satışına kadar geçen süreçte ihtiyaç duyulan depolama,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ürünün işlenmesi ve satışı için gerekli
kaynakların temini amaçlanmıştır.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Bu
sayede üreticilerin; tefeciler ve tefeci gibi çalışan tüccarların eline
düşmeden ürünü yetiştirip değerinde satabilme imkânı sağlanmıştır. Bu kanunlar
Türk tarımı için önemli bir atılım sağlamıştır. 1972 yılında çıkarılan 1581
sayılı kanunla da Tarım Kredi Kooperatifleri aksayan yönleri düzeltilerek
yeniden düzenlenmesi ve ülke tarımının lokomotifi haline getirilmesi
hedeflenmiştir… <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Tarım
Kredi Kooperatifleri 1581 sayılı kanunda belirtilen görevlerini yerine getirmek
üzere 1805 hizmet noktası, 17 bölge birliği, 800 bin ortağı ve gübreden
bilişime, sigortacılıktan pazarlamaya, taşımacılıktan hayvancılığa çeşitli
alanlarda faaliyet gösteren 19 iştiraki ile Türkiye’nin en büyük gruplarından
birisi haline dönüşmüştür. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Ayrıca
İştiraklerinin de iştirakleri var. Mesela Tarım Kredi’nin en büyük bağlı
şirketi Gübretaş’ın beş iştiraki var. Bunlardan birisi de İran’da faaliyet
gösteren <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Gübretaş</b>’ın %48,88’ine
sahip olduğu <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Razi Petrochemical Co</b>’dur.
Ayrıca bağlı ortaklıklar…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Razi
Petrochemical Co demişken cevaplanmamış soruları gündeme getirmemek olmaz.
Gübretaş 2008’de İran’da özelleştirilen Razi Petrokimya’nın %48,88’ine<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>656 milyon dolara satın aldı. Ancak
Gübretaş’ın iki Türk bir İranlı ortağı vardı Türk ortaklar yüzde 23’91’lik ve
yüzde 11.95’lik paylara sahipti. Geri kalan da bir İranlı Şirkete aitti. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">2010
Yılında, o tarihte MHP Genel Başkan Yardımcısı olan Yozgat Milletvekili Mehmet
Ekici; konsorsiyum ortaklarının kimler olduğunu, sermaye paylarını, taahhüt
edilen sermaye paylarının ödenip ödenmediğini, GÜBRETAŞ'ın bu ortaklık yapısıyla
sağladığı avantajları, ülkemize buradan gübre ithalatı yapılıp yapılmadığını ve
şirketin alınmasından bu yana yapılan kâr transferlerini bir soru önergesi ile
o tarihteki Tarım Bakanı Mehdi Eker’e sorar, gelen cevap “Ticari Sır”dır. Ama
Mehmet Ekici bu konuyu sorgulamaktan vazgeçmez ikinci bir soru önergesi verir,
9 Haziran 2010 günü Meclis Kürsüsünden konuyu gündeme getirir. Türk
Şirketlerden birisinin ihaleden hemen önce kurulduğunu, diğerinin iflasın
eşiğinde olduğunu belirtir. <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Bu naylon ve
batık şirketin arkasında kim var? Kim kolluyor? Kim kâr ediyor? Net olarak
söylüyorum burada yolsuzluk vardır -net olarak söylüyorum- burada kirlilik
vardır.”</i> Diyerek konuşmasını noktalar. Aynı gün Bakan Mehdi Eker cevabi
konuşmasında, GÜBRETAŞ Borsaya açık bir şirkettir, benim açıklamalarım hisse
fiyatlarını etkileyebileceğinden cevap vermem doğru değildir. Diyerek konuyu
kapattı…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Bunun
üzerine Mehmet Ekici elindeki bilgi ve belgelerle bir dosya tanzim etti. Altı
sayfalık bir yazıda da gelişmeleri bu kez ortak şirketlerin ismini de vererek
açıkladı. Ve Devlet Denetleme Kurulunun görevlendirilmesini istedi. MHP konuya
verdiği önemi göstermek, gerekirse Mehdi Eker hakkında gensoru
verebileceklerini de göstermek amacıyla yazıyı 20 milletvekiline imzalatarak
Cumhurbaşkanlığına gönderdi.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Devlet Denetleme Kurumu tarafından
soruşturulması istenen konular ana hatlarıyla şunlardı…<o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">“Hangi
gerekçelerle Razi Co şirketinin satın alınmasına karar verilmiştir? Yaklaşık 3
yıllık rakamlar itibariyle (kar, gübre fiyatları v.s) tatmin edici sonuçlar
alınmış mıdır?”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Gübretaş, Razi Co şirketini tek başına satın
alabilecek imkânlara sahip iken, neden birisi henüz 20 günlük ve gübre
konusunda hiçbir tecrübesi ve bilgisi olmayan, bilançosu çıkmamış Asya Gaz A.Ş
ve bir diğeri de mahkeme kararıyla iflası istenmiş Tabosan Mühendislik A.Ş
firmaları ortak olarak tercih edilmiştir?”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">“Konsorsiyum
ortaklarının, sermaye paylarının oranı nedir? Taahhüt edilen sermaye paylarının
ödenmiş midir?”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">“2006-2008
döneminde<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İran’a ekonomik ambargoyu
aşmak için çok sert önlemler alınırken 2 Türk ortak ile GÜBRETAŞ bu ambargoyu
nasıl aştı?”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) tabi
olan GÜBRETAŞ’ın ortaklarının Tarım Bakanlığınca “Devlet Sırrı” ya da “Ticari
Sır” olarak değerlendirmesi doğru mudur?”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">“Yeni
kurulmuş, bilançosu çıkmamış Asya Gaz A.Ş’ye kamu bankaları Vakıflar Bankası ve
Halkbank nasıl oldu da 20 Milyon Euro kredi verdi?”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Cumhurbaşkanı
Gül, MHP’nin Devlet Denetleme Kurulu’nun görevlendirme isteğini<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Tarım ve Kredi Kooperatiflerinin Merkez
Birliği ile ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanımıza gönderilen dilekçeniz, adı
geçen Merkez Birliği’nin kooperatif statüsünde bulunuşu ve özel hukuk
hükümlerine tabi olması nedeniyle Devlet Denetleme Kurulu tarafından
incelenemediğinden…. İncelenmesini teminen Tarım ve Köyişleri Bakanlığına
gönderilmiştir.” Diyerek konuyu inceletmekten kaçındı.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Bu
arada 2011 Mayısında MHP milletvekillerine yönelik FETÖ’nün “Kaset Operasyonu”
gündeme geldi. Operasyonun hedefindeki isimlerden birisi de Mehmet Ekici idi.
Zamanlama ne kadar ilginç. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Ne büyük
tesadüf ?</b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m%20Kredi%20Muammas%C4%B1.docx#_edn1" name="_ednref1" style="mso-endnote-id: edn1;" title=""><sup><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><sup><span style="font-family: "Times New Roman", serif; line-height: 107%;">[i]</span></sup><!--[endif]--></span></sup></a><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Yine
ilginçtir, Mehmet Ekici’nin soru önergelerinde belirttiği gibi,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Razi. Co ihalesini kazanan konsorsiyumda
Gübretaş ile birlikte yer alan iki şirketten Tabosan Mühendislik A.Ş’nın 2011
yılının başında İflasına ve iflas masası oluşturularak tüm işlemlerinin iflas
masasına devrine ilgili mahkemece karar verilmiştir. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Gübretaş’ın
19.08.2021 tarihinde KAP’a bildirdiği Bağımsız Denetim Kurulu Görüşüne göre,
Razi hisselerinin satın alımı sırasında finansman sağlanan bankalara ve İran
Özelleştirme İdaresi'ne Tabosan adına müşterek müteselsil kefil olduğu, kefalet
kapsamında Tabosan'ın bankalara ve İran Özelleştirme İdaresi'ne ödemesi gereken
43.780.597 TL tutarındaki borcunu kefil sıfatıyla ödemiştir. Ama <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">konsorsiyuma iflas halinde bir firmayı
kabul eden yetkililer hakkında idari ve yasal bir işlem yapılmadığı gibi maddi
zararın rücu edilmesi yoluna da gidilmemiştir…<o:p></o:p></b></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Tarım
Kredi’nin bağlı şirketi Gübretaş’ın en büyük hissesine sahip olduğu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Razi Petrochemical Co’nyn 23’91 hisse ile
ikinci büyük ortağı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Asya Gaz A.Ş’nin,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Razi A.Ş’yi
alan konsorsiyuma katılmadan dört ay<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>önce kurulmuş olması ve kamu bankalarından 20 milyon Euro kredi alması
ve perde arkasındaki sahibinin kim olduğu tartışmaları, bana Türk Telekom
özelleştirmesini hatırlattı…</b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Türk
Telekom İhalesinde, 24 Ağustos 2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesini imzalayan
Ojer Telekomünikasyon A.Ş 22 Ağustos 2005 tarihinde kurulmuş ve <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Ojer Telekom Hazineye ödediği özelleştirme
bedelinin büyük bölümünü Türk Telekom Hisselerini garanti göstererek Türk
Bankalarından kredi olarak almış ve aldığı krediyi ödemeyerek de çekip
gitmişti. İnşallah Asya Gaz aldığı krediyi ödemiştir…</b><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Tarım
Kredi’nin bağlı şirketi Gübretaş’ın en büyük hissesine sahip olduğu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Razi Petrochemical Co’nyn 23’91 hisse ile
ikinci büyük ortağı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Asya Gaz A.Ş’nin
sahibi olarak gözüken Şaban Kayıkçı ilginç bir kişilik. O tarihte Bakan olan
Diyarbakırlı Mehdi Eker’in hemşehrisi<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Şaban Kayıkçı Diyarbakır Tarım İl Müdürlüğünde memur olarak görev
yaparken iş hayatına atılıyor ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tanrı
“Yürü ya kulum” diyor ve büyük bir iş adamı oluyor. Asya Gaz’ı kuruyor, Tarım
Kredi Genel Müdürlüğünün iştiraki Gübretaş ile birlikte Razi Petrokimya’nın
özelleştirme ihalesine katılıyor ve Razi Petrokimya’nin %23,9 hisse ile ikinci
büyük ortağı oluyor. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Ne
demiştik; Tarım Kredi’nin 19 İştiraki var. Bu 19 İştirakin de iştirakler var.
Mesela bu 19 İştirakten en büyüğü Gübretaş’ın beş iştiraki var. Bunlardan
İran’daki Razi’yi belirtmiştik. Gübretaş’ı büyük iştiraklerinden birisi de
denizcilikle iştigal eden Negmar… Negmar’ın bazıları tamamen kendine ait
bazılarında da ortaklarının 13 denizcilik şirketi bulunuyordu<a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m%20Kredi%20Muammas%C4%B1.docx#_edn2" name="_ednref2" style="mso-endnote-id: edn2;" title=""><sup><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><sup><span style="font-family: "Times New Roman", serif; line-height: 107%;">[ii]</span></sup><!--[endif]--></span></sup></a>….Ro-Ro
gemileri, yolcu ve araç taşıyan feribotları, uluslararası sularda işleyen LNG
tankerleri ile ciddi bir denizcilik ağına sahipti. Şirketlerin çoğunda Suudi
Arabistanlı Nesma Grup da ortaktı..<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Gübretaş,
2015’e yılında denizcilik işletmesi yapan bağlı şirketi Negmar'ın hisselerini
satışa çıkardı. İhaleye katılan tek şirket olan Raintrade Petrokimya ve Dış
Ticaret A.Ş.’nin sahibi Şaban Kayıkçı ve Suudi Arabistanlı ortaklarıydı.
Raintrade, yükümlülüğünü yerine getirmediği için ihale iptal edildi. 2016’da
tekrar çıkılan ihalede de Raintrade yine tek alıcıydı. Onun da aynı gerekçeyle
iptalinin ardından yapılan üçüncü ihaleye iki firma katıldı: Raintrade ve Asya
Gaz.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Yani
Şaban Kayıkçı’nın İran’daki yatırımında ortağı olduğu Gübretaş, denizcilik
hisselerini satıyor; Şaban Kayıkçı’nın şirketiyle, Şaban Kayıkçı’nın diğer
şirketi ihalede yarışıyor; ihaleyi Şaban Kayıkçının şirketi Asya Gaz
kazanıyordu. Araya bir bilgi daha girelim Diyarbakır Tarım İl Müdürlüğünün eski
memuru kamuoyunun en çok konuştuğu iş adamlarından biri oldu. Zira; Bodrum’da
Sezgin Baran Korkmaz’ın ilk çöktüğü otel Kervansaray’ı 30 milyon Euro’ya satın
alan Şaban Kayıkçıydı. Şaban Kayıkçı Haliçport olarak bilinen projeyi üstlenen
Haliç Altın Boynuz Marina şirketinde de FETÖ’nün yayın organı Zaman Gazetesinin
sahibi Fettah Tamince’yle ortak. Şaban Kayıkçı’nın Suudi Arabistan ve Dubai’de
de şirketleri var: Alchemist Energy Trading DMCC, Raintrade Petrokimya… Yirmi
yılda memurluktan dünyanın pek çok ülkesinde şirketleri olan bir iş adamlığına
yükselmek ticari bir dehanın marifeti olsa gerek…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Asya
Gaz; Negmar’ı aldıktan bir süre sonra Negmar’ı denizci bir aileye Koç’lara
satıyor… Negmar’ın yeni yönetim kurulu başkanı Mehmet Koç da kamuoyunun
yakından tanıdığı bir isim. Binalı Yıldırım’ın oğlu Erkan ilk gemiciğini
aldığında parayı nerden temin ettiği sorulduğunda Santour GmbH'dan 200 bin avro
borç aldığını söylemişti. Olayı ilginç kılan Erkan Yıldırım’ın borç aldığını
açıklamasından bir süre<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sonra Santour’un
Binali Yıldırım’a bağlı Denizcilik İşletmeleri’nden Ankara feribotunu ihalesiz
kiraladığı ortaya çıkmıştı. Kamuoyu Santour GmbH'nin CEO’su Mehmet Koç’u bu
olayla tanımıştı… İşin ilginci Mehmet Koç Negmar Gübretaş’ın bünyesindeyken de
bir süre Negmar’ın Genel Müdürlüğünü yapmıştı… Yani Negmar’ın ihalesine
girerken, Negmar’ı ihaleye çıkaranlardan belki daha iyi tanıyordu…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Gübretaş’ı
incelerken bir tanıdık isme daha rastlıyoruz: Şükrü Kutlu. Binali Yıldırım
Ulaştırma Bakanı olunca Bakan Danışmanlığına getirdiği iki prensinden
birisi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-diğeri İbrahim Şahin- olan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Şükrü Kutlu 2003-2014 ve 2016-2019 yılları arasında
Türk Telekom Genel Müdür Yardımcılığı yapmıştı.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>2019’dan bu yana da Türk Telekom International Grup Genel Müdürlüğü
görevini yürüten Şükrü Kutlu,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>meğer 2015
Şubatı ile 2016 Nisan’ı arasında Gübretaş Genel Müdürlüğü yapmış… Yalnızca
Gübretaş Genel Müdürlüğü değil; Gübretaş Yönetim Kurulu Üyeliği, Razi
Petrokimya Yönetim Kurulu Üyeliği, Negmar Yönetim Kurulu Üyeliği ayrıca
Negmar’a bağlı şirketlerin de bir kısmında yönetim kurulu üyeliği görevlerinde
bulunmuş… Yani Türk Telekom’da edindiği özelleştirme ve satıcılık deneyimini
Gübretaş’da da kullanmış…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Tarım
Kredi Kooperatifi bu karmaşık yapısıyla denetimi, kontrolü zor bir kuruluş.
Denetiminin zor olması, yüksek istihdam kabiliyeti, yurt dışındaki şirketleri,
19 iştiraki ve bağlı ortaklığı ile bunların iştiraklerinin yarattığı iş
imkanları,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yüz civarında kişiye yönetim
kurulu üyeliği verme imkanı ile bir rant kapısı ve siyasilerin gözde kuruluşu.
Son otuz yıldaki genel müdürlerinin, genel müdür olmadan önce veya genel
müdürlük yaptıktan milletvekilliği yapması da bu kurumun ne kadar
siyasallaştığının göstergesi… İştirakleri ve iştiraklerin iştiraklerinde onun
üzerinde eski milletvekili çeşitli şirketlerde, yönetim kurulu üyesi olarak
görev yapıyor. Yönetim Kurulu üyeleri arasında Tarım Kredi Genel Müdürlüğünün
üst yöneticileri, iştiraklerin Genel Müdürleri, Cumhurbaşkanlığı ve Tarım
Bakanlığının bazı bürokratları da yer alıyor… <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Tarım
Kredi Genel Müdürü Fahrettin Poyraz çeşitli açıklamalarında “Şirketlerin
Yönetim Kurullarında görevlendirilen üyeler birden fazla şirkette görev yapıyor
olsalar dahi sadece bir huzur hakkı ücreti almaktadır” dese de, Tarım Kredi
Kooperatiflerini en iyi bilen gazetecilerden Milli Gazete yazarı Sadettin İnan
Fahrettin Poyraz’ın aldığı maaş ve huzur hakları toplamının 180 bin lira olduğu
iddiasını sürdürmekte, Fahrettin Poyraz’ın sadece İran’daki Razi şirketinden
aldığı huzur hakkının aylık 10 nin Avro olduğunu vurgulamaktadır…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Konuyla
ilgili olarak, geçmişte Tarım Kredi Kooperatiflerinde üst görev bürokrat olarak
görev yapmış bazı arkadaşlara konuyu sorduğumda; “böyle bir karar alınmış olsa
bile uygulaması ancak Tarım Kredi’nin yönetimine hâkim olduğu şirketler için
söz konusu olabilir. Tarım Kredi’nin hisse oranının düşük olduğu özellikle
yabancı ülkelerdeki şirketler için böyle bir sınırlamanın uygulanması mümkün
değil” diyerek düşüncelerini ifade etmişlerdir.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Tarım
Kredi’de ödenen huzur hakları çok konuşulacağa benziyor. Milli Gazete Yazarı
Sadettin İnan; “Fahrettin Poyraz, boşta kalan dünürü Selahattin Külcü'yü
GÜBRETAŞ'ın yönetim kuruluna atayarak aylık 10 bin lira huzur ücreti almasını
da sağlamıştır.” Diyerek nepotist eğilimlere de vurguda bulunuyor…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Konu
derin ve grift… Herşeyi anlamaya da anlatmaya da imkan yok.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sadettin İnan’ın bir cümlesini aktararak
Gübretaş konusuna nokta koyalım: “İşin acı tarafı, gübreyi 2 bin 50 liradan
ithal edip, çiftçiye 3 bin 240 liradan sattığına yönelik iddiaların adresindeki
şirketin “çiftçi adına piyasaları regüle etme” görevi bulunan GÜBRETAŞ olması
ise daha da düşündürücüdür.”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Tarım
Kredi Kooperatifleri Birliğini; Yöneticilerin atama olarak nitelendirilebilecek
seçimlerinde devletin belirleyiciliği çok yüksek olduğu için devlet tarafından
yönetilen en büyük şirketler grubu olarak da tanımlamak mümkündür.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">2010
yılında Mersin’de Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçi ortaklarının ve diğer
iştiraklerinin ürünlerini pazarlama amacı ile Tarım Kredi Birlik Anonim Şirketi
kurulmuş, tesislerinde ortaklarının ürünlerini işleyip paketleyerek kamu
kurumlarına, cezaevlerine, toptancılara ve büyük marketlere pazarlamaya
başlayan, bu şirket ilk mağazasını kuruluşunu 2017 yılında Ankara
Bahçelievler’de açmıştır. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Mağazalar
zaman içerisinde çoğalmıştır. Tarım Kredi Birlik Anonim Şirketi Marketçiliğe
başladıktan sonra zarar etmeye başlamış, şirket bilançolarına göre <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">2019 yılında 46 milyon 5 bin 231 lira olan
zararı 2020 yılında </b>mağaza sayısındaki artışa paralel olarak<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">58
milyon 253 bin 561 liraya çıkmışt</b>ır…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">16
Aralık 2020 tarihinde Tarım Kredi Kooperatifleri bünyesinde Tarım Kredi
Pazarlama ve Marketçilik Anonim Şirketi adı altında yeni bir şirket kurulmuş ve
Tarım Kredi Birlik Anonim Şirketi bünyesinde perakende satış yapan Tarım Kredi
Marketleri bu şirkete aktarılmıştır. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Cumhurbaşkanı
Erdoğan 24 Şubat 2021 Tarihinde Ak Parti Grubunda yaptığı konuşmada <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Tarım Kredi marketleriyle, zincir
marketlerin özellikle yüksek fiyatlarla vatandaşı adeta sömürdüğü bir noktada
piyasayı bizim balanse etmemiz gerekiyor. İlk etapta 500, daha sonra 1.000,
daha sonra gerekirse bu sayıları artıracağız, devletin görevi bu.”</i> Demesi
üzerine Tarım Kredi Marketlerin açımına hız verilir… Ve 30 Eylül itibariyle
mağaza sayılır 483’e yükselmiştir… <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">6
Ekim 2021 tarihinde İstanbul’daki bir Tarım Kredi Marketinde alışveriş yapan
Cumhurbaşkanı Erdoğan Market çıkışında, <i style="mso-bidi-font-style: normal;">"Süratle,
500 metrekareden olmak üzere Türkiye genelinde ilk etapta bin kadar bu tür
marketlerin yapılması talimatını verdik. Bunları süratle çoğaltacağız. Ve
böylece vatandaşımıza ucuz ve kaliteli ürünü ulaştırmanın ve piyasayı da
balanse etmenin inşallah gayreti içerisinde olacağız. Şu anda da bizzat burada
yaptığım alışverişte bunu gördüm. Bundan dolayı da mutluyum.” </i>Şeklinde
demeç vermesi üzerine Tarım Kredi Marketlerin açılış yeni bir ivme kazanmış,
her yerde yeni yeni marketler açılmaya başlanmıştır.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Öncelikle
ciddi bir firma, mağaza sayısını, çalışanlarını vasıflarını, hitap edeceği
müşteri kitlesini, satacağı ürünlerin çeşitliğini, mağazaların büyüklüğü ve
nerelerde açılacağını ciddi Pazar araştırmaları ve fizibilite çalışmaları
sonucu tespit edilir… Dünyanın hiçbir yerinde açılacak mağaza sayısı bir
kişinin -ki o kişi dahi bile olsa- istek ve görüşleriyle belirlenmez… Sayın
Cumhurbaşkanı Tarım Kredi Yönetimine “gerekli fizibilite çalışmalarını yapın,
eğer enflasyonun kontrol altına alınacaksa, ortağınız olan köylülerin zararına
da neden olmayacaksa, mağaza sayılarını süratle artırın..” şeklinde talimat
verseydi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daha uygun olurdu… Türkiye’yi
yönetme yükünü tek başına omuzlayan Cumhurbaşkanımızın,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Makro ekonomik sorunlar yerine, Tarım Kredi
Kooperatiflerinin mağaza sayısı, kaç metrekarelik marketlerde hizmet vereceği
gibi konularla uğraşması ayrıntılarda boğulmasına yol açar… Ayrıca
kooperatifler en geniş katılımlı ortaklıklardır. Demokratik bir ülkede bir
kooperatifin kararlarının kooperatif organlarınca alınması gerektiği de
kuşkusuzdur…800.000 ortağı olan bir kooperatifin ortaklarına danışmadan,
ortaklarına faydası tartışılır marketlerinin kooperatifçiliğin ruhuna ne kadar
uygun olduğu da ayrı bir tartışma konusudur…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın bu iki demecinden Tarım Kredi Marketler ile piyasadaki fiyatları
dengelemeyi, fahiş fiyat artışlarını kontrol etmenin amaçlandığı anlaşılıyor.
Bu mümkün mü? <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Zincir
marketlerden bazılarının şube sayısı on bini geçiyor, marketçilikte deneyimli
yöneticilere ve meslek içi eğitimden geçmiş çalışanlara sahipler, ürün
çeşitliliği çok fazla, şubelerinin yerleri genellikle çok akılcı seçilmiş,
hizmet alanları ihtiyacı karşılayacak şekilde belirlenmiş,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çabuk karar verme ve inisiyatif kullanma
imkanları var. İnternet ve telefon aracılığıyla pazarlama imkânları sürekli
genişliyor… Buna karşılık Tarım Kredi Marketlerinin ürün ve marka
çeşitliliği<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çok sınırlı, marketçilik
deneyimleri yalnızca<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>2-3 yıl,
elemanlarını taşaron firma aracılığı ile temin ediyorlar(dı), sayıları bine
bile çıksa diğer marketlerle rekabet ve fiyat belirleyici olma açısından çok
sınırlı. En büyük problemlerin de çabuk karar verme ve inisayatif kullanma
açısından yaşanacağı kuşkusuz. Zincir marketlerin pek çoğu, semt pazarlarının
olduğu günleri halk günü ilan ederek meyve-sebze fiyatlarında ciddi indirimlere
gidebilmekte, son kullanım tarihi yaklaşan ürünlerde mağaza bazında özel
indirimler uygulayabilmekte, gerektiğinde bazı markalarda çok büyük indirimler
yapılmaktadır. Bunları mevcut bürokratik yapısıyla Tarım Kredi marketlerinin
uygulayabilmesi çok zor…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Kamuoyuna
yansıyan bilgilere göre bu marketler kendi öz sermayesi ile açılmıyor
bankalardan yüzde 20 faizle kullanılan kredilerle açılıyor. Satılan ürünlerin
önemli bir bölümü ortaklarının veya kendi fabrikalarının ürettiği ürünler de
değil…<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tarım Kredi marketlerinde ithal
ürünler de satılıyor. Bir kaç yıl önce Tarım Kredi’ye bakliyat ithalatı yapma
yetkisi verildi. O ürünler hem kendi mağazalarında hem de diğer zincir
marketlerinde Tarım Kredi markası ile satıldı. Yani Türk Çiftçisine destek
olmak üzere kurulan Tarım Kredi Kooperatifleri, tarım ürünleri ithal ederek
kendi çiftçisi ile rekabet etti..<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Tarım
Kredi Marketlerinin açılması ve sayısının çoğaltılmasının temel nedeni,
enflasyonun nedenine konan yanlış teşhis. Geçmişte de ithal etle, tanzim satış
çadırlarıyla fiyatların durdurulacağı düşünüldü… Kısa vadede bir sonuç alınsa
da uzun vadede bu yöntemlerin bir işe yaramayacağı anlaşıldı…<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Yanlış
tarım politikaları, döviz kurundaki artışa paralel olarak tarımsal girdi (gübre,
tohum, mazot, elektrik, tarım makineleri tarımsal ilaç vb) ve lojistik
maliyetlerinin yükselmesi, hatalı ve dışa bağımlı tohum politikası,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>finansman sorunu gibi onlarca neden varken,
fiyatlardaki yükselmenin en önemli nedeni olarak oluşmasında baş sorumlu
oldukları beş zincir marketi görmek ve bunlarla mücadele için Tarım Kredi
Marketleri devreye sokmak, çaresizliğin bir sonucu olsa gerek… <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Tarım
Kredi Marketlerin diğer marketlerden ucuz olduğu iddiasının da bir algı
yaratmaktan ibaret olduğu kısa sürede anlaşıldı. Gazetelerde çıkan haberlerden
de anlaşılacağı üzere birkaç ürün dışında ciddi bir ucuzluğun olmadığı
anlaşıldı…<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Tarım
Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü Fahrettin Poyraz’ın “-Tarım Kredi
Marketleri'ndeki fiyatlar diğer marketlerle aynı- algısı aslında doğru yolda
olduğumuzun göstergesi” şeklindeki beyanı da “Tarım Kredi Kooperatifleri,
devletin şirketi değil. Adı üstünde birçok çiftçi üyesi olan bir kooperatif.
Yani üyelerine karşı sorumluluklarını yerine getirmek için makul düzeyde kâr etmek
zorunda.” İfadesi de aslında bir gerçeğin ifadesi… Yani Tarım Kredi
Kooperatiflerine “Enflasyonla Mücadele” eden savaşçı olarak görmek de,
fiyatların düşmesine katkısı olacağını ummak da hata…<a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m%20Kredi%20Muammas%C4%B1.docx#_edn3" name="_ednref3" style="mso-endnote-id: edn3;" title=""><sup><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><sup><span style="font-family: "Times New Roman", serif; line-height: 107%;">[iii]</span></sup><!--[endif]--></span></sup></a><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Ama
bu hayalci yaklaşımı sonucu Tarım Kredi Marketler 2021 yılında da zarar
edecekler. Hem de 2021 yılında;<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>2019 ve
2020’deki zararlarını katlayacaklar, sonuçta fatura Kooperatifin ortağı 800
binin üzerindeki Türk Çiftçisine kesilecek.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Çiftçinin
traktörüne, iş makinesine haciz koyan<a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m%20Kredi%20Muammas%C4%B1.docx#_edn4" name="_ednref4" style="mso-endnote-id: edn4;" title=""><sup><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><sup><span style="font-family: "Times New Roman", serif; line-height: 107%;">[iv]</span></sup><!--[endif]--></span></sup></a>,
çiftçilere banka faizinden daha fazla faiz uygulayan Tarım Kredi
Kooperatifleri, bu uygulamalara son vereceğine, çiftçiye ucuz girdi
sağlayacağına, “enflasyonu önlemek” iddiası ile kooperatif ortağı olmayanların
da ürünlerini pazarlayan Marketler zinciri ile ortaklarını zarar ettirilmesi
kuruluş kanununa ne kadar uygundur?<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;">Tarım
Kredi hakkında yazılacak aslında çok şey var. Mesela: Tarım Kredi Eski Genel
Müdürlerinden birisi adına evine 1 kilometre mesafedeki Ankara’nın en lüks
otellerince düzenlenip Tarım Kredi bütçesinden ödenen 7 farklı otel faturası,
Tarım Kredi Genel Müdürünün atanma şekli, aldığı dudak uçuklatan ücretler,
Genel Müdürün eşine ait bir binayı satın alıp o binayı daha sonra Tarım
Kredi’ye kiraya veren Tarım Kredi’nin mutemet işadamı, bazı şirketlerle gizemli ilişkiler, Tarım
Bakanlığının hileli ürün listesini Tarım Kredi Marketler’de satışı yapılan
hileli ürünler tespit edildiği için yayınlanmadığı iddiası, Bağlı şirketlerden
TARKİM ve TAREKS ile ilgili iddialar vb.….
Ama bunların büyük bir bölümünü Milli Gazete’nın Tarım yazarı Sadettin İnan ayrıntılı bir
şekilde dile getirdiği için tekrardan yazmaya gerek duymadım. </span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></p>
<div style="mso-element: endnote-list;"><!--[if !supportEndnotes]--><br clear="all" />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<!--[endif]-->
<div id="edn1" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m%20Kredi%20Muammas%C4%B1.docx#_ednref1" name="_edn1" style="mso-endnote-id: edn1;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Calibri",sans-serif; font-size: 10.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-language: AR-SA; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">[i]</span></span><!--[endif]--></span></span></a> FETÖ’nün
terör örgütü sayılması için bir milat gerekmediğini düşünenlerdenim, ama
mutlaka bir milat gerekiyorsa, bunun Aralık 2013 yerine kasetlerin yayınlandığı
Mart 2011 olması daha doğru değil mi?<o:p></o:p></p>
</div>
<div id="edn2" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m%20Kredi%20Muammas%C4%B1.docx#_ednref2" name="_edn2" style="mso-endnote-id: edn2;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Calibri",sans-serif; font-size: 10.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-language: AR-SA; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">[ii]</span></span><!--[endif]--></span></span></a> <span style="font-size: 9.0pt;">Negmar Denizcilik Yatırım A.Ş. (Negmar Denizcilik)
Yönetim Firması<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-size: 9.0pt;">Bostan Denizcilik Limited
Şirketi (Bostan Denizcilik) Ro-Ro Taşımacılığı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-size: 9.0pt;">Hidiv Denizcilik (Hidiv
Denizcilik) Ro-Ro Taşımacılığı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-size: 9.0pt;">Narlı Feribot
İşletmeciliği A.Ş. (Narlı Feribot) Feribot Taşımacılığı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-size: 9.0pt;">IGLC Anka Shipping
Investment S.A. - (Anka) Deniz Taşımacılığı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-size: 9.0pt;">IGLC Dicle Shipping
Investment S.A. - (Dicle) Deniz Taşımacılığı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-size: 9.0pt;">Etis Lojistik A.Ş. (Etis
Lojistik) Karayolu Taşımacılığı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-size: 9.0pt;">Oruç Shipping Investment
S.A. - (Oruç) Deniz Taşımacılığı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-size: 9.0pt;">Hızır Shipping Investment
S.A. - (Hızır) Deniz Taşımacılığı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-size: 9.0pt;">İstanbullines Denizcilik
Yatırım A.Ş. (İstanbullines) Yönetim Firması<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-size: 9.0pt;">SAT Shipping Investment
S.A. - (Sat Shipping) Yönetim Firması<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-size: 9.0pt;">Bandırma Gemi İnşaat San.
Tic. A.Ş. - (Bandırma) Limancılık<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoEndnoteText"><span style="font-size: 9.0pt;">NBulkgas Deniz
İşletmeciliği Limited Şirketi (Nbulkgas) Yönetim Firması</span><o:p></o:p></p>
</div>
<div id="edn3" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m%20Kredi%20Muammas%C4%B1.docx#_ednref3" name="_edn3" style="mso-endnote-id: edn3;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[iii]</span></span><!--[endif]--></span></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"> 2 Kasım 2021<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sabah Gazetesi/Mevlüt Tezel “Tarım Kredi
Fiyatları nasıl normale çekiyor”<o:p></o:p></span></p>
</div>
<div id="edn4" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m%20Kredi%20Muammas%C4%B1.docx#_ednref4" name="_edn4" style="mso-endnote-id: edn4;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[iv]</span></span><!--[endif]--></span></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 9.0pt;"> Tarım Kredinin
eski yöneticilerinin beyanına göre eskiden de haciz uygulaması varmış. Ama
haciz konan iş makinası yed-i emin olarak borç sahibi çiftçiye teslim edilerek
çiftçinin tarlasını işleyip borcunu ödemesine imkân sağlanırmış.</span><o:p></o:p></p>
</div>
</div>FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-14628012862227837832021-10-25T12:44:00.001-07:002021-10-25T12:44:23.031-07:00Tarım, Enflasyon, Özelleştirme<p><span style="font-size: large;"> </span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWOPeQEy_o-y0EkXtC42qCuc_R9KJ2BuzQZ7Xzy28u3p3VbcT3fwlhx2vm-G2tssxQbgykrscrtjh3HBGSRAaPYyDleg55pjVdEL2Mp-A5sH10znz8TuTtbhF2-_xhpWZJChK60IjsRpk/s1280/%25C3%25A7zel.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="720" data-original-width="1280" height="258" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWOPeQEy_o-y0EkXtC42qCuc_R9KJ2BuzQZ7Xzy28u3p3VbcT3fwlhx2vm-G2tssxQbgykrscrtjh3HBGSRAaPYyDleg55pjVdEL2Mp-A5sH10znz8TuTtbhF2-_xhpWZJChK60IjsRpk/w459-h258/%25C3%25A7zel.jpg" width="459" /></a></span></div><span style="font-size: large;"><br /></span><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Uzun
bir süredir hayat pahalılığını, enflasyonu konuşuyoruz. Özellikle tarım
ürünleri fiyatlarındaki aşırı yükselmeleri… <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Tarım
ürünlerinin yüksekliğinin nedenlerini de, tarım uzmanları ve ekonomistler ana
iki nedene bağlıyorlar. Birincisi tarım ürünleri üretimindeki girdilerin
(mazot, gübre, elektrik, ilaç, tarım makinaları vb) fiyatlarındaki aşırı artış
nedeniyle üretim maliyetinin yükselmesi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İkincisi de tarım ürünlerinin pazarlamasında
yaşanan problemler; hal yasası, süper market zincirlerinin kârlarını yüksek
tutmaları, üretim ve tüketim merkezleri arasındaki uzaklığın getirdiği
problemler. Bu iki ana nedene; afetleri, tarım sigortasının oturmamış olmasını,
örümcek ağı teoremini<a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m,%20Enflasyon%20ve%20%C3%96zelle%C5%9Ftirme.docx#_edn1" name="_ednref1" style="mso-endnote-id: edn1;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman", serif; line-height: 107%;">[i]</span></span><!--[endif]--></span></span></a> ekleyenler de var… <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Ama
devletin tarımdaki düzenleyici fonksiyonunun ortadan kalkmasının, bir başka
ifadeyle tarıma destek, öncülük ve piyasa düzenlemesini sağlamak amacıyla
kurulan KİT’lerin özelleştirilmelerinin, tasfiye edilmelerinin veya
etkisizleştirilmelerinin tarım ürünlerinin fiyatının yükselmesi üzerindeki
olumsuz etkisinden kimse bahsetmiyor. Oysa tarım ürünleri üretiminin
azalmasında, özelleştirme politikalarının büyük payı var.</span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">1980’lerde
sözlüklerimize yeni ve büyüleyici bir kelime girdi: Özelleştirme… Özelleştirme sayesinde
mülkiyet halka yayılacak, Zarar eden kuruluşlar kâr etmeye başlayacak, halk,
ekonomiye doğrudan doğruya katılacak, ekonomiye canlılık gelecek, sanayileşme
hızlanacak, KİT’ler artık devlete yük olmaktan çıkacak, istihdam artacak, Devletin
vergi gelirleri artacak, yolsuzluklar azalacaktı.</span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">1990’larda
başlayan ve ısrarla her hükümet tarafından sürdürülen özelleştirme macerası, umulanların
hiçbirini vermedi bize. Kırk yıllık bu süreçte; özelleştirme kamu malının
yağması olarak gerçekleşti. Sonuçları da, ekonomik krizler, yoksulluk,
işsizlik, yolsuzluk ve enflasyon oldu.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Özelleştirme
hakkında çok şey yazılabilir. Anlatılabilir. Nitekim Türk Telekom
Özelleştirmesinde yapılan yanlışları (?) iki çalışmamda ortaya koymuştum.
Birincisi Başkent İktisatçılar Derneği Genel Sekreteri iken 2004 yılında bu
dernek için hazırladığım “Satılan Türk Telekom’un T’si mi Türkiye’nin T’si mi?”<a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m,%20Enflasyon%20ve%20%C3%96zelle%C5%9Ftirme.docx#_edn2" name="_ednref2" style="mso-endnote-id: edn2;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman", serif; line-height: 107%;">[ii]</span></span><!--[endif]--></span></span></a> isimli çalışmamda Telekom
Özelleştirmesinin doğuracağı sakıncaları belirtmiştim. Telekomcular Derneği
Başkan Yardımcısı iken, 2009 yılında hazırladığım “Bir Talanın Hikayesi”<a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m,%20Enflasyon%20ve%20%C3%96zelle%C5%9Ftirme.docx#_edn3" name="_ednref3" style="mso-endnote-id: edn3;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman", serif; line-height: 107%;">[iii]</span></span><!--[endif]--></span></span></a> isimli raporda da
özelleştirmede yapılan yanlışları, yolsuzlukları ortaya koymuştum…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Tarım
sektörüne yönelik olarak kurulan KİT’lerin özelleştirmesinin sakıncalarını
anlatmak üzere başladığım yazı elimde olmadan, yüreğimi yakan bir konuya Türk
Telekom özelleştirmesine evrildi..<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Neyse
konumuza dönelim.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">1923
yılından 1980’lere kadar Devlet, tarım sektöründe; a) üreticiye gübre, tohum,
yem, makine gibi girdileri sağlamak amacıyla<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>TİGEM, TÜGSAŞ, İGSAŞ, TZDK, YEMSAN gibi kuruluşları kurmuş, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>b) çiftçiye tarımsal kredi sağlamak amacıyla
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerini görevlendirmiş, c) tarımsal
destek, tarımsal ürün alımı ve pazarlaması amacıyla <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>TMO, ÇAYKUR, TEKEL,<span style="background: white;"> Türkiye Şeker Fabrikaları</span>, SEK, EBK<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gibi KİT’ler yanında<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tariş, Fiskobirlik, Trakya Birlik, Çukobirlik
gibi kooperatif birlikleri faaliyete geçirmiştir. Bu kamu kurumları aracılığı
ile tarım politikası yönlendirilmiş, çiftçiye destek sağlanmış, tarım üreticisi
ve tüketici korunmuştur. Bu uygulama Tarımla ilgili KİT’ler özelleşene kadar
devam etmiştir…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Dünyadaki
uygulamaların aksine özelleştirme Türkiye’de tarım sektöründe başlamıştır.
Bunun sonucunda da dünün tarımsal ürün ihracatçısı olan Türkiye, bugün temel
tarım ürünlerinde, özellikle tarımsal girdi ve nihai mallarda ithalatçı
konumuna gelmiştir. 1960’lı yıllarda temel tarım ürünlerinde kendi kendine
yeterli dünyanın yedi ülkesinden biriyken tarım ürünleri ithalatçısı durumuna
geldik. Nohut’u Kanada’dan, eti Arjantin’den, Sırbistan’dan, şekeri
Ukrayna’dan, karpuzu İran’dan, buğdayı Rusya’dan, patatesi, zeytinyağını iç
savaşın hüküm sürdüğü Suriye’den ithal ettik…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Tarımla
ilgili KİT’lerin özelleştirmelerin ne kadar çarpık gerçekleştiğini birkaç
örnekle anlatmak isterim;<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">1995
yılında, Et Balık Kurumu’nun Ankara kombinası satışa çıkardı. Tesisin en cazip
yanı Ankara’nın merkezindeki 100 dönümlük arsasıydı. Tesis ve 100 dönüm arsası
Gimat adlı bir kooperatife kombinanın çalıştırılması şartıyla 22.3 milyon dolara
satıldı. Satış gerçekleşir gerçekleşmez kooperatifi dağıtan işadamları anonim
şirket kurdular ve kombinanın arsasının 50 dönümünü 126 milyon dolara Migros’a
devrettiler. Arsaya çok büyük bir alışveriş merkezi (ANKAMAL) kuruldu. Arsanın
kalan 50 dönümlük bölümü de bir Alman şirketine 100 milyon dolara devredildi. Yani
tesisi 22 Milyon dolara alan işadamları (!) bu işten birkaç yıl içinde 204
milyon dolar kazandılar<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">1944'te
"Üreticinin ihtiyaç duyduğu tüm tarım, makine, araç ve gereçleri ile diğer
girdileri üreterek veya sağlayarak karşılamak" amacı ile kurulan ve
1998'de özelleştirme kapsamına alınan Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK)’na
ait mal varlıkları 1999-2008 yıllara arasında değerinin çok altında kişi ve
kuruluşlara adeta hibe edildi. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Şeker
Fabrikalarının, TEKEL’in, TÜGSAŞ’ın, SEK’in, Yem Sanayiinin özelleştirilmesinde
de peşkeş, yolsuzluk iddiaları hep dillendirildi… On binlerce işçi işsiz kaldı.
Türk Çiftçisi mağdur oldu…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">1980
öncesi tohumculuk devlet tekelindeydi ve tohum fiyatları devlet tarafından
belirleniyordu. 1984’te Dünya Bankası’yla yapılan ikraz anlaşmasına göre,
tohumluk ithalatı serbest bırakıldı ayrıca tohum ile görevli kamu kuruluşu
TİGEM’in görev ve yetkileri sınırlandırıldı. 31.10.2006 tarihli ve 5553 sayılı
Tohumculuk Kanunu ile çokuluslu şirketlerin hâkimiyetine açık bir döneme
girildi. Bu Kanunla köylülerin kendi tohumluklarını ve bunlardan üretilen
fideleri satmaları yasaklanmış; çiftçi hibrit tohumlara mahkûm edildi.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Türk
çiftçisinin ucuz ve kaliteli gübre, sağlıklı tohum, uygun tarım makineleri
bulamamasının, ürünlerini uygun fiyata satamamasının, ürününü
pazarlayamamasının en önemli nedenlerinden birisi tarımla ilgili kamu
kurumlarının özelleştirmeleri, yetkilerinin azaltılması veya kuruluş amaçları
dışına yönlendirilmeleridir… <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Kuruluş
amacı dışına çıkan kamu kuruluşu deyince <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ziraat Bankasını zikretmeden olmaz… Adı
üzerinde, Türk Çiftçisine tarımsal kredi vermek üzere kurulmuş bu banka, son
yıllarda kuruluş amacından uzaklaşmış, büyük müteahhitlere, gazete satın alacak
iş adamlarına, Virgine adalarında kurulu şirketlere büyük miktarda ve usulüne
uygunluğu tartışılır bir şekilde krediler veren bir yapıya dönüşmüştür… Böyle
olunca da, çiftçiye kredi vermek olan asli görevi aksamıştır…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Türk
Telekom stratejik değildir, telekomünikasyon hizmeti vermek devletin görevi
değildir, babalar gibi satarız diyenlerinin; EBK’nin yıllar sonra, kör topal da
olsa yeniden faaliyete geçirmeleri, kuruluş kanununa aykırı da olsa Tarım Kredi
Kooperatifleri marketlerinin<a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m,%20Enflasyon%20ve%20%C3%96zelle%C5%9Ftirme.docx#_edn4" name="_ednref4" style="mso-endnote-id: edn4;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman", serif; line-height: 107%;">[iv]</span></span><!--[endif]--></span></span></a> fiyat düzenleyici olarak
devreye sokmak zorunda kalmaları, 1980’lerin başından beri ısrarla sürdürülen
neoliberal- özelleştirmeci politikaların iflas ettiğini göstermesi bakımından anlamlıdır…<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Konu
çok grift ve derin… Yazacak, söyleyecek çok şey var. Ama ne yapalım ki yerim
dar…</span><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m,%20Enflasyon%20ve%20%C3%96zelle%C5%9Ftirme.docx#_edn5" name="_ednref5" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman", serif; line-height: 107%;"><span style="font-size: large;">[v]</span></span></span><!--[endif]--></span></a><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 6.0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt;"><o:p> </o:p></span></p>
<div style="mso-element: endnote-list;"><!--[if !supportEndnotes]--><br clear="all" />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<!--[endif]-->
<div id="edn1" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m,%20Enflasyon%20ve%20%C3%96zelle%C5%9Ftirme.docx#_ednref1" name="_edn1" style="mso-endnote-id: edn1;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Calibri",sans-serif; font-size: 10.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-language: AR-SA; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">[i]</span></span><!--[endif]--></span></span></a> Örümcek
Ağı Teorisi: Bir üründe üretim miktarının, bir önceki yılın fiyatına bağlı
olarak oluşmasıdır. Patates ile açıklarsak; patates üretiminin çok olduğu yıl
piyasada fiyat düşer. Çiftçiler zarar ettikleri için ertesi yıl daha az patates
ekerler. Üretim azaldığı için piyasaya patates arzı azalır ve fiyat yükselir. <o:p></o:p></p>
</div>
<div id="edn2" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m,%20Enflasyon%20ve%20%C3%96zelle%C5%9Ftirme.docx#_ednref2" name="_edn2" style="mso-endnote-id: edn2;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Calibri",sans-serif; font-size: 10.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-language: AR-SA; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">[ii]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><a href="https://slideplayer.biz.tr/slide/15726509/">Satılan Türk Telekom’un T’si
mi Türkiye’nin T’si mi?</a> <o:p></o:p></p>
</div>
<div id="edn3" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m,%20Enflasyon%20ve%20%C3%96zelle%C5%9Ftirme.docx#_ednref3" name="_edn3" style="mso-endnote-id: edn3;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Calibri",sans-serif; font-size: 10.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-language: AR-SA; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">[iii]</span></span><!--[endif]--></span></span></a> <a href="https://drive.google.com/file/d/0B6hovqSv79oMMDFlOWVjODctMzJjYS00Y2Q3LWJiNDMtMDNiZGQ1ZGVmYWE0/view?resourcekey=0-zxj2uZS4kCp57X671PCrTA">Bir
Talanın Hikayesi</a> <o:p></o:p></p>
</div>
<div id="edn4" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m,%20Enflasyon%20ve%20%C3%96zelle%C5%9Ftirme.docx#_ednref4" name="_edn4" style="mso-endnote-id: edn4;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Calibri",sans-serif; font-size: 10.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-language: AR-SA; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">[iv]</span></span><!--[endif]--></span></span></a> Tarım
Kredi Kooperatifleri Marketleri’ni de başka bir yazımızda irdeleyeceğiz…<o:p></o:p></p>
</div>
<div id="edn5" style="mso-element: endnote;">
<p class="MsoEndnoteText"><a href="file:///C:/Users/Fazli/Desktop/Tar%C4%B1m,%20Enflasyon%20ve%20%C3%96zelle%C5%9Ftirme.docx#_ednref5" name="_edn5" style="mso-endnote-id: edn5;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "Calibri",sans-serif; font-size: 10.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-language: AR-SA; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">[v]</span></span><!--[endif]--></span></span></a> Aklınıza
“Oynamasını bilmeyen gelin yerim dar demiş, yerini genişletmişler yenim dar
demiş.” Atasözündeki gibi bahane ürettiğim aklınıza gelmesin. Anlatacak çok şey
var ama gazetenin bana ayırdığı yer sınırlı. İnşallah başka bir yazıda konuya
yeniden dönmek umuduyla…<o:p></o:p></p>
</div>
</div>FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-53852532731610524812019-12-15T09:24:00.000-08:002019-12-15T09:32:16.254-08:00ÖZELLEŞTİRME- DEVLETLEŞTİRME VE TALAN<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 110%; margin-bottom: 10.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 10.0pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVmXZYFITCdmosbg_wNrHwhCaOQOBXNXOTQqBrGO9rCFsGQkZDBMdnyhvsi4zu25ylm4FBnHw4F3u0m3CTSbjV-0z-HXDkEw7tj8eyrhNyySu-5Nkn9c3BXp4s4d-Wq1ZMbT6PpeCQ_X4/s1600/ziraat_bankasi_simit_sarayinin_yuzde_51ini_satin_aliyor_h536313_05c5b.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="656" height="195" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVmXZYFITCdmosbg_wNrHwhCaOQOBXNXOTQqBrGO9rCFsGQkZDBMdnyhvsi4zu25ylm4FBnHw4F3u0m3CTSbjV-0z-HXDkEw7tj8eyrhNyySu-5Nkn9c3BXp4s4d-Wq1ZMbT6PpeCQ_X4/s320/ziraat_bankasi_simit_sarayinin_yuzde_51ini_satin_aliyor_h536313_05c5b.png" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 110%; margin-bottom: 10.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 10.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 24.0pt; line-height: 110%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 110%; margin-bottom: 10.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 10.0pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Liberal ekonomiyi
savunanlar özelleştirmenin amacını; "devletin ekonomide işletmecilik
alanından tümüyle çekilmesini sağlamak" olarak koymuşlardı... <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Devletin elindeki
dev kurumlar; Tüpraş, Türk Telekom, Petrol Ofisi, Sümerbank, Tügsaş, PETKİM,
Yem Sanayi, Şeker Fabrikaları, EBK, Orüs, SEKA, Çitosan, TPAO, Etibak, TDÇİ vb.
bu amaç doğrultusunda birer birer satıldı...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Satılmak ne kelime
yağma edildi… Yandaşlara, eşe-dosta peşkeş çekildi...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Devletin elinde
TCDD, PTT ve THY dışında ciddi bir ticari işletme kalmadı...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">2005 öncesi
Kurumlar Vergisi rekortmenleri incelendiğinde, ilk onda Türk Telekom, Tüpraş,
Petrol Ofisi PETKİM gibi kamu kurumu yer alırdı...<br />
O kurumlar özelleştikten sonra bırakın ilk onda yer almayı, ilk 20'de bile yer
bulamadılar... Artık ilk onda sadece bankalar var...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Faizi günah
bilenlerin yönettiği ülkede, gariptir ki; kârlı işletmeler olarak yalnızca
bankalar ayakta kaldı...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Özetle özelleştirilen
işletmeleri alanlar bu kurumları devlet kadar yönetemedi, kârları ve
dolayısıyla devletin vergi gelirleri azaldı...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Özelleştirilen
kurumların büyük bölümü de amaçları doğrultusunda çalıştırılmadı; Mesela
özelleştirilen ORÜS fabrikalarının tamamına yakını battı... Özelleştirilen Sümerbank,
Çimentaş ve SEKA'nın fabrikalarının durumu da aynı…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Özelleştirilen
kurumlardan Türk Telekom’un başına gelenleri <a href="https://drive.google.com/file/d/0B6hovqSv79oMMDFlOWVjODctMzJjYS00Y2Q3LWJiNDMtMDNiZGQ1ZGVmYWE0/view">“Türk Telekom’un Özelleştirilmesi.Bir Talanın Hikayesi”</a> başlıklı raporumda, Orüs Özelleştirmesini de <a href="http://fazlikoksalekonomi.blogspot.com/2013/06/fotograflarla-bir-ozellestirme-hikayesi.html">“FotoğraflarlaBir Özelleştirme Hikayesi” </a>başlıklı yazımda anlatmıştım…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Özelleştirilen
kurumları alanlar, ticari değeri olan arsalarını sattılar, işletmecilikten
çıktılar. Özelleştirme idaresinden aldıklarını birkaç ay sonra aldıkları
fiyatın 3-4 misline satanlar oldu... KİT'lerin özelleştirilmesinden tarım ve
hayvancılık da olumsuz yönde etkilendi... Anadolu'daki KİT'lere ait fabrikalar
kapanınca, fabrikaların bulunduğu il ve ilçeler küçüldü... Büyük kentlere göçüş
hızlandı...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Pekiyi bu
özelleştirmeler sonucunda, devletin ekonomide işletmecilik alanındaki payı
azaldı mı? Ne gezer; arttı...<br />
Bu kadar özelleştirmeden sonra Devletin ekonomideki payının arttığı iddiası
saçma gibi geliyor ama doğru...<br />
İflaslar, mahkeme kararları ve FETÖ soruşturmaları nedeni ile TMSF'nin ve
mahkemece atanan kayyumların, dolayısıyla fiilen devletin yönettiği o kadar şirket
var ki... Ayrıca Varlık Fonu kapsamındaki firmalar var... Ve varlık fonu
kapsamında olmayan birkaç KİT…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">TMSF'nin Ocak 2019
İtibariyle yaptığı açıklamadan; TMSF kayyumluğunda idare edilen 955 şirket
bulunduğu, bunların aktif büyüklükleri toplamının 56,5 milyar lira, öz
kaynaklarının 19,8 milyar lira, çalışan sayısı da 44 bin 622 kişi olduğu
anlaşılmaktadır...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Bir de son olarak
Ziraat Bankası’nın “Simit Sarayı” isimli işletmeye ortak olmasıyla su yüzüne
çıkan bir gerçeklik var; Kamu Bankalarının ödediği kredilerin geri dönüşümünü
sağlayamadığı firmalara ortak olması. Simit Sarayı sadece bir örnek… Ziraat
Bankası, Halk Bankası ve Vakıflar Bankası’nın sahibi olduğu büyüklü küçüklü 30’un
üzerinde şirket olduğu ifade ediliyor…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Ayrıca
Telekomünikasyon sektörünün iki büyüğü (Türk Telekom ve Turkcell) sermaye çoğunluğu
kamuda olmamasına rağmen, devletin -partinin mi demeliydim?- atadığı görevliler
tarafından yönetiliyor...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Üstüne üstlük, bu
şirketlerde yapılanlar tamamen denetim dışı...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Kimlerin kayyum
atanacağı konusunda kapsamlı bir hukuki düzenleme yok. Atamalarda keyfilik ve
başıboşluk hakim…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Ne Sayıştay'ın, ne
Devlet Denetleme Kurulunun denetimine tabi değiller...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Keyfilik had
safhada...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Zarar da, yanlış
yönetimin doğuracağı riskler de gerçek hisse sahiplerinin sorumluluğunda,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Keyfiliğin olduğu
yerde yolsuzluk da kaçınılmazdır..<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Ama hesap soracak
bir mekanizma yok...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Madem devletin
işletmeciliğinin payı azalmayacaktı, bir hukuk sistemi içerisinde yürüyen
KİT'lerin suçu neydi?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">O KİT'ler ki;<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Yönetim kurulları
tarafından yönetilirdi…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Yüksek Denetleme
Kurulu'nun denetimine tabiydi...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Kendi iç denetim
organları vardı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">TBMM Kit Komisyonu
tarafından denetlenirdi..<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Çalışanları işinin
uzmanıydı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Anadolu'ya yayılan
KİT'ler Anadolu'ya hayat getirirdi...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Madem daha iyisini
getiremeyeceksiniz, ne istediniz KİT'lerden…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Tamam,
"Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" liberal kapitalizmin en
eski ve vahşi kuralıdır... Ama onun da kendi içinde kuralları vardır...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Mesela; devlet
ekonomik işletmeciliğe hiç girmez...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Ama siz devleti
işletmeciliğe en kuralsız şekilde soktunuz...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Mesela; devlet
işletmeler arasında taraf olmaz, işletmecilere müdahil olmaz...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Siz en sert
şekilde müdahil oldunuz, yandaş iş adamları yarattınız...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Kuralları
bozdunuz...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Kuralsızlığı esas
haline getirdiniz...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;">Acısını hep
beraber çekeceğiz...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 18.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: large;"><a href="https://www.facebook.com/FAZLIKOKSALL?__tn__=%2CdK-R-R&eid=ARCwNzGi57HkOwkk9lmxiz8ulY8ejs2-ciNUb6bIhrKwVhIisTRrhx4gmBrIvmiwPAi8cMaMWvudIYfh&fref=mentions" title="Fazlı Koksal">Fazlı Koksal</a><o:p></o:p></span></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-23073386310999937462018-10-11T11:26:00.000-07:002018-10-11T13:55:52.567-07:00SENDİKA "AĞA"SI<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5AMIV-YSl0Am4LgDGGze14oX2W4er91nXn2X-Pc9_lmjdiksTnra0rBLqZAX452iPg1vhYbGDyHOkF4W8EMVYd1Nq8fHe3Ipo2mB9OcFX38EBZhXVp4BDTGVsrcjY0dogkfc3B4_C81s/s1600/5bbeced1ae298b616aac9012.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="418" data-original-width="740" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5AMIV-YSl0Am4LgDGGze14oX2W4er91nXn2X-Pc9_lmjdiksTnra0rBLqZAX452iPg1vhYbGDyHOkF4W8EMVYd1Nq8fHe3Ipo2mB9OcFX38EBZhXVp4BDTGVsrcjY0dogkfc3B4_C81s/s320/5bbeced1ae298b616aac9012.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: red; font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><b>FAZLI KÖKSAL</b></span><br />
<span style="color: red; font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Televizyonlarda
bir sendika başkanına 1 Milyon liralık lüks araç alındığını duyunca haberi
dikkatle dinlemeye başladım. Acaba bu hacıağa hangi sendikanın başkanıymış
diye.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Öğrenince
şoke oldum... Şeker İş başkanıymış.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Oysa
gereksiz harcama yapacak, parasını çarçur edecek son sendikaydı Şeker-İş...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Şeker
Fabrikaları birer birer satılıyor... Sendikanın üye sayısı her gün azalıyor...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Şeker
Fabrikalarının özelleşmesini engellemek için en fazla eylem yapması, en fazla
etkinlik düzenlemesi, işsiz kalan üyelerine destek çıkması gereken bir zamandan
geçiyor Şeker-İş.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Sendikanın en fazla paraya ihtiyacı olduğu dönemde sendika genel başkanına 1 Milyon liraya lüks binek aracı alınıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Şeker fabrikaları tek tek satılacakmış...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">İşçiler
işsiz kalacakmış...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Kamuoyunun, yayınlanacak kitaplarla, görsellerle Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesinin
yanlış olduğu yolunda aydınlatılması gerekiyormuş...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Yapılması
gereken grevlerde işçilere destek maaşı verilmesine ihtiyaç varmış...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Mısır
şurubundan elde edilen şekerin zararları konusunda kamuoyunu aydınlatmak için
programlar yapılmalıymış...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Ülke
ekonomik krize doğru yol alıyormuş…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Umurunda
mı sendika ağasının... Mirasyedi hacıağalar gibi sendikanın parasını çar-çur
etsin... Lüks arabasına kurulsun eş dost ziyaretine gitsin...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Bizim
sendika ağaları, çocukluklarında köylerinde tezeklerin arasında, tahtadan yaptıkları
arabalarla oynarken, sendikacı olup işçinin hakkını aramayı mı, yoksa zengin
olup lüks arabalara binmeyi mi hayal
ederlerdi acaba? Gerçekten merak ediyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Bazılarınız,
“sendikacılarımızın lüks araba sevdası yeni değil ki, Şemsi Denizer'den bu yana
Sendikacılarımızda lüks araba tutkusu var” diyecekler. Ama hiç olmazsa Şemsi
Denizer zamanında sendikalar ciddi eylemler yapıyorlardı... Mesela Denizer’in
başkanlığı döneminde Maden-İş Zonguldak'tan Ankara'ya on binlerce Maden işçisi
ile birlikte yürümüş işçilerin taleplerinin büyük bir bölümünün yerine getirilmesini
sağlamıştı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Ben
şeker fabrikalarının özelleştirmeleri gündeme geldikten sonra Şeker-İş'in
herhangi bir ciddi, ses getiren eylemini hatırlamıyorum. Şeker-İş'in güçlü
başkanları - mesela Sadık Şide- iş başında olsaydı Şeker Fabrikaları bu kadar kolay özelleştirilebilir miydi?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">1980’den
sonra Türkiye’de sendikacılık öldü, sendikaların eli kolu kırıldı diyebilirsiniz... Haklısınız… Ama yine de
çok şey yapılabileceğine inanıyorum ben..
Maalesef sendikalar ehil ellerde değil… Çoğu sendikacılığı siyasete ve
servete ulaşmaya bir basamak olarak görüyor… Ve
vizyonları yok… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Hangi
sendika olursa olsun, başkanı için milyonluk lüks araç alması
kabullenilemez. Ama Şeker Fabrikaları özelleştirilirken Şeker İş’in başkanı
için bir milyon liralık lüks araç alması hiç kabullenilemez… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Benzer
bir yanlışı Haber-İş de yapmıştı. Türk Telekom’un 1995’den sonra
özelleştirilmesi sürekli gündemde olmasına rağmen, işçilerin aidatlarıyla
biriken önemli bir kaynak beş yıldızlı bir otel inşaatına yatırılmış ve
Haber-İş lüks otel işletmecisi olmuştu. Sendika yöneticileri bu otelden
toplantı- seminer adıyla bedava yararlanırken, Meşhur grev geldi çattı ve
sendika kaynak yetersizliği nedeniyle grevi sonuçlandırmak zorunda kaldı… Ve
grevden istenilen sonuç alınamadı… Daha öncesinde de özelleştirmeye karşı ciddi
bir eylem ortaya konulmadı… Özelleştirme karşıtı bir yayın yapılmadı…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Diğer
sendikalar farklı mı? Mesela Türk-Metal Sendikası’nın da 2-3 tane 5 yıldızlı
oteli var… Şu anda bir de AVM inşaatları sürüyor…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;">Aslında
Kamuoyunun adını bilmediği Türk-İş Başkanının <i>"Buradan imkanı olan
patronlara, işverenlere sesleniyorum. Üç kuruştan kaçınmayın. Asgari ücretliyi
2 bin liraya çekin. Sizin, ailenizin, çoluk çocuğunuzun çıkarına, iş yerinin
bereketine verin"</i> diye işverenlerden sadaka talep ettiği, israfın şatafatın tepeden aşağıya yayıldığı bir ortamda sendikalardan farklı tavır beklemek ne kadar doğru?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<span style="font-family: 'times new roman', serif; font-size: 14pt;">Malum
imam cemaat meselesi...</span><br />
<span style="font-family: 'times new roman', serif; font-size: 14pt;"><br /></span>FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-17160902649605619262018-08-31T14:57:00.003-07:002018-08-31T14:57:51.843-07:00ÖZELLEŞTİRME=TALAN<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDAJe2HBVLs2QEXiiO7xnvx6LVxxqAkGBoGrGzcTlaEw-prVq7qLN6ADREhs6ai8w7TG4fLAuTEa10KmCg6whPni8XvGl5D8Qul-Rwb9JG1SAEfuqozkttIGbZFiSAwmVMDrAqwoiyEWc/s1600/Ya%25C4%259Fma+Talan.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="341" data-original-width="660" height="165" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDAJe2HBVLs2QEXiiO7xnvx6LVxxqAkGBoGrGzcTlaEw-prVq7qLN6ADREhs6ai8w7TG4fLAuTEa10KmCg6whPni8XvGl5D8Qul-Rwb9JG1SAEfuqozkttIGbZFiSAwmVMDrAqwoiyEWc/s320/Ya%25C4%259Fma+Talan.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px;">
<span style="color: blue;"><b>Fazlı KÖKSAL</b></span></div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px;">
Hep Türk Telekom Özelleştirmesini anlattık...<br />"Türk Telekom'un Özelleştirilmesi: BİR TALANIN HİKAYESİ" dedik....</div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Ama yalnızca Türk Telekom'un özelleştirmesi değil. Özelleştirmelerin çoğunluğu TALAN...</div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
İşte bazı örnekler;</div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Şarbon hastalığı riski var. Et ihtiyacımızı ithal hayvanlardan karşılıyoruz. Kestiğimiz kurbanlar bile ithaldi.<br />Niye? Bir işlevi de et piyasasını düzenlemek ve besiciyi desteklemek olan EBK'yı özelleştirdiğimiz için<br /><a class="_58cn" data-ft="{"type":104,"tn":"*N"}" href="https://www.facebook.com/hashtag/%C3%B6zelle%C5%9Ftirmede%C4%9Filtalan?source=feed_text&__xts__%5B0%5D=68.ARDa77bsPtI274VZrxqsfh7L8smS8YCHc5RtVs8cXAXs20H5o-s_uPoasxHc8klPAasWfnoTSu1E0EN1cCcIrZL0Kx9VjoloNH3qXIkKunO7-hxuT1Uz5BbhY2b8IFKkvBsJ-7Jln039MS8iE8K5SWCzofrLJk6JD--K0YYRjnuJTT3Ku830EA&__tn__=%2ANK-R" style="color: #365899; cursor: pointer; font-family: inherit; text-decoration: none;"><span class="_5afx" style="direction: ltr; font-family: inherit; unicode-bidi: isolate;"><span aria-label="konu etiketi" class="_58cl _5afz" style="font-family: inherit; unicode-bidi: isolate;">#</span><span class="_58cm" style="font-family: inherit;">ÖzelleştirmedeğilTalan</span></span></a></div>
<div style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
<span style="color: #1d2129;">Nişasta bazlı şeker sağlığımızı tehdit ediyor. Türk köylüsünün önemli bir bölümünün gelir kaynağı Şeker Pancarı. Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi, hem Nişasta bazlı şeker kullanımını artıracak, hem de pancar eken köylüyü vuracak.</span><br /><span style="color: #1d2129;">Niye ABD ve Cargill öyle istiyor diye.</span><br /><span style="color: blue;">#ÖzelleştirmedeğilTalan</span></div>
<div style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
<span style="color: #1d2129;">Tekelin özelleşmesi sonrası, yerli tütün üreten aile sayısı 450 binden 35 bine, yıllık yerli tütün üretimi 290 bin tondan 62 bin tona geriledi. Buna karşılık tütün ithali arttı. Tekel sigara üretirken yüzde 100 yerli tütün kullanıyordu. Tekel özelleşti üretimde yerli tütün oranı yüzde 13’e geriledi. Türk Tütünün cenaze namazı kılınacak</span><br /><span style="color: blue;">#ÖzelleştirmedeğilTalan</span></div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
<span style="line-height: 19.32px;">TEKEL’in alkol bölümünü 2003 sonunda 292 milyon$’a Mey grubuna satıldı. Bu grup 3 yıl geçmeden hisselerin %90’ını 810 milyon$’a TPG Capital’e sattı. TPG 4 yıl sonra aynı markayı 2,1 milyar$’a Diageo’ya sattı.</span></div>
<div style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
<span style="color: blue;">#ÖzelleştirmedeğilTalan</span></div>
<div style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
<span style="color: #1d2129;">Gazete kağıdı ve kitap kağıdı ithal olduğu için, bazı gazeteler kağıt alamadığı için yayınına ara veriyor, yayınevleri ardı ardına kitaplara %40 civarında zam açıklıyor. </span><br /><span style="color: #1d2129;">Niye özelleştirilen SEKA fabrikaları kağıt üretmiyor. Arazileri ranta çevirmek daha karlı.</span><br /><span style="color: blue;">#ÖzelleştirmedeğilTalan</span></div>
<div style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
<span style="color: #1d2129;">Albayraklar, 2003 yılında piyasa değeri 52 milyon dolar olan Balıkesir SEKA'yı Özelleştirme İdaresi'nden 1,1 milyon dolara aldı. Satışı geçersiz kılan 6 mahkeme kararına rağmen, Albayraklar 13 yıldır SEKA'nın sahibi…</span><br /><span style="color: blue;">#ÖzelleştirmedeğilTalan</span></div>
<div style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
<span style="color: #1d2129;">Soma’da maden faciasında 301 maden işçisi şehit oldu? Onlarca nedeni var. Ama en büyük nedeni hatalı özelleştirme…</span><br /><span style="color: blue;">#ÖzelleştirmedeğilTalan</span></div>
<div style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
<span style="color: #1d2129;">ORÜS Vezirköprü işletmesi 21 milyar liraya satıldı. Birkaç gün sonra da ihaleyi alan şirket Vezirköprü İşletmesi’ni 364 milyar liraya sattı. ORÜS’e ait işletmelerin tamamına yakını arsaları satıldıktan sonra kapatıldı. </span><br /><span style="color: blue;">#ÖzelleştirmedeğilTalan</span></div>
<div style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
<span style="color: #1d2129;">EBK, SEK ve TZDK özelleştirilene kadar tarım ve hayvancılıkta kendine yeten bir ülke olan Türkiye, tarım ürünleri ithalatçısına dönüştü.</span><br /><span style="color: blue;">#ÖzelleştirmedeğilTalan</span></div>
<div style="background-color: white; display: inline; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-top: 6px;">
Özetle, Özelleşme; İşssizlik, yoksulluk, gel,r dağılımının bozulması, rant, vurgun, adam kollama, yandaş </div>
<div style="background-color: white; display: inline; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-top: 6px;">
zenginleştirme ve TALAN demek.<br /><span style="color: blue;">#ÖzelleştirmedeğilTalan</span></div>
FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-57130538138790534712014-03-22T01:51:00.003-07:002014-03-22T01:51:41.472-07:00ÖZELLEŞTİRME ÖLÜM DEMEK<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBGvmKHr3q5_10CiWgIU3fjbHgZywrtuhbHrdDh0FmyT50U_sJhW48K1ELVOkUNrYC0THAz8k-j0hDcy54tRzdhZI8pYDAA5XiwfdL5rSTLM_qcbBMVjOK0SrMFlc66GEUxT78Jl8F4Ok/s1600/Desktop6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBGvmKHr3q5_10CiWgIU3fjbHgZywrtuhbHrdDh0FmyT50U_sJhW48K1ELVOkUNrYC0THAz8k-j0hDcy54tRzdhZI8pYDAA5XiwfdL5rSTLM_qcbBMVjOK0SrMFlc66GEUxT78Jl8F4Ok/s1600/Desktop6.jpg" height="200" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Yaşadıklarımızla gördük ki;</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Özelleştirme; milli servetin peşkeşi demek,</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Özelleştirme; devletten yandaşa kaynak aktarımı demek,</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Özelleştirme; işsizlik demek,</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Özelleştirme (doğal tekellerde) pahalılık demek, düşen kalite
demek,</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Özelleştirme; özelleştirilen kurumdan daha az vergi almak,
hatta vergi almamak demek,</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Özelleştirme; vatandaştan alınan dolaylı vergilerin artması
demek,</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Özelleştirme; hukuksuzluk demek,</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Özelleştirme; gelir dağılımında bozulma demek,</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Özelleştirme; birikimlerimizi yurt dışına kaçırılması demek,</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Özelleştirme; kapanan fabrikalar demek,</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 6.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 6.0pt;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">Listeyi uzattıkça uzatabiliriz…</span></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><div style="text-align: justify;">
Ama şunu unutmamak gerek; Özelleştirme Ölüm Demek….</div>
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Bunu, özelleştirme sonrası gerçekleşen intiharlarda,
özelleştirilen maden ocaklarında yaşanan ölümlerde çok sık gördük…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Ama geçtiğimiz hafta yaşadığımız iki acı olay, özelleştirmenin
ÖLÜM demek olduğunu bir kez daha gösterdi…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 6pt 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Bunlardan birincisi; 15Mart günü İDO’nun Feribotundan bir
aracın düşmesi sonucu güzeller güzeli minik Ece Su Yılmaz’ı ve anneannesi
Şaziye GÜLEREN’i kaybettik… Kaza İDO’nun feribotunda gerçekleşmişti… İDO
Haziran 2011 tarihinde özelleştirilmişti… İDO’nun yeni sahibi Akfen Holding, Tepe İnşaat, Souter
Investments ve Sera Gayrimenkul ortak girişimiyle kurulan TASS Denizcilik ve
Ulaştırma Hizmetleri AŞ idi… TASS AŞ, İDO’yu alınca yaptığı ilk iş tasarrufa
gitmek giderleri kısmak oldu… Tasarruf deyince ilk akla gelen personel
giderlerini kısmak oldu… Çalışan sayısı azaltıldı… Deneyimli elemanlar
ücretleri yüksek olduğu için işten çıkarıldı… Deneyimsiz elemanlar işe alındı… Kaptanların
sayısı azaldığı için mevcut kaptanlar daha yoğun, daha uzun süreli çalışımaya
başladı… Yorgun Kaptan düdük seslerini karıştırdı hareket etti… Yine tasarruf
amacıyla feribotu limana bağlayan halatların kullanılmasına son verildiği için,
feribotun hareketine halatlar da engel olmadı… Ve acı kaza… Kaybolan iki can… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">İkinci olay Mersin’de yaşandı; 20.03.2014 günü Adana-Mersin
seferini yapan yolcu treni, işçi servisine çarptı. 10 işçi yaşamını yitirdi, 3
işçi yaralandı. Hemzemin geçidinde görevli bekçinin trenin geçişi sırasında
bariyerleri indirmediği, bu nedenle kazanın meydana geldiği iddia edildi.
Olayla ilgili yazılı bir açıklama yapan Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS)
Genel Başkanı Nazım Karakurt ise, “Kaza değil cinayet” dedi. Adana-Mersin
hattındaki demiryolunda 8 Ekim 2013 tarihinde de benzer bir 'kaza' meydana
geldiğini 2 kişi yaşamını yitirdiğini belirten. Karakurt, Bekçili ve otomatik bariyerli hemzemin
geçitlerde hemen hemen hiç kaza yaşanmadığını belirten Karakurt, geçit
bekçilerinin taşeron işçi olduklarına da dikkat çekti. Bu çalışanların
demiryolu personeli olmadıkları için işin tehlike boyutunu anlayamadığını ifade
eden Karakurt, bu nedenle satın alma yoluyla hizmet alımının kazalara davetiye
çıkardığını vurguladı.Siz işi bilenlere değil de bir nevi özelleştirme olan Taşeronlaştırma
yoluyla acemi, konuyu bilmeyen kişilere insan hayatını emanet ederseniz, ölüm
kaçınılmaz olur… On can daha aramızdan ayrılır…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Ne demiştik; <b>ÖZELLEŞTİRME ÖLÜM DEMEK…</b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large; line-height: 115%;">İnanmıyorsanız, -eğer bulabilirseniz,
ulaşabilirseniz-</span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large; line-height: 115%;"> </span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large; line-height: 115%;">özelleştirilen
kurumların özelleştirme öncesi</span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large; line-height: 115%;"> </span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: large; line-height: 115%;">ve
sonrası, iş kazası ve intihar rakamlarını araştırın ve karşılaştırın…</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="line-height: 18.399999618530273px;"><br /></span></div>
<!--[if !supportLineBreakNewLine]--><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<!--[endif]-->FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-2083134232075174132013-06-15T02:20:00.002-07:002013-06-15T04:05:40.510-07:00"MİRASYEDİ"NİN SERVETİ TÜKENİNCE<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Bugün nasıl “çözüm süreci” her şeyin ilacı olarak sunuluyorsa, bir zamanlar da “Özelleştirme”ye ayni işlev yüklenmişti…</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span><span style="font-size: large;">Medya; bugün nasıl “çözüm süreci”ni destekliyorsa, 1980’lerden sonra da sürekli olarak “Özelleştirme”nin şakşakçılığını yapıyordu…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Özelleştirme şakşakçılarına göre, özelleştirme sayesinde; mülkiyet halka yayılacak, zarar eden kuruluşlar kâr etmeye başlayacak, halk, ekonomiye doğrudan doğruya katılacak, ekonomiye canlılık gelecek, sanayileşme hızlanacak, KİT’ler artık devlete yük olmaktan çıkacak, istihdam artacak, devletin vergi gelirleri artacak, yolsuzluklar azalacaktı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Özelleştirmeler birbiri ardından yapıldı; ama bu öngörülerin hiçbiri gerçekleşmedi…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Mülkiyet halka yayılmadı… 80 yılın birikimi kuruluşlarımız ya yabancıların, ya da iktidara yakın zenginlerin eline geçti..</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Zarar eden kuruluşlar özelleşince kâra geçmedi… Kapılarına kilit vuruldu… Üretimleri durduruldu… Binaları arsaları satıldı… Kâr edenlerin (Petrol Ofisi, Türk Telekom, Tüpraş vb.) vergi listelerindeki sıraları sürekli geriledi..</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Halkın, ekonomiye doğrudan doğruya katılması hayali de gerçekleşmedi… Aşağıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere Özelleşmelerin ancak çok küçük bir bölümü halka arz yoluyla gerçekleşti…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuTv_61uVu-osvtAOB5oPcDM1H_OzuEqsBt9n4-x4YvKMdGgo7jApbCPhYBpySN1ms1UFiUJfjXqST1oml1RAfUMqGaXL2UBjfXp2faIjPUuFe8zsnsIwPSi3WhPtCoul_48d3Eyple_I/s1600/yillar10.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="192" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuTv_61uVu-osvtAOB5oPcDM1H_OzuEqsBt9n4-x4YvKMdGgo7jApbCPhYBpySN1ms1UFiUJfjXqST1oml1RAfUMqGaXL2UBjfXp2faIjPUuFe8zsnsIwPSi3WhPtCoul_48d3Eyple_I/s320/yillar10.jpg" width="320" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">KİT’ler artık devlete yük olmaktan çıkacağı öngörüsü de fos çıktı… Özelleşen kuruluşlara dikensiz gül bahçesi devredildi… Memurlar başka kamu kuruluşlarına aktarıldı… Devletin personel giderleri arttı… </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<span style="font-size: large; text-align: justify;">İstihdam da artmadı… KİT’lerde çalışan işçiler işsiz kaldı… Özelleşen kurumlar sürekli işçi çıkardılar… İşgücü ihtiyacını taşeronlaştırma yoluyla karşıladılar… Sendikalı, sigortalı işçi sayısı azaldı…</span><br />
<span style="font-size: large; text-align: justify;"><br /></span><span style="font-size: large; text-align: justify;">KİT’lerin; istihdam, bölgeler arası dengesizliği giderme, planlama, yönlendirme, piyasayı düzenleme, ilgili sektöre öncülük etme vb onlarca çok önemli fonksiyonunu gözardı edilerek, olaya yalnızca kârlılık ve verimlilik kıstasıyla baktılar…</span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><b>"Devlet kasaplık mı yapar, süt mü satar?" dediler;</b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">1995 yılında, Et Balık Kurumu’nun Ankara kombinası satışa çıkarıldı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Tesisin en cazip yanı Yenimahalle semtine yakın 100 dönümlük arsasıydı. Tesis ve 100 dönüm arsası Gimat adlı bir kooperatife çalıştırma şartıyla 22.3 milyon dolara satıldı. Satış gerçekleşir gerçekleşmez kooperatifi dağıtan işadamları anonim şirket kurdular ve kombinanın arsasının 50 dönümünü 126 milyon dolara Migros’a devrettiler. Arsaya Balkanlar’ın en büyük alışveriş merkezi kuruldu. Arsanın kalan 50 dönümlük bölümü de bir Alman şirketine 100 milyon dolara devredildi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">EBK ‘nun diğer tesisleri de benzer akıbetlere uğradı…</span></div>
<span style="font-size: large; text-align: justify;">SEK’in fabrikalarını da akıbeti aynı oldu…</span><span style="font-size: large;"></span><br />
<span style="font-size: large;"></span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Et ihraç eden Türkiye et ithal eder duruma geldi…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Hayvancılık sekteye uğradı…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Angus eti yemek zorunda kaldık…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Süt üreticileri ya sütleri yok pahasına satmak ya da hayvancılığı bırakmak durumunda kaldılar..</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">İşin yürümediği, hayvancılığın yok olmaya doğru gittiği görülünce 2013 yılı Mayıs ayında Et ve Süt Kurumu kuruldu…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><b>"Devlet kumaş, ayakkabı mı üretir?" dediler;</b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Sümerbank’ı özelleştirdiler… </span></div>
<span style="font-size: large; text-align: justify;">Sümerbank fabrikalarını alanlar da arsaları sattılar… Fabrikaları farklı yerlere taşıdılar…</span><br />
<span style="font-size: large; text-align: justify;">Nazilli’nin gelişimi durdu… Kayseri’nin en eski ve büyük ilçelerinden Bünyan Kayseri’nin en küçük içlerinden birisi haline geldi…</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<b style="font-size: x-large;"><br /></b><b><span style="font-size: large;">"Devlet kerestecilik mi yapar?" dediler;</span></b><br />
<span style="font-size: large;">Ormancılığın ve orman sanayinin gelişimine katkıda bulunmak amacıyla kurulan ORÜS İşletmeleri, arsa bedellerinin onda biri fiyatlarla özelleştirildi. Örneğin, 210 dekar arazi üzerine kurulu ORÜS Vezirköprü işletmesi 21 milyar liraya satıldı. Birkaç gün sonra da ihaleyi alan şirket Vezirköprü İşletmesi’ni 364 milyar liraya sattı. ORÜS’e ait işletmelerin tamamına yakını arsaları satıldıktan sonra kapatıldı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-size: large;">ORÜS tesislerinin bulunduğu yerleşim yerleri ölü şehirlere dönüştü… </span><b><a href="http://fazlikoksal.blogspot.com/2013/06/fotograflarla-bir-ozellestirme-hikayesi.html">Resimlerle Bir Özelleştirme Hikayesi</a></b> başlıklı yazımda, Sinop-Ayancık’ta Orüs’ün özelleştirilmesindeki acınası durumu, fotoğraflarla anlatmaya çalışmıştım..</span><br />
<b style="font-size: x-large;"><br /></b><b><span style="font-size: large;">"Devlet Şeker mi üretir?" dendi;</span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Şeker fabrikaları özelleştirildi…</span><br />
<span style="font-size: large;">Pancar üretimi ve pancar üreticisi köylünün geliri azaldı…</span><br />
<span style="font-size: large;">İnsanımız sağlığa zararlı nişasta bazlı şekere, mısır şurubuna mahkum edildi…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><b>"Devlet Sigara, İçki mi üretir?" dendi;</b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Tekel özelleştirildi… </span></div>
<span style="font-size: large; text-align: justify;">Tekel işçileri işsiz kaldı… </span><br />
<span style="font-size: large; text-align: justify;">Tütün üreticisi perişan oldu…</span><br />
<span style="font-size: large; text-align: justify;"><br /></span><span style="font-size: large; text-align: justify;">Özelleştirme sayesinde tam rekabet sağlanacak dendi;</span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Yapıları itibariyle doğal tekel olan Elektrik Dağıtımında ve Telekomünikasyonda özel sektör tekelleri oluşturuldu..</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span><span style="font-size: large;">Örnekler o kadar çok ki… Say say bitmez…</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span><span style="font-size: large;">Özelleştirmelerin en ilginci, en tartışılanı Türk Telekom özelleştirmesiydi şüphesiz…</span></div>
<b style="font-size: x-large; text-align: justify;"><br /></b><b style="text-align: justify;"><span style="font-size: large;">Türk Telekom özelleştirmesini tüm boyutlarıyla <a href="https://docs.google.com/file/d/0B6hovqSv79oMMDFlOWVjODctMzJjYS00Y2Q3LWJiNDMtMDNiZGQ1ZGVmYWE0/edit?hl=tr">TÜRK TELEKOM ÖZELLEŞTİRMESİ-BİR TALAN’INHİKAYESİ </a>başlıklı çalışmamda anlatmıştım.</span></b><br />
<span style="font-size: large; text-align: justify;"><br /></span><span style="font-size: large; text-align: justify;">Özelleştirmenin hiç mi faydası olmamıştır… </span><br />
<span style="font-size: large; text-align: justify;">Tabii ki olmuştur; 80 yıllık bir süreçte üretilen değerlerin 1986-2013 döneminde bir mirasyedi anlayışı ile satışından elde edilip hazineye aktarılan 34.665.649.458 TL bütçe açığının kapatılmasında kullanılmıştır…</span><br />
<span style="font-size: large; text-align: justify;"><br /></span><span style="font-size: large; text-align: justify;">Özetle, özelleştirmeler sonrası, istihdam ve üretim azalmış; yolsuzluklar ve siyasi kayırmacılık artmış; devlet vergi kayıplarına uğramış; sendikalı işçi sayısı azalmış; tarım sektörü özelleştirmelerden olumsuz etkilenmiş; bankacılık, telekomünikasyon gibi stratejik sektörler başta olmak üzere Türk Milletinin çarık giyerek, yamalı elbiselerle yaşayarak 80 yılda oluşturduğu KİT’ler yabancı sermayenin ve yeni yetme zenginlerin eline geçmiş; Reji idaresinin sömürüsünden kurtarılan TEKEL ve yabancı sermayenin elinden alınan telefon idareleri yıllar sonra yine yabancılara altın tepsi içinde sunulmuştur…</span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b style="font-size: x-large;"><br /></b><b><span style="font-size: large;">Pekiyi özelleştirme gündeminde olanlar da satıldıktan sonra ne olacak? </span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-size: large;">Mirasyediler babalarından kalan malları sattıktan sonra ne oluyorsa, o olacak…</span></b><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span><span style="font-size: large;">Üstelik, vergi gelirleri azaldığı, istihdam olumsuz yönde etkilendiği, kaynaklar yurt dışına transfer edildiği için devletin yükü daha fazla artacak… Devasa bir kuruluş haline gelen Özelleştirme İdaresinin kamuya yük olduğunu konuşacağız bu kez... Belki Özelleştirme İdaresi Başkanlığını tasfiye etmek için başka bir kurum kuracağız.</span><br />
<b><span style="font-size: large;"><br />Ve hatalı özelleştirilen (yabancılaştırılan, peşkeş çekilen) değerlerimizin satışında yaptığımız hatayı o zaman idrak edeceğiz… Ama iş işten geçmiş olacak…</span></b></div>
FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-61641700509674628422013-06-14T13:19:00.003-07:002013-06-14T13:29:52.016-07:00FOTOĞRAFLARLA BİR ÖZELLEŞTİRME HİKAYESİ…<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: large;">Özelleştirme ile ilgili bir yazı yazıyordum.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br />Şöyle bir cümle kullandım; "Ayancık’taki sahil kenarındaki ORÜS’ün makineleriyle terk edilmiş harabe haldeki devasa tesisini özelleştirme fanatiklerinin görmesini o kadar isterdim ki…"</span><br />
<span style="font-size: large;"><br />Sonra düşündüm, yazmaya neden başladım ? “Söz uçar yazı kalır” diye.. Meramımı fotoğrafla daha iyi anlatacaksam, yazı neden fotoğraflardan oluşmasın ? O sayede benim gördüklerimi okuyanlar (bakanlar mı demem gerekirdi) da görecekler, olayın vahametini daha iyi kavrayacaklardı…<br />Kaldı ki, resimin etkisinin yazıdan daha fazla ve kalıcı olduğu da bilindiğine göre, bir deneyeyim dedim. Umarım beceririm.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: large;">Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kayıtlarına göre Ayancık ORÜS (Orman Ürünleri Sanayi) İşletmesinin özelleştirildiği 12.03.1996 tarihinde 247 işçi çalışıyordu. Fabrika birkaç kez el değiştirdi. 2002 yılında kapandı. Binlerce kişinin ekmek yediği bu fabrika içindeki makinalarla birlikte harabeye dönmüş durumda…</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: large;">Fabrikanın devletin elindeki bazı gayrimenkulleri de (Lojmanlar, Arsalar vb. ) ÖİB tarafından satılmış ve satış sonucunu gösterir ilan 02.01.2000 tarih 23924 sayılı resmi gazetede yayınlanmıştır.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span><span style="font-size: large;">Tüm bunlar sonucunda; binlerce kişi işsiz aşsız kaldı, Ayancık'ın en güzel yerinde bir harabe yığını oluştu, kendi kendine yeten bu ilçe göç veren bir konuma düştü..</span><br />
<br />
(1. Fotoğraf dışında kalan fotoğrafların tamamı tarafımdan 28.10.2008 tarihinde çekilmiştir.)<br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<b><span style="font-size: large;">1)Fabrikanın çalıştığı dönemde , fabrikanın giriş kapısı..</span></b><br />
<b><span style="font-size: large;"><br /></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghQCCk2TCT8acMbDTe9h_OsVnDdZ8U5avtB9qJshp14312sP7VjgGj51GJlFjAlV2qwIAU9rZmQkrey3T0mk-tcJ6BQTXudMbSWemhVHMAsnSZ6VSnN3jpTfzl8CK4BhIJBoEZdYvAIrA/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghQCCk2TCT8acMbDTe9h_OsVnDdZ8U5avtB9qJshp14312sP7VjgGj51GJlFjAlV2qwIAU9rZmQkrey3T0mk-tcJ6BQTXudMbSWemhVHMAsnSZ6VSnN3jpTfzl8CK4BhIJBoEZdYvAIrA/s640/1.jpg" width="640" /></a></div>
<b><span style="font-size: large;"> 2)Fabrikadaki bir hangar</span></b><br />
<b><span style="font-size: large;"><br /></span></b>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQRFNUo3TTsxS9ITvX2AELChkHsF_BoczsWEadhGVq0rxxFHKQp7aH9g7w3_8JsJ3RYlPBahgWwhjpoYtArrhiYBZ0s8v8ba0O0BCa57G-FvmWBLZZE6kCqZN3_9DrfDxrbFOSKQ5FPLY/s1600/ba%25C5%259Fl%25C4%25B1k.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="392" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQRFNUo3TTsxS9ITvX2AELChkHsF_BoczsWEadhGVq0rxxFHKQp7aH9g7w3_8JsJ3RYlPBahgWwhjpoYtArrhiYBZ0s8v8ba0O0BCa57G-FvmWBLZZE6kCqZN3_9DrfDxrbFOSKQ5FPLY/s640/ba%25C5%259Fl%25C4%25B1k.JPG" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: large;"><b>3) Hangarların dıştan görünümü.</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiahL6_TFIoXX5uUBLrsS6Awx5RgcTejTqTZ1qjCMKOF9bLsQ7Sd7EieY_tiVnf259MmYl5WMPK7OIQhh1v-HftFAuG09M0Gld0zTewOyr7msgTzVw1zPYk9z4_8sR8-G7q7PZdxPlJOI/s1600/100_7052.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="312" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiahL6_TFIoXX5uUBLrsS6Awx5RgcTejTqTZ1qjCMKOF9bLsQ7Sd7EieY_tiVnf259MmYl5WMPK7OIQhh1v-HftFAuG09M0Gld0zTewOyr7msgTzVw1zPYk9z4_8sR8-G7q7PZdxPlJOI/s640/100_7052.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><b>4) Fabrikanın talaş tahliye boruları ve bir bina</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgylF-dvk_d0Uqh2Pfdz6Ksz7wUhNHLg7w2t0DT18KQdlQAHmHpejj5uYZl3P-0w-eyzBKXizhbnwZWRRZHY0M2DGzvX2fJxv1vbDw_Ly4BWQeYIlEaPA8R43cmTJqOrtRPiTTScacotsg/s1600/100_7063.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="384" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgylF-dvk_d0Uqh2Pfdz6Ksz7wUhNHLg7w2t0DT18KQdlQAHmHpejj5uYZl3P-0w-eyzBKXizhbnwZWRRZHY0M2DGzvX2fJxv1vbDw_Ly4BWQeYIlEaPA8R43cmTJqOrtRPiTTScacotsg/s640/100_7063.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><b> 5)Harap olmuş makinalar</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-hZgQFtUqYhyphenhyphenKXrtsezwfAI-NJSQ-rA3AlqACPGZ12cpZL5xFQ-pNxtD3zDRp1cTK_odePZaM8DLsm8wanmVsY7yRfbtmw1x68SuFvl2F8N87gKyOrwohMlKYJPHXkMIToOET3JS3Eic/s1600/100_7065.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="392" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-hZgQFtUqYhyphenhyphenKXrtsezwfAI-NJSQ-rA3AlqACPGZ12cpZL5xFQ-pNxtD3zDRp1cTK_odePZaM8DLsm8wanmVsY7yRfbtmw1x68SuFvl2F8N87gKyOrwohMlKYJPHXkMIToOET3JS3Eic/s640/100_7065.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><b> 6) Kereste işleme havuzlarından birisi</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPgbXJlU6i6k1xB7xM3TmdLoZAkU3X9oU8hf4YGKCMoyOCY3HJ35kl52My6hVjqw9Nb4pmfW0cpWHBJ1J9XKZKp3KlmQWQbT2ITUBQD0iB8JGlVMWcTxR8sBlnlsTcGsVyqoKMlkWTIgA/s1600/100_7076.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="376" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPgbXJlU6i6k1xB7xM3TmdLoZAkU3X9oU8hf4YGKCMoyOCY3HJ35kl52My6hVjqw9Nb4pmfW0cpWHBJ1J9XKZKp3KlmQWQbT2ITUBQD0iB8JGlVMWcTxR8sBlnlsTcGsVyqoKMlkWTIgA/s640/100_7076.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><b>7) Fabrikanın bir hangarının dıştan görünümü</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEha5PBxWF25Uf9sf6jctAbnUGEOpk7pLLOh_4o0IauQkLMaR0hfpwcuy9VlJdnZd8b-SrSCz5iMg5twQ-qvEF3Z3WZrm615xgSKseyiBtbrCYDZuVB3k-3jGQjMNbqC_8MY3xrNzMIBg6g/s1600/100_7083.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEha5PBxWF25Uf9sf6jctAbnUGEOpk7pLLOh_4o0IauQkLMaR0hfpwcuy9VlJdnZd8b-SrSCz5iMg5twQ-qvEF3Z3WZrm615xgSKseyiBtbrCYDZuVB3k-3jGQjMNbqC_8MY3xrNzMIBg6g/s640/100_7083.JPG" width="640" /></a></div>
<b><span style="font-size: large;"> 8) Fabrikanın bazı bölümleri.</span></b><br />
<b><span style="font-size: large;"><br /></span></b>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTcMMIY-bzBlwwRbFAzwxmsCLTKx7tA7N-0R1wHapfODfzGg_b6zfhbkIDjfG_vZqo7_LV335968NHsyiKlTak11hfzHuOtAwwQz7qyZtFJcYJypwitcVnX9y2YTDZbs6G_HCS-71nWA0/s1600/100_7084-001.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="352" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTcMMIY-bzBlwwRbFAzwxmsCLTKx7tA7N-0R1wHapfODfzGg_b6zfhbkIDjfG_vZqo7_LV335968NHsyiKlTak11hfzHuOtAwwQz7qyZtFJcYJypwitcVnX9y2YTDZbs6G_HCS-71nWA0/s640/100_7084-001.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><b> 9) Fabrika işlem bantlarından bir görünüm. </b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCWqewg9Uyg5wR1pJPsQVwePOIHd-Ppwsw2zqY49SlW6Al0EVnyalagcH01bYqLPelero5-v_NhWDZ41vlW5meRa-H32bxupjHzOfhREV59AfZuT-030COTDCbkuz0F7N50qDkD21y0YU/s1600/2.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="424" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCWqewg9Uyg5wR1pJPsQVwePOIHd-Ppwsw2zqY49SlW6Al0EVnyalagcH01bYqLPelero5-v_NhWDZ41vlW5meRa-H32bxupjHzOfhREV59AfZuT-030COTDCbkuz0F7N50qDkD21y0YU/s640/2.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><b> 10) Fabrikanın 2002 yılından bu yan kullanılmayan makineleri.</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEM9cZ1HXIsRDLnMErXdqEu4SaMVzSF8im-Vge1vIXeQuavyXDIh3q-OsXbpNy647vyxONLAbMdk0CO3yFEnea7jsuaWe2tQ45cJC8Ry334TKr_UwneDpKT8Z7wBimREWxebXJ_jWG1HY/s1600/3.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="392" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEM9cZ1HXIsRDLnMErXdqEu4SaMVzSF8im-Vge1vIXeQuavyXDIh3q-OsXbpNy647vyxONLAbMdk0CO3yFEnea7jsuaWe2tQ45cJC8Ry334TKr_UwneDpKT8Z7wBimREWxebXJ_jWG1HY/s640/3.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><b> 11) Fabrikada başka bir bölüm.</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIdW7n74KpMz-lEHC70I9_4SDdDjndcnIHkBe-0H-3eHjjYXb3pyxj5wUx29bqxnXS9TyDD_QSPdFSMAeBDfuBZ9QCSOIvD9wbUjE0tuvWkQeoxiQyPJNj1ii6IdB_Tio7PP6OGLs3ns0/s1600/4.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="384" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIdW7n74KpMz-lEHC70I9_4SDdDjndcnIHkBe-0H-3eHjjYXb3pyxj5wUx29bqxnXS9TyDD_QSPdFSMAeBDfuBZ9QCSOIvD9wbUjE0tuvWkQeoxiQyPJNj1ii6IdB_Tio7PP6OGLs3ns0/s640/4.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><b> 12) Başka bir görünüm.</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrTGsv13xkg-giHDRJSbfDnll16uiJvVpGWvRKBj6PvCWpkJMtM52470XrvkIP1psTXPToYXTVES6fvsWJjEZ-r7U44PkGtgh7J2UYXdiEtlGgx4VCUx_tYph_i1hkodqHIH3RjaQ-Vlo/s1600/5.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="396" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrTGsv13xkg-giHDRJSbfDnll16uiJvVpGWvRKBj6PvCWpkJMtM52470XrvkIP1psTXPToYXTVES6fvsWJjEZ-r7U44PkGtgh7J2UYXdiEtlGgx4VCUx_tYph_i1hkodqHIH3RjaQ-Vlo/s640/5.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><b> 13) Yıllar önce işlenmiş ve çürümeye yüz tutmuş kereste parçalarıyla dolu bir hangar.</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHOOQLoNfwQc7wvpm_b_-n8t-qcpK5yLLmiWdomXMDwIuqJIRAV-5evKfopakWSVmZlOKT2QRVRjTXlZWhHkguNQkUQ7zmdcVpTFrRTqGvamcfwpyML_3UU0NL_xxEf1KwYqlHn8XQnt0/s1600/6.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHOOQLoNfwQc7wvpm_b_-n8t-qcpK5yLLmiWdomXMDwIuqJIRAV-5evKfopakWSVmZlOKT2QRVRjTXlZWhHkguNQkUQ7zmdcVpTFrRTqGvamcfwpyML_3UU0NL_xxEf1KwYqlHn8XQnt0/s640/6.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><b> 14) Fabrikanın limanından bir görünüm. Ve keresteleri yüklemede kullanılan vinçler..</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYGFtdz942YEMBCWOSVsoS6k2MBOfsHAVsj3hcc_p8hiOG8lU6_YdoP4fMQ8zud6PQxkGkhtcZSZ0t2oY527ybdZr-xYc1LHW03ZH0bVry4XQ9_VM9WJ4bXbSraI46beiL1TtFq-GuSbc/s1600/7.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="408" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYGFtdz942YEMBCWOSVsoS6k2MBOfsHAVsj3hcc_p8hiOG8lU6_YdoP4fMQ8zud6PQxkGkhtcZSZ0t2oY527ybdZr-xYc1LHW03ZH0bVry4XQ9_VM9WJ4bXbSraI46beiL1TtFq-GuSbc/s640/7.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><b> 15) Çökmek üzere olan bir hangar.</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPCUUdHKeVK2WzJy8tqEwYKwQNO72pOdpZFZypfFtJesIj2pVHRQWtd3LSAyG1i-Y4O5Q2n-gdC8yzY-6iodFQ3pVRrGHBnApVBndnOS1uSiJb9ZPD9Rdicd-o5FKjPTWPtUzuIf-3raU/s1600/8.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="328" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPCUUdHKeVK2WzJy8tqEwYKwQNO72pOdpZFZypfFtJesIj2pVHRQWtd3LSAyG1i-Y4O5Q2n-gdC8yzY-6iodFQ3pVRrGHBnApVBndnOS1uSiJb9ZPD9Rdicd-o5FKjPTWPtUzuIf-3raU/s640/8.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><b> 16) Mamul ürünlerin stoklanması için oluşturulmuş yarı kapalı alanlar.</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5wz8C6GOxGxLrV4Tw20D_IhIPg0f3vUzqI6fUjk8UY2a2uUIqFfq1xW8YmZQy3xuANEa5q_yLG7Bqk4stEx2zRlpO7CAm5OwqT5B3uTRff3zXTB_HefqA0S0lbRsI03emKcbTXZzcJsc/s1600/9.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="368" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5wz8C6GOxGxLrV4Tw20D_IhIPg0f3vUzqI6fUjk8UY2a2uUIqFfq1xW8YmZQy3xuANEa5q_yLG7Bqk4stEx2zRlpO7CAm5OwqT5B3uTRff3zXTB_HefqA0S0lbRsI03emKcbTXZzcJsc/s640/9.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><b> 17) Özelliğini kaybetmiş, kısmen çürümüş bantların bulunduğu bölüm.</b></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<b><span style="color: red; font-size: large;"></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<b><span style="color: red; font-size: large;"><b><span style="color: red; font-size: large;"><br /></span></b></span></b></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQRFNUo3TTsxS9ITvX2AELChkHsF_BoczsWEadhGVq0rxxFHKQp7aH9g7w3_8JsJ3RYlPBahgWwhjpoYtArrhiYBZ0s8v8ba0O0BCa57G-FvmWBLZZE6kCqZN3_9DrfDxrbFOSKQ5FPLY/s1600/ba%25C5%259Fl%25C4%25B1k.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="392" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQRFNUo3TTsxS9ITvX2AELChkHsF_BoczsWEadhGVq0rxxFHKQp7aH9g7w3_8JsJ3RYlPBahgWwhjpoYtArrhiYBZ0s8v8ba0O0BCa57G-FvmWBLZZE6kCqZN3_9DrfDxrbFOSKQ5FPLY/s640/ba%25C5%259Fl%25C4%25B1k.JPG" width="640" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<b><span style="color: red; font-size: large;"> Özelleştirmenin bu yüzünü görmüş müydünüz?</span></b></div>
FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-86778909074163290772009-09-25T13:41:00.000-07:002009-09-25T13:44:30.398-07:00ÖZELLEŞTİRMEDE İNSANIN ADI YOK;(France Telecom’daki intiharların düşündürdükleri)<div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqalYY-Z2e89tU4Dmlw-Et6AO71NOJDl2gM6iFSPIDmphpE7jmYu_gIRWDFp-nBKzCsaMVbYsQtVLon68LeMQCHo0GCiIatZDLf7ANCXSOHTiupbUVCOB4DWlO4jFiOp_tIPKLR-aTTsQ/s1600-h/FranceTelecom_horiz_bicolor.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqalYY-Z2e89tU4Dmlw-Et6AO71NOJDl2gM6iFSPIDmphpE7jmYu_gIRWDFp-nBKzCsaMVbYsQtVLon68LeMQCHo0GCiIatZDLf7ANCXSOHTiupbUVCOB4DWlO4jFiOp_tIPKLR-aTTsQ/s400/FranceTelecom_horiz_bicolor.jpg" /></a><br />
</div>Gündemin hay huyu arasında, bazen çok önemli haberler gözümüzden kaçabiliyor. 15 Eylül 2009 Tarihli bazı gazetelerde<b> “Fransa’da 20 ayda, 23 France Telecom Çalışanı intihar etti” </b>başlıklı bir haber yayınlandı. Ancak, bu haberin yer aldığı gazetelerin tirajının azlığı yanında habere çok küçük yer ayrılması nedeniyle, bu olay telekomünikasyon kamuoyunda bile yankı bulmadı. Bu habere telekomünikasyon-bilişim siteleri de yer vermedi. <br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Habere Göre; France Telecom 1998 yılında özelleşmiş. Şirket 2002 yılında personel çıkarmaya başlamış, 2002 yılından bu yana çıkarılan personel sayısı 40 bine ulaşmış. İşin ilginci intihar edenler, işten çıkarılanlar değil, gelecek endişesinin bunalıma soktuğu çalışanlar. 20 ayda 23 France Telecom Çalışanı intihar etmesine karşılık Şirket "İntihar oranları normal seviyede" diyormuş. Temmuz ayında Marsilya'da canına kıyan France Telecom çalışanı bıraktığı notta 'France Telecom'da çalıştığım için kendimi öldürüyorum, tek neden budur' demiş.<br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Türk Telekom çalışanları da, özelleştirme öncesi ve sonrasında benzer acılar çektiler. İntihar olayının az (?) olması Türk Telekom çalışanının France Telekom çalışanından daha az acı çektiği anlamına gelmez. Özelleştirme sürecinde (1995-2008) kaç Türk Telekom çalışanı intihar etti? Kaç kişi üzüntüden kanser oldu, kalp krizi geçirdi? Kaç TT Personeli psikolojik tedavi gördü? Kaç Türk Telekom ailesinin yuvası dağıldı? Bu sayıları söylemek mümkün değil.. <br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Türk Toplumunun intiharı günah bilen dini/toplumsal anlayışı nedeniyle, 1995-2008 yılları arasında intihar eden Türk Telekom personelinin sayısı çok az da olsa, kanser tedavisi gören, kalp krizi geçiren, psikolojik tedavi olan, davranış bozuklukları sergileyen, yuvası yıkılan, sarhoş gezen, içinde bulunduğu çaresizlik nedeniyle nasıl davranacağını bilemeyen Türk Telekom personeli sayısı hiç de az değildir. Yalnızca tanıdıklarımın içinden hemen 35-40 isim sayabilirim.Maalesef, bu konuda, kamuoyunu bilgilendirecek bir istatistik veya araştırma yok…<br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">1995’den bu yana 14 yıldır; bugün özelleştik, yarın özelleşeceğiz; hayır özelleşmeyeceğiz; %30’u özelleşecek, %49’u özelleşecek , %55’i özelleşecek; ben çalışkanım yetenekliyim kimse bana dokunmaz; yağcılığı beceremem, beni tutmazlar; satış kararı için iptal davası açılacak; hayır açılmayacak; Anayasa mahkemesi iptal edecek; hayır etmeyecek; özelleşince bilgi ve yetenek öne çıkacak: özelleşince de bir şey değişmez, her devrin adamları yine öne çıkar; İspanyol Telekom çok güçlüymüş; Belçika Telekom çok asılıyormuş; Kime verileceği belliymiş; Özelleşince iş akdim fesh edilir mi?; Kendimi kapsam dışına aldırabilirsem başka kuruma atanma hakkı kazanırım; Sahipler Oger görünüyor ama gerçek sahip başkasıymış; Anlaşılan yine siyasetin borusu ötecek; …. direktör atamışlar, benim şirketim olsa odacı yapmazdım; Böyle özel sektör olur mu, bu şekilde bakkal bile yönetilmez; vs, vs, vs… gibi karmaşık düşünceler, ikilemler, tereddütler ve sorulardan kaynaklanan strese, bu 15 yıllık süreçte yaşanan siyasi baskılar , içinden kimsenin çıkamadığı personel rejimi karmaşası (1. tip, 2. tip, kapsam içi kapsam dışı, işçi, memur, asli sürekli, sözleşmeli, kadrolu vb.), bu karmaşık personel rejiminin çalışanları birbirine düşman etmesi, bir kısım personel grev yaparken diğerlerinin grev kırıcılığına soyunmasının bu düşmanlığı daha da artırması, sendikaların derneklerin dar grupsal çıkarlar için birbirine acımasızca saldırıları. Telekom’a dışardan gelen Telekom’u tanımayan yöneticilerin Telekom çalışanlarını hor görmeleri, geçmişten siyasi hesap sormak adına denetim mekanizmasının personeli doğrayan bir kıyma makinesi gibi kullanılması, dün ayrılmaması için yalvarılan personelin bugün kapı dışına konulması, sensiz bu işler yürümez diyen yöneticisinin iş akdini fesheden yazıları da imzalama yüzsüzlüğünü göstermesi, verilen sözlerin yerine getirilmemesi, gibi yüzlerce ilave stres nedenine rağmen , Türk Telekom çalışanları France Telecom personeli gibi intihar etmediyse, bunda Türk Telekom çalışanının içinde yaşadığı toplumun kaderci yapısının önemli payı vardır. <br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Liberalizmin sihirli değnek gibi her soruna çözüm olarak gördüğü Özelleştirmenin en büyük eksikliği “İNSAN” unsuruna değer vermemesidir. Dünyanın diğer ülkelerindeki özelleştirme uygulamalarında da İNSAN’a değer verilmediği görülmekle beraber, ülkemizdeki özelleştirmelerde İNSAN unsuru tamamen ihmal edilmektedir.<br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Sanılıyor ki, ülkenin 70-80 yıllık birikimleri iyi bir fiyata satılınca, görev yapılmıştır . Varsayalım ki özelleştirmeler ülkenin ekonomik ihtiyaçlarına uygun, akılcı ve gerçekçi yöntemlerle yapılmıştır. Özelleştirmelerden azami ekonomik fayda sağlanmıştır. <br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Ya insan? İnsanın mutluluğu? <br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Bir insanın yıllarca çalıştığı kurumdan ayrılmak zorunda kalınca yaşayacakları?<br />
</div><div style="text-align: justify;">Yetişmeleri için yıllar harcanan, konusunda gerçek uzman olan kişilerin, bilgisi ve deneyimi ile hiç ilgisi olmayan alanlarda istihdam edilmesinin yaratacağı “beyin gücü ısrafı”<br />
</div><div style="text-align: justify;">Yaratılan onbinlerce bankamatik memur ve onların yarattığı sorunlar<br />
</div><div style="text-align: justify;">Özelleştirilen kurumlardan, başka kurumlara giden personelin aldığı yüksek ücret nedeniyle dışlanan, eleştirilen insanın ruh hali? <br />
</div><div style="text-align: justify;">Özelleştirilen kurumlardan gelen personelin yarattığı ücret dengesizliği nedeniyle iş barışının bozulması, aldığı ücretten memnuniyetsizliği artan personelin iş veriminin daha da düşmesi,<br />
</div><div style="text-align: justify;">Gibi onlarca problem…<br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Bu problemlerin temel nedeni de, insan unsurunu da dikkate alan, özelleştirmenin yaratacağı sosyal sorunları öngören ve bu sorunların nasıl aşılacağına çözümler getiren, bir özelleştirme master planının yapılmaması, bir başka deyişle, sırf özelleşme yapmak için özelleşme yapılmasıdır. Özelleşmenin ve özelleşme sonrası sorunlarla muhatap olacak kurumların da, özelleşmenin doğuracağı sosyal sorunlara hiç kafa yormaması da problemlerin büyümesine neden olmuştur.<br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Geçici bir görev yürüten, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Türkiye’nin en büyük KİT’lerinden birisi olmuştur. Devasa binalar, yurt dışı görevler, yüksek maaşlar, yavaş işleyen bürokratik yapı.. Eleştirilen KİT’lerin tüm olumsuz özelliklerini üzerinde toplamıştır ÖİB. Eğer Tüpraş, Telekom gibi büyük özelleştirmeleri dikkate almazsanız, Özelleştirme gelirleri özelleştirme giderlerini karşılamamaktadır. Özelleştirilen bazı kurumlar çok kötü yönetildiği için TMSF tarafından devletleştirilmekte ve rehabilite edildikten sonra yeniden özelleştirmektedir. TMSF’de ikinci bir Özelleştirme idaresi haline gelmiştir.<br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Özelleştirilen kurumların konusunda uzman çalışanlarının uzmanlık sahalarıyla ilgisiz konularda istihdam edilmesi, ( Örneğin; Türkiye’nin en iyi elektronik mühendislerine, ampul stoklarının takip ettirilmesi, araç takip kartları tutturulması, Doktorasını yapmış personelin arşiv memuru olarak görevlendirilmesi, Türkiye’nin en vasıflı İnsan Kaynakları uzmanlarının memurların kart basıp basmadığını kontrolle görevlendirilmesi, çok önemli görevlerde bulunmuş kişilerin şehre giren araçların yüklerini kontrolle görevlendirilmesi, Muhasebe Biriminde üst düzey yönetici olarak görev yapmış kişilere yemekhane fişi sattırılması, deneyimli bankacıların fotokopi memuru olarak görevlendirilmesi, Bilgisayarın “B”sinin bile bilinmediği bazı kurumlarda , Bilgisayar uzmanlarının nöbetçi memur olarak çalıştırılması,) veya özelleştirilen kurumlardan gelen personelin büyük çoğunluğuna hiç iş verilmeyerek bankamatik memur olmalarına göz yumulması hatta teşvik edilmesi, kısacası; bilginin, tecrübenin, yeteneğin, birikimin yok sayılması, beyin israfından da öte, bilgiye, eğitime ve yeteneğe saygısızlıktır. Bunun müsebbibi de, gerekli tedbirleri almayan ilgili kuruluşlardır.<br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Oysa bir özelleştirme master planı yapılmış olsaydı, Devlet Personel Başkanlığı ile Hazine, ÖİB ve Personel ihtiyacı olan kamu kurumları arasında yeterli koordinasyon kurulabilseydi, özelleştirme sonrası yaşanan sorunlardan pek çoğu yaşanmazdı.<br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Örneğin;<br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">• Botaş, boru hatları, Karayolları Genel Müdürlüğü Karayolları ve TCDD de demir yolları güzergahı boyunca, Fiber Optik veya Çoklu Bakır kablolar döşeyerek, bunları Türk Telekom’a, GSM şirketlerine kiraya vermektedir. Ancak bu işlemin boyutu çok sınırlı tutulmaktadır. Oysa bu üç kurum ve bunlara ilave olarak düşünülebilecek bazı kurumlar (TEDAŞ, Büyükşehir Belediyeleri) alternatif telekomünikasyon altyapı kuruluşları olarak planlansaydı ve Türk Telekom’da çalışan Elektrik/Elektronik Mühendisleri, Elektrik Teknisyenleri bu kuruluşlara aktarılsaydı, <br />
</div><div style="text-align: justify;">- Bu personelin birikiminden, deneyimlerinden, bilgisinden yararlanırdı, <br />
</div><div style="text-align: justify;">- Personel bildiği işi yapmanın hazzını yaşardı, <br />
</div><div style="text-align: justify;">- Türk Telekom’un alt yapı tekeli olmasının sakıncaları önlenirdi,<br />
</div><div style="text-align: justify;">- O kurumlar küçümsenmeyecek gelirler elde edelerdi, <br />
</div><div style="text-align: justify;">- Ülkemiz çok yaygın bir telekomünikasyon ağına çok kısa zamanda ve çok düşük maliyetle kavuşurdu.<br />
</div><div style="text-align: justify;">- Türkiye’de “Telekomünikasyonda Serbestleşme” daha kısa zamanda gerçekleşirdi. <br />
</div><div style="text-align: justify;">• Özelleştirilen kurumlardaki, yönetici konumundaki personelin, kamu kurumlarına ARAŞTIRMACI unvanı ile atanması , “BANKAMATİK” memur sınıfı oluşturma operasyonuna dönüşmüştür. Keşke Türkiye’de kurumların başında, komplekssiz, ARAŞTIRMACI’ların bilgi birikiminden yararlanacak yöneticiler olsa da, araştırmacılardan, unvanlarına uygun bir şekilde yararlanılsa. Çoğu yönetici, geçmişte önemli görevlerde bulunan ARAŞTIRMACI’ları muhtemel rakipleri olarak gördükleri için onları bankamatik memur olmaya zorlamışlardır. ARAŞTIRMACI’lar ya hiç işe gelmemektedir, ya mesaiye gelmesine karşılık hiçbir iş verilmemektedir, ya da birikimi ve bilgisi ile alay edilircesine düz memur gibi çalıştırılmak istenmektedir. Kısacası ülkemizin gerçekten çok değerli beyinleri, ARAŞTIRMACI kadrolarına atanarak heba edilmektedir. Oysa, ARAŞTIRMACI’ların, görev, yetki ve sorumlulukları bir yönetmelikle net bir şekilde belirlenseydi, insanlar bilgi birikimleriyle yararlı olabilecekleri kurumlara atansaydı, ARAŞTIRMACI’ların belirli bir süre sonra, müktesebatlarına uygun kadrolara atanması sağlansaydı bu sorunların çoğu yaşanmazdı.<br />
</div><div style="text-align: justify;">• Diğer personelin kurumlara atanmasında da, bilgi, deneyim, kariyer gibi vasıflar göz önünde bulundurulmamıştır. Dr. Ünvanlı 10 civarında ve yüksek lisansını yapmış yüz civarında Türk Telekom personeli uzmanlık dalları ile ilgisiz konularda çalıştırılmaktadır. Türk Telekom Personeli, Telekomünikasyon Kurumu, TRT, PTT, TEDAŞ gibi kurumlarda bilgi birikimlerine uygun işlerde çalıştırılması mümkünken, bu kurumlara, yalnızca önemli tavassutlara sahip çok az sayıda Türk Telekom Personeli atanabilmiştir. Türk Telekom Personeli Bilgisayar Programlarına son derece hakim olmasına, çoğu kamu kurumunun ise bilgisayarla yeni yeni tanışmasına rağmen; gerek Devlet Personel Başkanlığının, gerekse atamaların yapıldığı kurumların personel birimlerinin konuya gerekli önemi vermedikleri için, Türk Telekom personelinin bu konudaki bilgi birikimlerinden yeterince yararlanılmamıştır. Keza, Toplam Kalite, Halkla İlişkiler, Reklam, Tasarım, İşçi Mevzuatı, Pazarlama ve Kurum İçi Eğitim konularında Türk Telekom’da uzmanlaşmış çok sayıda personel olmasına karşılık, bunların çok azı uzmanlıklarından yararlanabilecek kurumlara atanmışlar, bunlardan çok azı da uzmanlıkları ile ilgili işlerde çalıştırılmışlardır.<br />
</div><div style="text-align: justify;">• <br />
</div><div style="text-align: justify;">• Büro personelinin istihdamında da farklı yöntemler uygulanabilirdi. Yıllardır Polisin Pasaport, Ehliyet gibi polislikle alakası olmayan büro işlerinde istihdam edildiği ve bunun da polis açığının artmasına yol açtığı belirtilir. Geniş çaplı özelleştirmeler sonrasında, özelleştirilen kurumlardaki büro personeli 3-4 aylık bir kurstan sonra bu görevlerde çalıştırılabilir ve böylece de emniyet görevlilerinin asli görevlerine dönmesi sağlanabilirdi. Böylece hem Emniyet Teşkilatı önemli bir sorununa çözüm bulur, hem de özelleştirilen kurumların personeli eski çalışma arkadaşları ile birlikte çalışacakları için, işe ve iş arkadaşlarına uyum sorunu çekmez, dışlanma endişesi taşımazlardı. <br />
</div><div style="text-align: justify;">• Türk Telekom’dan başka kamu kuruluşlarına nakledilen personelin, eşdeğer unvandaki personelin aldığı ücreti aşan bölümü, Hazine adına ödenmekte ve bu miktarların toplamını ilgili kurumlar hazineden talep etmektedir. Türk Telekom’dan giden personel o kurumdan yalnızca eşdeğer unvandaki personelin aldığı kadar maaş alsaydı ve tazminat tutarı hazine tarafından doğrudan ilgilinin hesabına yatırılsaydı, fazla alınan ücret o kurum çalışanlarını şimdiki kadar rahatsız etmez, iş barışı bozulmaz, verim düşmezdi.<br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Tüm bunlar yapılmadı, yapılamadı…<br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><b>SONUÇ;</b> Bilgilerinden, birikimlerinden, deneyimlerinden yaralanılamayan, yıllarca çalıştıkları kurumdan ayrılma zorunda bırakılmış, kırgın, küskün , isteksiz onbinlerce özelleştirme mağduru, nakledildikleri kurumlarda bozulan iş barışı… Mutsuz Kamu Görevlileri… Daha da bozulan kamu çarkı.<br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Özelleştirmeye hâlâ devam edilecekse, İNSAN’ı da düşünme zamanı gelmiştir. İNSAN’a değer verilmesi için de, pek çok kuruma çeki düzen verilmelidir…<br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div>FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-68034621675140485152009-03-22T14:23:00.000-07:002009-03-31T06:47:08.450-07:00Karşılıksız bir Aşk Masalı: TÜRKİYE ve AB<strong><br /></strong><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTUeB3okBy1mUZWwPLTvQiJbL4Fm7760lTvlTBhMBQH4aOs5fHRGwu3wjx3doIczQu5eIMcsIOeJM8IWLM31K3rqsh5iYSY4yrQ7aSpfB6fmLQTBPNp5PycY14ZspxDUVDA8YkjbvnioU/s1600-h/AB+KAR%C4%B0KAT%C3%9CR.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 272px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTUeB3okBy1mUZWwPLTvQiJbL4Fm7760lTvlTBhMBQH4aOs5fHRGwu3wjx3doIczQu5eIMcsIOeJM8IWLM31K3rqsh5iYSY4yrQ7aSpfB6fmLQTBPNp5PycY14ZspxDUVDA8YkjbvnioU/s400/AB+KAR%C4%B0KAT%C3%9CR.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5318899084733229794" border="0" /></a><br /><strong><br />Fazlı Köksal</strong><br /><br /><div style="text-align: justify;">9 Mayıs1949 tarihinde Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman, Fransa ve Almanya’nın kömür ve çelik kaynaklarını birleştirmelerinin aralarındaki çatışmalara son vereceği, buna diğer Avrupa ülkelerinin de katılması halinde Avrupa’da barışın tesis edileceği yolunda bir deklarasyon yayımladı. Bu deklarasyon, daha önce Avrupalı pek çok düşünürün ifade ettiği “Avrupa Birliği” düşüncesini ateşleyen bir kıvılcım oldu . Bu görüş doğrultusunda, 18.Nisan 1951’de imzalanan Paris Antlaşması ile; Fransa, Federal Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg (altılar) arasında Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu oluşturuldu . Altılar arasında 25.03.1957 tarihinde akdedilen Roma Antlaşması ile fiilen AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) kuruldu. AET’ye üye olmak için 8.Haziran 1959’da Yunanistan, 31.Temmuz.1959 tarihinde de Türkiye başvurdular. Hemen hemen aynı tarihte AET’ye üye olmak için başvuran, bir başka ifadeyle AET’ye ilan-ı aşk eden Türkiye ve Yunanistan’ın başvuruları 11.Eylül.1959 tarihinde kabul edildi. AET; 1961’de Yunanistan’la, 12.Eylül.1963’de de Türkiye ile Ortaklık Anlaşmalarını imzaldı. 1.Ocak.1981’de Yunanistan AET’ye 10. üye olarak kabul edilmiştir. Avrupa, aynı tarihte ilan-ı aşk eden iki ülkeden birisinin(Hıristiyan olanının) aşkına karşılık vermiştir. 4.Temmuz.1990’da Kıbrıs Rum Kesimi Üyelik için başvurur. Türkiye’den yaklaşık 30 yıl sonra üyelik için başvuran Kıbrıs Rum Kesimi de Nisan 2003’de AB üyesidir. Türkiye ise aşkına karşılık bulmak için maşukunun isteklerini yapma peşindedir. Aşığın aşkı arttıkça maşukun talepleri çoğalmaktadır. Kravatını düzelt, ayakkabını boyat, traş ol türü istekler, yerini; estetik ameliyat ol, kolunun birini kes, vücuduna mikrop zerk et gibi karşılanması vücudun bütünlüğünü bozacak, hatta hayatının son bulmasına neden olacak isteklere bırakmaktadır. Zavallı aşık, bunları yerine getirse sanki vuslat gerçekleşebilecek gibi, maşukunun isteklerini yerine getirmek çabasındadır.<br /><br /><br /><em><strong>Bu kara sevdayı, bu karşılıksız kalan,kalacak olan aşkın muhtemel sonuçlarını değerlendirmeden önce, Türk seçkinlerinde sık sık nükseden bir hastalığa dikkat çekmek gerekir; taklitçilik, öykünmecilik.</strong></em><br /><br />Türk seçkininin (!) diğer toplumlara öykünme, onlara benzeme, hatta kimlik değiştirme eğilimi çok güçlüdür. Bu problem yalnızca bugünün seçkinlerinin hastalığı değildir. 1400 yıl öncesinden Bilge Kağan ,Orhun Kitabelerinde “Türk Beyleri Çinli adlar aldılar” diye yakınır. Göktürklerde taklit edilen “Çinliler” iken ,Selçuklularda “Farslar” taklit edilmiş, hakan isimleri Çağrı/Tuğrul, Alparslan’dan, Keykubata’a Keyhüsrev’e dönüşmüştür. Osmanlı’da da ilk iki-üç padişahtan sonra başlayan Arap-Fars öykünmeciliği, duraklama döneminden sonra yerini Fransız taklitçiliğine bırakmıştır. Çöküş dönemindeki İngiliz , Alman, hatta Rus muhiplerini de unutmamak gerekir. Türk seçkinin bu taklitçi tavrını, genelde halk benimsememiş ,o yine Türkçe konuşmuş, kültürünü muhafaza etmiştir.Geniş halk kitlelerinin de seçkinleriyle beraber taklitçilik batağına battığı bazı Türk boyları (Örneğin Bulgarlar) maalesef Türklüklerini de kaybetmişlerdir.<br /><br /><br />Şüphesiz bu taklitçi tavrı tüm Türk seçkinleri benimsememiş ve milli çıkışları ile bu dejenerasyonun önüne geçmişlerdir. “Üstte mavi gök çökmezse, altta yağız yer delinmezse senin ilini töreni kim bozabilir” diyen Bilge Kağan, Türkçe’nin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu ispatlamak için “Divan-ül Lügat_i Türk”ü kaleme alan Kaşgarlı Mahmut, “Bundan Böyle Divanda Dergahta Türkçe Konuşulacaktır” diyen Karamanoğlu Mehmet Bey, Türkçe divan yazan Şah İsmail (Hatayi), Yunus Emre, Van’i Mehmet Efendi ,Dadaloğlu, Hacı Bayram Veli, Hacı Bektaşi Veli, Ahmet Vefik Paşa, Süleyman Paşa, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, İsmail Gaspıralı, taklitçi tavra isyan eden gerçek Türk seçkinlerinden bir çırpıda aklımıza gelenler. Türk Siyaset Tarihi; bir noktada, diğer ulusları taklit edenler, zamanla kendilerini onlar gibi hissedenlerle; taklitçiliğe karşı çıkıp Türk’çe tavır koyanların mücadelesidir. Bu mücadelede son noktayı, taklitçiliğe, emperyalizme başkaldırının adı olarak bayraklaşan Mustafa Kemal Atatürk koyar: “Ne mutlu Türk’üm diyene”. Bu söz, her türlü öykünmeciliğe, ….ofilliğe, yabancı muhipliğine vurulan şamardır. Her meseleye olduğu gibi AB meselesine de bu tarihi perspektiften yaklaşmak zorundayız.<br /><br /><br />AB’nin bize bakışı nedir? AB bizi içine alır mı? AB içinde Türklüğümüzü muhafaza edebilir miyiz? AB’ye üye olmak ne götürür, ne getirir ? AB’nin ömrü ne kadardır? AB içinde Ulus-Devlet olarak kalmak mümkün mü? Bu sorulara sağlıklı cevap aramadan, belki genlerimize işlemiş öykünmeci tavrımızla haykırıyoruz: Aman fırsat kaçıyor. Ve Karen Fogg’un maaşa bağladığı kalemler beynimizi yıkıyorlar: Kuzey Kıbrıs’da çözümsüzlüğe hayır (Türkçesi Kıbrıs’ı Rumlara verelim). Yunanistanla problemlerimizi çözelim (Türkçesi kıta sahanlığı ve fır hattı üzerindeki iddialarımızdan vazgeçelim) .Kürtçe TV’ye, Kürtçe eğitime biran önce geçelim, yerel kimlikleri tanıyalım (Türkçesi hepimizin malumu). Yerinden yönetim, güçlü yerel yapılanma (Türkçesi önce federatif yapı, sonra…)<br /><br /><br /><strong>Yukarıdaki paragraftaki sorulara, yüzlerce soru eklemek mümkün. Ama bu konuda cevap aranması gereken temel iki soru var : </strong><br /><em><strong>1) AB, Türkiye’yi üye olarak kabul etmeye hazır mı?</strong></em><br /><em><strong></strong></em><br /><em><strong>2) AB’ye üyelik Türkiye’nin çıkarlarına uygun mu? </strong></em><br />AB, Türkiye’yi üye olarak kabul etmeye hazır mı?<br /><br /><br />Yunanistan’la aynı tarihte üyelik başvurusunda bulunmamıza karşın Yunanistan’ın 1981 de üye olması, bizim en iyi ihtimalle 10 seneden önce üye olamayacağımız gerçeği ile birlikte değerlendirildiğinde; en iyimser ifade ile AB’nin Türkiye’ye mesafeli durduğu sonucu ortaya çıkar.<br /><br /><strong>AB’nin Türkiye’ye mesafeli durmasının gerekçelerini şu şekilde sıralayabiliriz:</strong><br /><br /><strong><em><strong></strong></em></strong><br /><strong><em><strong>1)Ekonomik Gerekçeler</strong></em></strong><br /><br /><br />Türkiye AB ile imzaladığı Gümrük Anlaşması sonucunda, AB pazarına eklenmiş durumdadır. Bu anlaşma ile AB Türkiye’den ekonomik anlamda alabileceği her şeyi almıştır. Bundan sonra, Türkiye’yi AB’ye alması, ekonomik anlamda AB’nin fedakarlıkta bulunmasını gerektiren bir husustur.<br /><br /><br />Türkiye’nin istihdam sorunu, AB ortalamasının çok üzerindeki nüfus artış hızı, AB’yi saracak ucuz işgücü, düzeltilemeyen ekonomik yapı, kronik enflasyon, bozuk ödemeler gücü dengesi, çok yüksek iç ve dış borç, AB ortalamasının çok çok altında milli gelir düzeyi, tarım nüfusunun yoğunluğu, gibi Türkiye’ye has ekonomik sorunlar yanında, yeni kabul edilen ülkelerin AB’ye yüklediği yük AB’nin Türkiye’ye mesafeli durmasında etken olmaktadır. Türkiye’nin AB’ye girişi ilk 5 yılda AB’ye 50 milyar USD yük getirecektir. Bir sömürge belgesi niteliğindeki “Gümrük Birliği Anlaşması”nı imzalayan bir ülkeyi AB’ye almanın, AB açısından makul bir gerekçesi yoktur.<br /><br /><br /><em><strong>2) Yapısal-Siyasal Gerekçeler</strong></em><br /><br /><br />“AB Bugün için ekonomik bir dev, fakat politik bir spastiktir”(1). Ekonomik yönde müşterek kararlar alabilirken, politik ortak kararlar almakta zorlanmaktadır. Son Irak harekatında İngiltere-İtalya/Almanya-Fransa ayrışması politik çatlamanın en son örneğidir. AB’nin bir federasyon yapılanmasını mı, konfederasyon yapılanmasını mı seçeceği de daha netlik kazanamamıştır. Almanya, İtalya gibi bazı ülkeler federasyonu savunurken, İngiltere konfederasyonu savunmaktadır. AB ordusunun nasıl oluşturulacağının kararı henüz verilmemiştir. “Türkiye gibi nüfus yapısının verdiği güçle, demokratik mekanizmalarda güçlü bir temsil yeteneği elde eden üye, AB içindeki demokratik süreci nereye gideceği belli olmayan şekilde etkileyebilir. Oysa bu süreci mümkün olduğunca istikrarlı bir çerçeve ile kapamak isteyecek Brüksel açısından Ankara, tercih edilecek bir ortak olmayacaktır.”(2)<br /><br /><em><strong></strong></em><br /><em><strong>3) Sosyal-Kültürel gerekçeler</strong></em><br /><br /><br />Açıkça dillendirilmese de AB’nin Türkiye’yi kabullenmemesinin temel nedeni Türk milletinin Müslüman olmasıdır. Nüfusunun tamamına yakını Hıristiyan olan, asırlardır Türk ve Müslüman düşmanlığı ile eğitilmiş bir topluluğun, Müslüman bir toplumu üye olarak kabulünü beklemek safdilliktir.<br /><br />AB’nin Türkiye’ye bakışını bazı AB yetkilileri de zaman zaman açık yüreklilikle açıklamışlardır:<br /><br />Ocak 1997’de AB dönem başkanı Hollandalı Van Mierlo, Avrupa Parlamentosunda “ AB dürüst olmalıdır. ….Hiç kimse bu konuyu resmi olarak açıklayamadı. AB’ye Müslüman bir ülkeyi kabul edecek miyiz? Ve esas sorun şudur: Bunu istiyor muyuz?” (3)<br /><br /><br />8. Kasım.2002 tarihli Le Monde gazetesine Avrupa Konvansiyonu Başkanı sıfatıyla demeç veren Valery Giscard d’Estaing “Türkiye, en basit nedenle Asyalı olduğu için AB’ye kabul edilemez.” (4)<br /><br /><br />Avrupa Halk Partilerinin Berlin’de yapılan 14. Kongresinde H.Kohl, “Hıristiyan dünya görüşü ve Hıristiyan değerlerinin olmadığı Avrupa benim Avrupam değildir.”(5)<br /><br />Fransa Meclis Dışişleri Komisyon Başkanı François Loncle “Tarihi ve özellikleri dikkate alınınca Türkiye AB’ye hiçbir zaman giremez.”(6)<br /><br />Benzeri açıklamalar pek çok AB yetkilisi tarafından da tekrarlanmıştır. AB Türkiye’yi içine almak istememekte ;ancak, kaybetmek de istememektedir. Alman Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Avrupa Politikası Sözcüsü, yıllık toplantılarının sonucunu şöyle açıklamıştır: “Türkiye’nin AB’ye tam üye olması, birlik için çok ciddi bir tehlike. Bu nedenle Türkiye’nin AB’ye alınmasına karşı çıkıyoruz. Ancak Türkiye Avurpa için stratejik bir öneme sahip. Bu nedenle Türkiye’nin Avrupa’dan kopmaması ve başka bir sisteme yönelmemesi için de özel bir formül bulunarak Avrupa’nın yanında tutulmasını istiyoruz.” CSU sözcüsü Türkiye’nin başka bir sisteme yönelmemesi için formül bulunmasını istiyor. Bu formül bulunuyor: AB üye adaylığı. Bizim abofiller güç kaybetmezlerse, bu formül sayesinde Türkiye hiçbir zaman AB üyesi olamayacak, ancak AB’den kopmayacak, maşukun istediği her türlü tavizi vermeye de devam edecektir.<br /><br />Tam üye sayısının sürekli artmasına rağmen, AB bayrağında hâlâ 12 yıldız durmaktadır. Bu durum da: “ AB bayrağındaki 12 yıldız, 12 havariyi temsil etmekte, AB’nin bir Hıristiyan birliği olduğunu göstermektedir.” tespitini doğrulamaktadır.<br /><br /><br />Avrupalının Türkler hakkındaki düşünceleri, kökleri yıllar ötesine giden şartlanmışlıklarla maluldür. Haçlı seferleri, harem romanları, ezilen(!) Rumlar, kıyıma uğratılan (!) Ermeniler, gece yarısı ekspresi filmi ve Almanya’da, Fransa’da, Hollanda’da entegre edemedikleri Türkler. Böylesine yanlış tanıdığı, tanımak için gayret göstermediği bir toplumu kendi içine alması için makul bir neden var mıdır?<br /><br /><br />Son 10-15 yılda yayılan, büyüyen ve 11 Eylül olayları ile zirveye ulaşan kökten dinci terör olayları ve batı medyasına hakim olan Müslümanlık karşıtı söylem son yıllarda Avrupa’da İslam karşıtlığını daha da artırmıştır. Bu ortamda AB’nin Müslüman Türkiye’yi AB’ye alması mümkün müdür?<br /><br /><br />Hıristiyan/Müslüman, Avrupalı/Asyalı, Biz/Öteki ayırımı AB yurttaşlarının genlerine işlemiş bir ayırımdır. Ötekini yok etmek adına yapılan Haçlı Seferlerinin mirasçılarının Türkiye’yi AB’ye alacaklarına inanılabilir mi?<br /><br /><em><strong></strong></em><br /><em><strong>4) Demografik Jeopolitik gerekçeler</strong></em><br /><br /><br />“Uygarlıklar belirli bir coğrafya üzerinde yükselirler. AB, jeopolitiğini şimdi oluşturmaktadır. AB’nin önümüzdeki altı yılda gerçekleşecek iki dalga halinde genişlemesi ekonomik olmaktan çok, jeopolitik mülahazalara dayanmaktadır. Sovyet gücünün Doğu Avrupa’dan çekilmesinden sonra, muhtemel bir istikrarsızlık haline gelen bu bölge AB jeopolitiğinin içine alınarak, hem istikrarsızlıkların doğması hem de AB’yi tehdit etmesi engellenmiştir.” (7)<br /><br /><br />AB yeni kabul ettiği üyelerine, Bulgaristan ve Romanya ‘yı da katarak AB jeopolitiğini kıtasal hale getirecektir. Ancak, Türkiye, Rusya ve Ukrayna gibi hem coğrafi alan hem de nüfus olarak büyük ülkeleri AB’ye alması, AB’nin sorunlu bölgelerle ve farklı kültürel ve yönetimsel yapılarla (Ortadoğu, Azerbaycan-Ermenistan, Türk Cumhuriyetleri, Çin) komşu olmasına yol açacağından jeopolitik açıdan uygun değildir.<br /><br /><br />Almanya’nın eski Başbakanlarından Helmuth Schmith, “21. Yüzyıl için Perspektifler” kitabında “Türkiye’nin nüfusu şu anda 65 milyon, 35 yıl içinde bu sayı 100 milyona çıkacak. 21. yüzyılın sonlarına doğru Türkiye’nin nüfusu Almanya ve Fransa’nın toplamı kadar olacak. Türkiye’yi AB’ye almak isteyenlerin bu rakamları akıllarında tutmaları lazım…… Türkiye’nin İran, Irak ve Suriye ile sınırları var ve Yunanistan’la yüzyıllardır sürtüşmektedir…. Türkiye Bölgede kendi çıkarları olduğu için Ortadoğu’da yaşanan her savaşa endirekt katılmıştır….Türkiye ile Avrupa arasındaki kültürel farklar, Rusya ve Ukrayna ile aramızdaki farklardan daha derindir.” (8)<br /><br /><br />Türkiye’nin, Rusya’nın ve Ukrayna’nın, Asya’ya taşan, sorunlu bölgelere bitişik coğrafi yapıları, kalabalık nüfusları ve yüksek nüfus artış hızları bu ülkelerin AB’ye alınmaları açısından büyük engel taşımaktadır.<br /><br /><br />AB’nin Türkiye’yi tam üyeliğe almaya niyetinin olmadığının bir başka göstergesi ise kurulma aşamasındaki AGSK’nın (Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği) karar mekanizmalarına Türkiye’nin alınmamasıdır. AGSK temel olarak NATO’nun askeri imkanlarını da kullanacak, Avrupa merkezli bir savunma gücü olacak. AB Türkiye’yi gerçekten üye olarak alacak ise zaten NATO üyesi olan Türkiye’yi bu oluşumun dışında tutarak neden gerginlik yaratıyor? 1999 NATO zirvesinde BAB’ın feshedilip AB bünyesine geçirilmesi kararı alındı, bu kararla Türkiye’nin BAB’da sahip olduğu ortak üyelik statüsü ortadan kaldırılmış oldu. Helsinki’de Türkiye AB’ye tam üye olmadığı için karar mekanizmalarının dışında kaldı. 19-20 Haziran 2000’de Portekiz’deki Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesinde Türkiye’yi AGSK’nın karar mekanizmalarından dışladılar.<br /><br /><br /><em><strong>5- Demokratik gerekçe (AB Yurttaşlarının Türkiye’nin üyeliğine bakışı)</strong></em><br /><br /><br />AB’ye üye 15 ülkede yapılan bir kamuoyu yoklamasında, aday ülkelerden en az kabul göreni Türkiye’dir. AB yurttaşlarının %70’i Norveç’in üyeliğini onaylarken Türkiye’nin üyeliğini onaylayanların oranı yalnızca %30’dur.(9)<br /><br /><br />Her yönetim, tabanın sesine kulak vermek zorundadır. Yukarıda sayılan tüm gerekçeler herhangi bir şekilde (?) giderilse bile, AB ülkelerinin yöneticileri kendi tabanlarının sesine kulak vermek zorundadır. Kısacası, kendisinden her istenileni yerine getirse bile, AB ülkelerinin yurttaşları istemediği sürece, Türkiye’nin AB’ye girmesi çok zordur. Hele Yunanistan’ın yanında Güney Kıbrıs’ın da veto yetkisine sahip olduğu dikkate alınırsa…<br /><br /><br /><em><strong>Kısacası tüm şartlar ; AB’nin Türkiye’yi üyeliğe kabulünün akılcı olmadığını, Avrupa’nın tarihi, sosyolojik ve stratejik doğrularıyla çakışmadığını , TÜRKİYENİN AB’YE KABULÜNÜN MÜMKÜN OLMADIĞINI göstermektedir.</strong></em><br /><br /><br /><strong>AB’ye üyeliğe ne pahasına olursa olsun Evet demek mümkün mü?</strong><br /><br /><br />Abofiller Avrupa Birliğine üyeliğin faydalarını saya saya bitiremiyorlar. Alınacak ekonomik-teknik yardımlar, kalkınma hızımızın yükselmesi, Avrupa’da serbest dolaşım (ne zaman), artan üretim, artan ihracat, hızlı büyüme, insan haklarındaki gelişme, vs, vs… Hepsi güzel, hepsi insanımızın hak ettiği, hepsi insanımıza lâyık sonuçlar… Bunların doğruluğu yanlışlığı bir yana, bunlara ne pahasına ulaşılacak . Daha doğrusu bu hayallerle insanımız uyutularak bunlara ulaşmak adına ne tavizler verilecek.. Evet yapacaklarımız insanımızın yararına ise AB’ye girsek de girmesek de yapalım. Ama bir hayal adına, bir serap adına milletimizin zararına, gelecek nesillerimizin zararına tavizler vermeyelim.<br /><br /><br />AB’nin bizi üye olarak kabul etmesinin mümkün olmadığını yazımızın “AB Türkiye’yi üye olarak kabul etmeye hazır mı?” başlıklı bölümünde vurgulamıştık. AB’nin gerçekleşmeyecek bir hedef için bizden istediği tavizler o kadar büyük ki… Maşuk(AB), aşığından (Türkiye), kolunu, bacağını kesmesini hatta kendisini uçurumdan atmasını istiyor.<br /><br /><br />Ne pahasına olursa olsun mu?<br /><br /><br />1993 yılında “Türk devletinin bütünlüğü, Kürtlerin kendi dillerini kullanma ve öğrenme haklarıyla, gelenek ve göreneklerini sürdürmeleriyle, fakat aynı zamanda uygun düzeydeki idari özerklikle uygun olabilmelidir.” diyen Avrupa Parlamentosu bu söylemini daha sonraki yıllarda da tekrarlamıştır. Kopenhag kriterleri süreci sanıldığı gibi; televizyon; eğitim ve öğretim ; İdamın kaldırılması; Abdullah Öcalan’ın da af kapsamına alınması gibi isteklerle sınırlı kalmayacaktır. Bu talepleri, Anayasa’da Türkiye Cumhuriyetini kuran halklardan bahsedilmesine yönelik talepler, daha sonra federatif yapıya geçilme talepleri izleyecektir.<br /><br /><br />Alman Dışişleri Eski Bakanı Genscher Yugoslavya’daki etnik-dinsel ayrışma modelinin Türkiye’de uygulanabileceğini ileri sürmüş, Almanya eyalet Başbakanı Holstayn Türkiye’nin doğu ve güneydoğu sınırlarının tartışmaya açılmasını isteyecek kadar düşmanca bir tavır almıştır .Hamburg’da kurulan Alman-Türk vakfı kurucusu Burlehart HİRSCH anayasamızdan “vatan ve milletin bölünmez bütünlüğünü” belirleyen ilkesinin çıkarılmasını istemiştir (10).<br /><br /><br />Yıllardan beri sinsice yürütülen ve AB muhipleri tarafından gündemde tutulan, “Türkiye mozaiği” safsatası, AB taleplerinin başka bir ayağını oluşturmaktadır. Kopenhag kriterleri ülkemizde yeni milliyetler yaratılmasının hukuki ve toplumsal alt yapısını hazırlamaktadır. Bu zemin üzerinden Türk Milleti diye bir millet olmadığı tezi işlenmek istenmektedir. İsveç Büyükelçiliğinin İzmir’de düzenlediği bir toplantıda, “Türk ulusu diye bir ulus yoktur ,yalnız Türkçe vardır.” tezini işleyen bir kitapçık dağıtılmıştır.(11) Ayni iddia Alman devleti ve endüstrisine Türkiye ve Ortadoğu danışmanlığı yapan, Alman İstihbaratı’nın Ortadoğu masası şeflerinden Udo Steinbach, tarafından da ileri sürülmüştür. (12) Bu tez taraftar topladığı takdirde, Türkiye Cumhuriyetine yönelik her türlü saldırı meşruiyet kazanacaktır. Bu saldırıda kullanılacak en önemli silah da abofil gazeteciler, medya mensupları olacaktır.<br /><br /><br />AB’nin planları arasında Türk’lerin Kıbrıs’tan çıkarılarak, Kıbrıs’ın Rumlaştırılması, Adalar (Ege) Denizinin bir Yunan- Avrupa denizi haline getirilmesi de vardır. Bu konuda da önemli aşama kaydedilmiştir. Güney Kıbrıs’ın AB’ye üyeliğinden sonra Yunanistan Başbakanı Simitis’in Güney Kıbrıs’a yaptığı ziyarette “Enosis’i gerçekleştirdik” şeklindeki demeci dikkat çekicidir.(13) Gerçek bir mücahit olan Rauf Denktaş’a içten-dıştan yapılan saldırıların temelinde, AB ve Yunanistan’ın emelleri karşısındaki şanlı direnişi yatmaktadır.<br /><br /><br /><br />Murat Bardakçı “Kopenhag Kriterleri değil 1839 kriterleri” başlıklı yazısında AB maceramızı bakın ne güzel özetliyor:“Bütün bu Avrupalı olma heveslerimizin neticesi hep aynı oldu: Toprak kaybetmek... Açıkça söyleyeyim: Ben, Avrupa Birliği'ne gireceğimize, yani resmen ‘‘Avrupalı’’ olacağımıza hiçbir zaman inanmadım. Çok değil, sadece son iki asırlık tarihimiz hakkında yüzeysel de olsa bir bilgiye sahip bulunan hemen herkes, bunun niçin olmayacağını ve geçmişteki çabalarımızın neden hep hüsranla neticelendiğini mutlaka görürdü…Ama bu uğurda iki asırdan beri her türlü tavizi verdik, geçmişi unuttuğumuzdan, daha doğrusu artık bilmediğimizden dolayı hakaretle karışık tesellilerle avutulduk, bütün bunları sineye çekip kendi kendimize gelin-güvey olduk ve olmaya da devam ediyoruz.”(14)<br /><br /><br />AB’nin bir başka dayatması ise MGK'nın yeniden yapılanması ve siyaset üstündeki etkisine son verilmesi. Türkiye’de ulusal stratejiler belirleyen tek kurum olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin siyasal yapıyı MGK aracılığıyla yönlendirmesi rejimin korunması açısından da önem taşıyor. Siyasileri etkilemede sorun yaşamayan AB, ordumuzun bağımsızlıkçı konumundan rahatsız.(Bu yazıyı ilk kaleme aldığım tarihte, bu konu ön çalışma aşamasındaydı. Bugün çözümlendi. MGK AB Normlarına uyduruldu)<br /><br /><br />AB’nin Türkiye’ye yönelik emelleri arasında; Ayasofya'nın ve diğer yüzlerce kilisenin faaliyete geçmesi, İstanbul surlarının hudut olduğu bir Ortodoks din devletinin kurulması, Bizans'ın kurulması yolunda mesafe alınması, Ermenilerin Türkiye'den tazminat ve toprak talepleri... gibi pek çok dini-etnik husus da yer almaktadır. AB Komisyonuna "Ayasofya'nın dünyasına iadesi" şeklinde küstah bir başlıkla verilen önergede; "İstanbul işgal altındaki Hıristiyan kentidir. Bizans'taki gibi Constantinopol adıyla anılmalıdır." denildi. Ayasofya'nın asıl sahiplerine yani Avrupalılara iade edilmesi istendi. (15)<br /><br /><br />AB’nin Türkiye’ye kısmen yakın duran yetkililerinden Türkiye_AB Karma Komisyonu Başkanı Daniel Cohn Bendit kendisiyle yapılan bir röportajda, Ermeni Sorununun mutlaka Avrupa Parlamentosunda tartışılması gerektiğini söylüyor ve ekliyor; “Avrupa kamuoyunda soykırımın gerçekleştiğine dair köklü bir düşünce var. Türkiye Avrupa’nın parçasına dönüşmek istiyorsa; bu mesele aydınlığa kavuşmak zorunda. Avrupa’da çok sayıda Ermeni var ve Avrupalıların belleğinde soykırım var. Belleğimizi açıklığa kavuşturmak zorundayız. Türkiye’nin anlaması gereken bir şey var: Hem Avrupa’ya katılmak isteyip, hem de onu bunu sizinle konuşmak istemiyoruz diyemezsiniz.” (16)<br /><br /><br />Bu önergeler, talepler, kararlar bir başlangıçtır. AB’nin temel hedefi Sevr’i hortlatmaktır.<br /><br />Dikkat edilirse insan hakları, düşünce özgürlüğü, azınlık hakları, demokrasi gibi kavramlar hep bir amaç için kullanılıyor. Dün, Türkleri Anadolu’dan tamamıyla atmak ve stratejik önemdeki Anadolu’da, Sevr aracılığıyla küçük devletler yaratarak bunları kontrol etmek isteyen güçler bugün de aynı amacı taşıyorlar. Temel hedef; Türkiye Cumhuriyeti devletini parçalamak. Geçen sefer Türk Milleti bağımsızlığını korumuş, ancak petrol bölgelerinden uzaklaşmak zorunda kalmıştı. Bu defa da su kaynaklarının ve GAP’ın bulunduğu bölgeyi elimizden almak istiyorlar.<br /><br /><em><strong>Temel soru şu: “Sevr’i hortlatmak pahasına, AB’ye evet diyecek miyiz?”</strong></em><br /><br /><em><strong>Kısacası “Ölümümüzü isteyen maşuka aşkımız sürecek mi?”</strong></em><br /><br />.<br /><br />1- Prof.Dr. Ümit Özdağ Stratejik Analiz-Haziran-2002-Sayı 26/ Türkiye AB İlişkilerinin Jeopolitik Bir İncelemesi /<br /><br />2- Stratejik Analiz-agm.<br /><br />3- Nuri Yurdusev “Avrupayı kurmak Türkiye’yi idare etmek”/Ankara liberte,2001.Sh.163,<br /><br />4- Le Monde, “Pour ou contre l'adhésion de la Turquie à l'Union européenne”, 9 Kasım 2002..<br /><br />5-Hürriyet Gazetesi 12.ocak.2001,<br /><br />6- Milliyet Gazetesi-1.Kasım.2002-Doğan Heper<br /><br />7-Stratejik Analiz-agm<br /><br />8- Suat İlhan Avrupa Birliği’ne Neden Hayır-2 Ötüken Yayınları.2002<br /><br />9- Suat İlhan- age.<br /><br />10- Muzaffer Özdağ , Yeni Alman Jeopolitiği, Avrasya Dosyası 1999 cilt:4 sayı 3-4<br /><br />11-2.Şubat.2002/Hürriyet-Akşam<br /><br />12-25.3.2001 Aydınlık<br /><br />13- Tüm gazeteleler 19-20.Nisan2003<br /><br />14- Murat Bardakçı, “Bunlar Kopenhag değil 1839 kriterleri”, Hürriyet, 15 Aralık 2002<br /><br />15- Hayrullah Mahmut, Şaşılacak Ne Var? Hürriyet Gazetesi, 23 Mart 2002<br /><br />16- Nilgün Cerrahoğlu-Entelektüel Bakış Milliyet_26.Kasım.2000<br /><br /><br />(Başkent İktisat Dergisinin Kasım 2004 Sayısında yayımlanmıştır)</div>FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-65948929732246590362009-02-28T17:04:00.000-08:002009-03-31T06:48:17.928-07:00ELEKTRİK TÜKETİMİNDE VE ELEKTRİK FATURALARININ ÖDENMESİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR<span style="font-weight: bold;"><br /></span><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1QwubVGYbA9V_d4-63P9Wk2qrJ7zX5H8YOnO9ycOOD5LLyCW6vkiv5PYIBLE1Qfnq6jkGaCGNAHva9YxosBUPaw3gm75rFLj0bEkh-WMVcn8HFwFIr26UWwqC02xEGnBW9EmKM6ziEog/s1600-h/enerji_tasarrufu.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 300px; height: 289px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1QwubVGYbA9V_d4-63P9Wk2qrJ7zX5H8YOnO9ycOOD5LLyCW6vkiv5PYIBLE1Qfnq6jkGaCGNAHva9YxosBUPaw3gm75rFLj0bEkh-WMVcn8HFwFIr26UWwqC02xEGnBW9EmKM6ziEog/s400/enerji_tasarrufu.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5318900356981193906" border="0" /></a><br /><span style="font-weight: bold;"><br />Fazlı KÖKSAL</span><br /><br /><br />Elektrik Giderleri, İşletmelerimizin toplam giderleri içerisinde küçümsenmeyecek bir yekûn tutmaktadır. TEDAŞ ve diğer Elektrik Dağıtım Şirketlerinden kaynaklanan uygulama hatalarını tespit edebilir, elektrik tüketiminde bazı hususlara dikkat edebilir ve reaktif enerji tüketimini sıfırlayabilirlerse, Elektrik Giderlerinde önemli ölçüde tasarruf sağlayabilirler.<br /><br />Elektrik giderlerinde tasarruf sağlayabilecek iş ve işlemleri üç ana başlık altında değerlendirebiliriz.<br /><br />a)Elektrik Dağıtım Şirketlerinin elektrik faturalarında yaptıkları hataların tespit edilmesi.<br />b)Reaktif enerji bedelinin sıfırlanmasına yönelik tedbirlerin alınması<br />c)Elektrik tüketiminde azami tasarrufa dikkat edilmesi,<br /><br /><span style="font-weight: bold;">A- Elektrik Dağıtım Şirketlerinin Elektrik Faturalarını Tahakkuk Ettirirken Yaptıkları Hatalar ve Bu Hataları Tespit Etmek İçin İzlenmesi Gereken Yöntemler:</span><br /><br />Elektrik Faturaları; Aktif Elektrik Tüketimi, Reaktif Elektrik Tüketimi, Elektrik Tüketim Vergisi ve KDV’den oluşmaktadır.<br /><br />Elektrik Dağıtım Şirketlerinin bir önceki sayaç veya son sayaç verilerini hatalı girmeleri sonucu, Aktif ve Reaktif Elektrik Tüketim bedellerinin hatalı fatura edildiği durumlara rastlanmaktadır. Bu nedenle, Elektrik Faturalarında sayaç göstergelerinin teselsül edip etmediği, sayaç rakamlarının doğru olup olmadığı mutlaka kontrol edilmelidir.<br /><br />Ayrıca, bazen abone türünde hata yapılması sonucu, işyerlerimiz “Resmi Daire” kategorisi yerine “Sanayi İşyeri” veya “Ticarethane” kategorisinden, lojmanlarımızın da “Mesken” kategorisi yerine “Resmi Daire” tarifesinden ücretlendirildikleri görülmektedir. Bu hatalı işlemlerin sonucunda da, fazla ödeme yapılabildiği gibi, 09.11.1995 gün ve 22458 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinin 46. maddesine göre usulsüz elektrik kullanmış işlemine tabi tutularak usulsüzlük cezası tahakkuk ettirilmesi ihtimali de gündeme gelmektedir. Bu nedenle elektrik faturalarının abone türü kontrol edilerek, fazla ücret ödenmesinin veya usulsüzlük cezası tahakkuk ettirilmesinin önüne geçilmelidir.<br /><br />Elektrik Dağıtım Şirketleri, faturalamalarda en önemli hataları Elektrik Tüketim Vergilerinin tahakkukunda yapmaktadırlar. Belediye Gelirleri Kanununa göre Elektrik Tüketim Vergisinin Belediye Hudutları içerisinde tüketilen elektrikten alınması gerekmektedir. Uygulamada Elektrik Dağıtım Şirketleri belediye hudutları dışında tüketilen elektrik için de bazen Elektrik Tüketim Vergisi tahakkuk ettirmektedir. Orman İşletmelerinin özellikle depo, gözetleme kulesi ve yangın müdahale ekip binaları gibi birimlerinin genelde belediye hudutları dışında olduğu dikkate alınarak, işletme müdürlüklerimizin belediye hudutlarının dışındaki elektrik aboneliklerinin tespitini yaparak, onlara Elektrik Tüketim Vergisi tahakkuk ettirilip ettirilmediğini kontrol etmeli ve Elektrik Tüketim Vergisi tahakkuk ettirildiğinin tespiti halinde fuzulen tahakkuk ettirilen vergilerin iadesi için Elektrik Dağıtım Şirketi ve ilgili belediyeler nezdinde girişimde bulunulmalıdır.<br /><br /><br />Belediye Gelirleri Kanunun 38. Maddesinde;<br />“Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi aşağıda gösterilen nispetlerde alınır.<br /> a) İmal ve istihsal, taşıma, yükleme boşaltma, soğutma, telli ve telsiz telgraf ve telefon müraselesi işlerinde tüketilen elektriğin satış bedeli üzerinden yüzde 1,<br /> b) (a) bendi dışında kalan maksatlar için tüketilen elektriğin satış bedeli üzerinden yüzde 5”<br /><br />hükmü yeralmaktadır. Orman işletme Müdürlüklerinin depolarında yapılan işi, söz konusu yasa metninde zikredilen “İmal ve istihsal, taşıma, yükleme boşaltma” kategorilerine sokmak mümkün iken depolardaki elektrik abonelikleri için düzenlenen faturalarda da Elektrik Tüketim Vergisinin %5 üzerinden tahakkuk ettirilmektedir.<br /><br />Depolarda tüketilen elektrik için %1 ETV tahakkuk ettirilmesi gerektiği yolunda Elektrik Dağıtım Şirketleri nezdinde girişimde bulunulabileceği, gerekirse hatanın düzeltilmesi için yargı yoluna da başvurulabileceği düşünülmektedir<br /><br /><span style="font-weight: bold;"><br />B-Reaktif Enerji Bedelinin Sıfırlanmasına Yönelik Tedbirlerin Alınması</span><br /><br />Elektrik faturalarının incelenmesinde, Elektrik Dağıtım Şirketlerinin bazı faturalarda tüketilen aktif enerji bedeli yanında , reaktif enerji bedeli de fatura ettiği de görülmektedir. Bir İşletme Müdürlüğümüze yalnızca 6 aylık bir dönemde fatura edilen reaktif enerji bedelinin 3000 YTL’nin üzerinde olduğu tespit edilmiştir.<br /><br />Aktif enerji bedelinin tüketilen reel enerjinin karşılığı olmasına karşılık reaktif enerji bedeli reel bir enerji tüketiminin sonucu olmayıp, devredeki akım ve gerilimin aynı fazda olmaması nedeniyle sistemden gereksiz çekilen bir enerjinin karşılığıdır.<br /><br />09.11.1995 gün ve 22458 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinde;<br />“Aktif Güç: Elektrik akımı ile aynı fazda olup, iş gören güç.<br />Reaktif Güç: Elektrik akımı gerilime göre doksan derece faz farkı olup, iş görmeyen güç.” Olarak tanımlanmıştır<br /><br />Sözkonusu Yönetmeliğin 56. Maddesinde reaktif enerji bedelinin tahakkuk esas ve yöntemleri belirlenmiştir;<br /><br />“MADDE 56 - Reaktif enerji tarifesi tek veya çift terimli tarifeden elektrik enerjisi satın alan aboneye aşağıdaki şartlar dahilinde uygulanır.<br />a) Abone, çekeceği, reaktif enerjiyi ölçmek üzere gerekli ölçü aletlerini tesis etmek zorundadır. Reaktif enerjiyi ölçen düzeni olmayan abonenin, o dönemde çektiği aktif enerjinin 0.90 (yüzde doksan) katı reaktif enerji çektiği kabul edilir. Reaktif enerji sayaçlarına geri dönmesiz mandal takılması zorunludur.<br />(Değişik paragraf: R.G.: 13.07.1999/23754`de Yayımlanan Yönetmelik, m.22) Reaktif enerji ölçü aletleri olmadığı için, çektiği aktif enerjinin 0.90 (yüzde doksan) katı reaktif enerji bedeli ödemek durumunda kalan abonelerin, fazladan bir bedel ödememelerini teminen ve talepleri halinde, temin edecekleri reaktif enerji ölçü aletlerinin monte edilmesi teşekkül veya şirket tarafından sağlanır.<br />b) (Değişik bent: R.G.: 09.03.2000/23988`de yayımlanan Yönetmelik, m.2) Reaktif enerjiyi ölçmek üzere gerekli ölçü aletlerini tesis eden aboneden, çektiği aktif enerjinin 0.33 (yüzde otuz üç) (dahil) katına kadar (endüktif) reaktif enerji bedeli alınmaz. Bu sınır aşılırsa, çekilen reaktif enerjinin tamamına reaktif enerji tarifesi uygulanır.<br />c) (Değişik bent: R.G.: 09.03.2000/23988`de yayımlanan Yönetmelik, m.2) Abonenin sisteme vereceği (kapasitif) reaktif enerji miktarı; teşekkül veya şirketin gerekli görmesi durumunda, abone, aşırı kompanzasyon sonucunda sisteme vereceği (kapasitif) reaktif enerjiyi ölçmek için 1 (bir) adet geri dönmesiz reaktif enerji sayacını bildirim tarihinden itibaren 1 (bir) ay içinde tesis edecektir. Sisteme verilecek reaktif enerji, o dönemde çekilen aktif enerji miktarının 0.20 (yüzde yirmi) (dahil) katından fazla olmayacaktır. Bu sınır aşılırsa, abonenin çektiği aktif enerjinin 0.90 (yüzde doksan) katı kadar reaktif enerji tükettiği kabul edilir ve reaktif enerji tarifesi üzerinden bedeli alınır.<br />d) Bu maddenin (b) ve (c) bentlerinde yazılı sınırların ikisini birden aşan abonenin, çekilen aktif enerjinin 0.90 (yüzde doksan) katı reaktif enerji tükettiği kabul edilir.<br />e) (Değişik: R.G.: 14.08.1996/22727`de Yayımlanan Yönetmelik.) Tek fazla beslenen abone ile bağlantı gücü 9 (dokuz) kW`a (dahil) kadar olan aboneye ve yürürlüğe konulan elektrik enerjisi satış tarifelerinde reaktif enerji bedeli belirtilmemiş olan aboneler ile köy içme suyu abonelerine reaktif enerji tarifesi uygulanmaz.<br />f) (Ek bent: R.G.: 25.03.1997/22944`de Yayımlanan Yönetmelik; Değişik ilk paragraf: R.G.: 09.03.2000/23988`de yayımlanan Yönetmelik, m.2) İhtiyacı olan elektrik enerjisinin bir kısmını bağlı olduğu Otoprodüktör Santralından, bir kısmını teşekkül veya şirkete ait iletim veya dağıtım sisteminden karşılayan, bünyesinde Otoprodüktör Santral bulunan abonenin talebi halinde reaktif enerji tarifesine girip girmeyeceğinin değerlendirilmesi, alıcı durumundaki tesislerinin Y.G. ortak girişinde tesis edilecek aktif ve reaktif enerji sayaçlarının kaydettiği değerler üzerinden yapılacaktır. Değerlendirme sonucunda tesisin çektiği aktif enerjinin 0,33 (Yüzde Otuzüç) (dahil) katına kadar reaktif enerji çekmesi halinde reaktif enerji bedeli alınmaz. Bu sınır aşılırsa teşekkül veya şirketten çektiği ve üretim santralı dahil tüm tesislerinin Y.G. girişinde bulunan ve satışa esas olan sayaçlardan reaktif enerji sayacının kaydettiği değerin tamamına reaktif enerji tarifesi uygulanır.<br />Abonenin sisteme vereceği (kapasitif) reaktif enerji miktarı Teşekkül veya Şirketten çektiği ve üretim santralı dahil tüm tesislerinin Y.G. girişinde bulunan ve satışa esas olan reaktif enerji sayacının kaydettiği değer ile alıcı durumundaki tesislerinin Y.G. ortak girişindeki aktif sayacın kaydettiği değerler üzerinden (c) bendinde belirtilen esaslara göre yapılacaktır. (c) bendinde belirtilen sınır aşılırsa abonenin Teşekkül veya Şirketten çektiği aktif enerjinin 0.90 (Yüzde doksan) katı kadar reaktif enerji tükettiği kabul edilir ve reaktif enerji tarifesi üzerinden bedeli alınır.<br />g) (Ek bent: R.G.: 13.07.1999/23754`de Yayımlanan Yönetmelik, m.2; Değişik: R.G.: 09.03.2000/23988`de yayımlanan Yönetmelik, m.2) Kompanzasyon tesisi bulunan ve güç faktörünü 0,95-1 arasında tutan tüm abonelerde reaktif sayaç veya kompanzasyon tesisinde meydana gelecek mekanik arızalardan dolayı abonenin yıl içerisinde elinde olmayan nedenlerle bir ay için sistemden çektiği reaktif enerjinin, aktif enerjinin 0,33 katından fazla olması halinde, reaktif enerji bedeli faturalamada dikkate alınmaz. Bu durumun yılda bir defadan fazla olması halinde, o yıl için daha önceden dikkate alınmayan reaktif enerji bedeli, sistemden çekildiği aydaki birim fiyat dikkate alınarak ilk çıkacak faturaya ilave edilerek tahsil edilir.”<br /><br />İşletme Müdürlüklerimiz Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği hükmüne uygun olarak;<br /><br />a)Faz kaymasını kompanze edecek kompanzasyon panoları kurmaları,<br />b)Bu panoları , elektrik sayaçlarını ve elektrik faturalarını sürekli kontrol ederek gerekli tedbirleri almaları,<br />c)Kompanzasyon panolarının bir yılda bir fatura döneminden daha uzun süreli arızalanmalarını engellemeleri,<br /><br />Halinde, reaktif enerji bedeli ödemeyecekler ve çok büyük meblağlara varan tasarrufta bulunacaklardır.<br /><br />Ancak; elektrik tüketimi çok az olan, kompanzasyon panosu kuruluş maliyeti 3-4 yıl boyunca ödenecek muhtemel reaktif enerji bedelinin üzerinde olacak yerlerde, kompanzasyon panosu kurulması da tabii ki akılcı değildir. Bu nedenle kompanzasyon panosu kurulurken mutlaka fayda maliyet analizi sağlıklı bir şekilde yapılmalıdır.<br /><br />Son yıllarda Sayıştay Denetçileri de raporlarında reaktif enerji ödemelerine ilişkin olarak eleştirilerde bulunmaktadır.<br /><br />Bu konuda Sayıştay Başkanlıklarının da bazı kararları bulunmaktadır.<br /><br />Sayıştay 8. Daire Başkanlığı 4.6.2002 gün ve 5103 sayılı kararında; “Reaktif enerji tüketimini ölçen tesislerin kurulmaması, idarî bir tasarruf olduğundan, tesislerin kurulmaması sebebiyle aktif enerji yanında, reaktif enerji bedelinin de ödenmesinde mevzuata aykırı bir husus bulunmadığı” Sonucuna varmıştır.<br /><br />Ancak; bu tarihten sonra Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinde, Kompanzasyon Panosunun kurulmasını zorunlu kılan düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca; 01.05.2007 gün ve 26509 sayılı Resmi Gazetede Yayınlanarak yürürlüğe giren Döner Sermayeli İşletmeler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nde Harcama Yetkilisi olarak İşletmenin en üst yöneticisinin belirlenmiş yani idari tasarrufta bulunma ve harcamayı onaylama yetkisi aynı kişide birleşmiştir. Kısacası, Sayıştay 8. Daire Başkanlığının veya Sayıştay Genel Kurulunun benzer bir olayda farklı karar vermesi muhtemeldir.<br /><br />Sayıştay 6. Daire Başkanlığı ise 31.03.2005 gün ve 10955 sayılı kararında; “Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından yürürlüğe konulan 2003 yılı Elektrik enerjisi satış tarifelerinde resmi dairenin dahil olduğu abone grubu karşısında reaktif enerji bedeli belirlenmiş olup, bu tarifelerin not kısmında da sadece hizalarında reaktif enerji bedeli belirtilmemiş abonelere reaktif enerji tarifesinin uygulanmayacağı belirtildiğinden resmi daire abone grubuna dahil olan Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezine ait reaktif enerji bedelinin ödenmesinde mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.<br />Ayrıca belgelerin incelenmesinde söz konusu Merkezin reaktif ölçü aletinin mevcut olduğu ve bu ölçü aletinde gösterilen reaktif enerji bedelinin tahakkuk ettirildiği görülmüştür. Bu gerekçelerle ödemede mevzuata aykırı bir husus bulunmadığı” Görüşüne varmıştır.<br /><br />Bu kararda “Reaktif ölçü aletlerinin mevcut olduğu”nun özellikle vurgulanması, reaktif ölçü aleti kurulu bulunmaması halinde, reaktif enerji bedeli için sorumlulara rûcu edilebileceğini göstermektedir.<br /><br />Tüm bu nedenlerle, hem gereksiz reaktif enerji bedeli ödenmemesi , hem de harcama yetkililerinin sorumlu duruma düşmemeleri için; kompanzasyon panolarının kurulmasına, kontrolüne ve yukarıdaki paragraflarda sıralanan diğer önlemlerin alınmasına önem verilmelidir.<br /><br /><span style="font-weight: bold;"><br /><br />C- Elektrik Tüketiminde Tasarruf İçin Alınabilecek Diğer Tedbirler;</span><br /><br />Her yurttaş, ülkesinin kıt kaynaklarını kullanırken azami tasarrufa riayet etmek zorundadır. En kıt kaynaklardan birisi olan enerjiyi tasarruflu kullanmak bir yurttaşlık görevi olduğu kadar, bir kamu görevlisinin temel ödevlerinden birisidir.<br /><br /><br />Elektrik tüketiminde uygulanabilecek belli başlı tasarruf önlemlerini şu şekilde sıralayabiliriz:<br />•Elektrik tesisatının düzenli olarak bakım ve kontrolü sağlanmalıdır.<br />•Kullanılmayan bina ve tesislerin elektriği ana sigortadan kesilmelidir.<br />•Bina ve odalarda ihtiyacın ötesinde bulunan aydınlatıcı lambalar iptal edilmelidir.<br />•Açık elektrik hatlarının bina çatılarına veya ağaçlara teması önlenmeli, bunların elektrik enerjisi kaybı yanında, yangın tehlikesi de yarattıkları göz önünde tutularak gerekli tedbirler alınmalıdır.<br />•Yeni inşa edilen yapılarda ve tesisat yenileştirme durumlarında, personel olmadığında elektriklerin otomatik kapanmasını sağlayan, harekete duyarlı elektrik sistemleri kullanılmalıdır. Zamanlayıcılar, fotoseller ya da yaklaşım sensörleri vasıtasıyla aydınlatma kontrol edilmelidir.<br />•Yerleşim düzeni oluşturulurken gün ışığından en fazla yararlanma hususu da dikkate alınmalı, çalışma masalarının konumu buna göre ayarlanmalıdır.<br />•Aydınlatmanın verimini artırmak bakımından tavan ve duvarlar açık renk boya ile boyanmalıdır.<br />•Mesai saatleri dışında, temizlik işleri yapılırken, sadece temizlik yapılan yerdeki ışıkların açık tutulması ve temizliğin sona ermesiyle birlikte ışıkların kapatılması konusunda temizlik personeli bilinçlendirilmelidir.<br />•Yenileme gereken durumlarda, akkor telli lambalar, daha az enerji tüketen, buna mukabil ışık verimi yüksek ve %80 enerji tasarrufu sağlayan flüoresan lambalarla değiştirilmelidir.<br />•Bilhassa uzun süreli aydınlatmanın gerekli olduğu koridor, merdiven vb yerlerde mutlaka elektrik tasarrufu sağlayan flüoresan lambalar kullanılmalıdır.<br />•Flüoresan lamba kullanımında, indüktif balastlı lamba yerine daha az enerji tüketen elektronik balastlı flüoresan lamba kullanılmalıdır.<br />•Mümkün olduğunca tavan aydınlatması yerine masa aydınlatması tercih edilmelidir.<br />•İşyerlerinde elektrik sobası, elektrik ocağı ve elektrikli ısıtma cihazları kullanılmamalıdır.<br />•Klima cihazları ısıtma amaçlı kullanılmamalıdır.<br />•Klima cihazlarıyla soğutulan mekanların kapı ve pencereleri kapalı tutulmalı, gerekli yalıtım önlemleri alınmalıdır.<br />•Çalışma saatlerinden sonra, unutulan veya açık bırakılan lambaların kontrol edilerek söndürülmesi hususunda nöbetçi personel sorumlu kılınmalı ve takibi yapılmalıdır.<br />•Elektrik kullanımıyla ilgili tasarruf önlemleri sürekli hale getirilmeli, sonuçları izlenmeli ve geliştirilmelidir.<br />•Lamba yüzeyleri ve armatürleri temiz tutulmalı, Armatürler doğru seçilmeli, ışığı “boğan” ya da ışığa engel olan armatür kullanılmamalıdır.<br />•Zorunlu olmadıkça ısınma ve pişirme amacıyla elektrik kullanılmamalıdır.<br />•Elektrik kullanımında tasarruf bilinci yaratılması, personelin bilgilendirilmesi ve özendirilmesi için kurum amirleri gerekli önlemleri almalıdır.FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-46818546350142654682009-02-28T16:57:00.001-08:002021-11-12T15:26:52.407-08:00ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE EKONOMİSİ (1923-1938) (Bir Mucizenin Hikayesi)<span style="font-style: italic;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: blue;"><b>Fazlı KÖKSAL</b></span><br /><br />Tarih, milletlerin yükselme ve alçalma sebeplerini ararken birçok siyasî, askerî, içtimaî sebepler bulmakta ve saymaktadır. Şüphe yok, bütün bu sebepler içtimaî hâdiseler üzerinde tesir yaparlar. Fakat bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla, yükselişiyle, alçalışıyla alâkası olan, münasebetli olan, milletin iktisadiyatıdır. Tarihin ve tecrübelerin tespit ettiği bu hakikat bizim millî hayatımızda ve millî tarihimizde de tamamen belirir. Gerçekten Türk Tarihi tetkik olunursa, bütün yükseliş ve alçalış sebeplerinin bir iktisat meselesinden başka birşey olmadığı anlaşılır.</span><br />
<span style="font-weight: bold;">Mustafa Kemal Atatürk 1923</span><br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHrmyuLhkMwKnBNqp92Za6VaIoLBU7tEH0iJ_5CZmBVPHpZ9CKIGTSxYl7ZoaIJ0fhA0nnGABIf4T6JBtvGT1uMTXgHctQBwC1vVP13UtYzNFDwig2enkTfkiv-8w1jA6ebn6yoHW3wy4/s1600-h/ekonomi_image002.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5319340746751883970" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHrmyuLhkMwKnBNqp92Za6VaIoLBU7tEH0iJ_5CZmBVPHpZ9CKIGTSxYl7ZoaIJ0fhA0nnGABIf4T6JBtvGT1uMTXgHctQBwC1vVP13UtYzNFDwig2enkTfkiv-8w1jA6ebn6yoHW3wy4/s400/ekonomi_image002.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 294px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, bir hitabet abidesi olan 10. yıl nutkunda; “Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi, en geniş, refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. ……. Çünkü,Türk milletinin karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir. Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir………….. Ne mutlu Türküm diyene ” Derken, asla popülizm yapmıyor, çok iyi tanıdığı milletine ilişkin tespitlerini aktarıyordu. 1923-1938 döneminde gerçekleştirilen ekonomik gelişmeler; doğru lider ve doğru kadrolar tarafından, doğru hedefler gösterildiğinde, Türk Milleti’nin Atatürk’ün 10. yıl nutkunda vurguladığı hasletlerini ortaya koyduğunun, gelecekte de koyabileceğinin göstergesidir.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bu dönemde gerçekleştirilen ekonomik gelişmenin, yaklaşık 10 yıldır kesintisiz süren savaşlarda nüfusunun en genç, en verimli, en vasıflı insanlarını kaybetmiş, Osmanlı’nın dış borçlarının 2/3’sini üstlenmiş, ülkenin ekonomik birikimlerinin tamamına yakınını ellerinde tutan azınlıklarca altın stokların büyük çoğunluğu yurtdışına kaçırılmış, petrol kaynaklarının tamamını kaybetmiş, milli burjuvazisi oluşmamış, birkaç atölye dışında sanayi tesisi bulunmayan, Lozan Anlaşması gereği 1928 yılına kadar gümrük mevzuatını düzenleme yetkisi olmayan, büyük çoğunluğu yaşlı ve çocuklardan oluşan 12 milyon nüfusunun %80’i kırsal alanda yaşayan bir ülkede, dünyanın en büyük ekonomik krizi yaşandığı bir dönemde, yorgun ve yılgın insanlarla gerçekleştirildiği dikkate alınırsa, 15 yılda gerçekleştirilen bu ekonomik gelişme tek bir kelimeyle tanımlanabilir: Mucize…</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">1838 yılında İngiltere ile imzalanan Baltalimanı Ticaret Anlaşması sonrası Avrupa malları Osmanlı pazarlarını doldurmuş, ülkedeki geleneksel üretici kesim Batı ürünlerinin rekabeti karşısında iktisadi hayattan silinmişti. (1) Gümrüksüz giren İngiliz gelişmiş makine endüstrisi malları Osmanlı'nın korumasız el tezgahı endüstrisini kısa zamanda ezmişti. Türk ekonomisinde Türk’ün adı yoktu. 1900 yılında nüfusunun ¾’ü Türk olan Amasya’da 115 işyerinden 95’i Rumlar, 20’si Ermeniler tarafından işletilmekteydi. Kurtuluş savaşı öncesi ülkedeki bankacılık, ticaret ve endüstri işlerinin 4/5’i azınlıklar elindeydi(2) Babıali mali gücünü kaybetmiş ve büyük devletler tarafından, gelirlerinin denetimini uluslararası bir örgüt olan Duyunu Umumiye’ye bırakmaya zorlanmıştı.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">1923-1938 yılları arasında Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen ekonomik kalkınma hamlesi, Türk’e layık olmayan bu şartlara bir başkaldırıydı. Atatürk, bu dönemde uyguladığı her yönüyle milli olan ekonomik sistemi kurmak için çok uzun araştırmalar yapmıştır. Atatürk milli ekonomik sistemi oluşturmak için ekonomi ile ilgili 144 yerli ve yabancı kitabı dikkatle okumuştur. (3) Ancak bu kitapların hiçbirinin tesiri altında kalmamış, kendi metodolojisini kullanarak, bilimi rehber edinmiş, tarihten yararlanmış, ülkenin şartlarını göz önünde bulundurmuş ve aklın gereğini yapmıştır</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">1923-1938 döneminde gerçekleştirilenler ekonomik faaliyetleri 9 ana başlık altında değerlendirebiliriz.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><b>1) Ekonomi ile ilgili kongreler, kalkınma planları, yasal düzenlemeler,</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<span style="font-size: large;">Atatürk ülkenin dış düşmanlardan kurtarılmasından hemen sonra ekonomik durumu görüşmek ve alınabilecek önlemleri belirlemek amacıyla İzmir'de bir iktisat kongresi toplamıştır. Atatürk Kongre'nin açılış konuşmasında; "Tarihin ve tecrübenin süzgecinden arta kalmış bir gerçek vardır. Türk tarihi incelenirse, gerileme ve çöküntü nedenlerinin iktisadi sorunlara bağlı olduğu görülür. Kazanılmış zaferlerin ve uğranılmış başarısızlıkların tümü iktisadi durumla ilgilidir...Milletimiz düşman ordularını mahvetmiştir. Tam bağımsızlık için şu kural vardır: Milli egemenlik, mali egemenlikle desteklenmelidir. Bizleri bu hedefe götürecek tek kuvvet ekonomidir. Siyasi ve askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça payidar olamaz" diyerek bundan sonra mücadelenin ekonomik düzlemde gerçekleştirileceğinin altını çizmiştir (4).</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Kongre'de bir "Misakı İktisadi" kabul edilmiştir. Kongre'nin üzerinde birleştiği politika; yurt sanayiini ve ticaretini geliştirmeyi amaçlayan, özel girişime öncelik veren, onu koruyan, mülkiyet haklarına saygılı bir ekonomik düzeni, yasal çerçevesi ve kurumlarıyla oluşturmak ve kökleştirmektir (5).</span><br />
<span style="font-size: large;">Bunlara ek olarak</span><br />
<span style="font-size: large;">•Milli Bankaların kurulması,</span><br />
<span style="font-size: large;">•Demiryolları inşasının hükümetçe bir programa bağlanması,</span><br />
<span style="font-size: large;">•Sanayiin teşviki,</span><br />
<span style="font-size: large;">•Yerli malı giyilmesi,</span><br />
<span style="font-size: large;">•Amele denen iş erbabına bundan sonra işçi denilmesi ve sendika hakkı tanınması da,</span><br />
<span style="font-size: large;">Kongre'de alınan kararlar arasındadır (6)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Dünyada ilk demokratik kalkınma planı 1931 yılında Türkiye'de uygulamaya konulmuştur. Bu plan Atatürk'ün Türk Milleti'ne armağan ettiği önemli bir ekonomik reform hareketidir. Bu kalkınma planları eldeki kıt kaynaklarla halkın ihtiyaçlarının en iyi biçimde karşılanmasına yönelik olarak hazırlanmıştır. Atatürk Birinci Kalkınma Planı'nı 1933-1938 yılları, İkinci Kalkınma Planı'nı ise 1938-1944 yılları için hazırlatmıştır. Her iki kalkınma planının da temel amacı, hammaddesi Türkiye'de olmasına karşın dışardan ithal edilmek zorunda kalınan ürünlerin ülkemizde üretilmesini sağlamaktı.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Atatürk, Milli Ekonomi Politikasını hedeflerine ulaştırmak için; Aşarın Kaldırılması Hakkında Kanun, Veraset ve İntikal Kanunu, Uluslar Arası Takvim ve Saatin Kanunu, Kabotaj Kanunu, Teşviki Sanayi Kanunu, İcra İflas Kanunu, Ticaret Kanunu, Deniz Ticaret Kanunu, Tapu Kanunu, Medeni Kanun vb. ekonomi ile ilgili temel kanunları yasalaştırmış; Etibank, Sümerbank, Denizbank,Emlak ve Eytam Bankası, Türkiye Sanayi ve Kredi bankası, PTT, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, DİE, AOÇ, THY, Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü, MTA, EİEİ, TİGEM gibi yıllarca ekonomiye yön verecek olan kurumları oluşturmuştur.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><b>2) Yabancı sermayenin elindeki stratejik hizmetlerle, madenlerin devletleştirilmesi:</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<span style="font-size: large;">22.nisan.1924 tarihinde Anadolu demiryollarının devletleştirilmesi hk kanun kabul edilerek çeşitli tarihlerde demiryolu hatları devletleştirilmiştir. Ayrıca; 1.Nisan.1924’de Ergani Bakır İşletmesi, 12.Haziran.1933’de İzmir Rıhtım Şirketi, 1.Ocak.1934’de İstanbul Rıhtım şirketi, 9.nisan.1935’de İstanbul Telefon Şirketi, 1.şubat.1936’da İzmir Havagazı şirketi, 25.ocak.1938’de İzmir Telefon İşletmesi,11.Nisan.1938’de Üsküdar – Kadıköy Su Şirketi, 23.Mayıs.1938’de İstanbul Elektrik şirketi devletleştirilmiştir. Daha doğrusu millileştirilmiştir. Çünkü devletleştirilen bu işletmelerin tamamı yabancı sermayeye aitti.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Dün, Atatürk ulusal çıkarlarımız için Stratejik hizmetleri millileştirirken, bugün IMF’in, Dünya Bankasının talimatlarıyla Tüpraş, Türk Telekom, THY gibi kuruluşlarımız yabancılara satılmak istenmektedir. Buna karşı çıkanlar da, ekonomiyi felce uğratmakla, çağı anlayamamakla suçlanabilmektedir.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><b>3) Demiryolu Ağının Genişletilmesi</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<span style="font-size: large;">Mevcut ulaşım sisteminin kapitülasyonlar döneminde genellikle tarım ürünü ihracatına yönelik merkezlere bağlanmış olması, ekonomiyi sektörlerarası birbirini tamamlayıcı üretim imkanlarından mahrum bırakmıştı. Öyle ki, Anadolu’dan İstanbul’a ürün taşımanın maliyeti, 1923 yılında New York’tan İstanbul’a aynı ürünü taşımanın maliyetinin üzerine çıkmıştı (7). Ulaşımın yetersizliği sanayileşmenin önündeki en büyük engellerden biriydi.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bu nedenledir ki, demiryolu ağının genişletilmesi, Atatürk’ün ekonomik kalkınmada en önem verdiği konuların başında gelmiştir. 1923’de 3756 km. olan demiryolu ağı yaklaşık %100 artarak 1939’da 7324 km.ye ulaşmıştır. 1923’de bir kilometre karede 24 m olan demiryolu yoğunluğu 1939’da 51 m.ye yükselmiştir. Demiryolu ile taşınan yük miktarı ise daha çarpıcı bir şekilde artmıştır: demiryolları ile taşınan yük miktarı 1929’da 356 (milyon ton/km) den 1938’de %339 artışla 1.564 (milyon ton/km)’ye yükselmiştir. (8)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Demiryollarına önem verilmiş olması kara ve deniz ulaşımının ihmal edildiği anlamına gelmez. 1929-1939 yılları arasında karayolları ve demiryolları uzunlukları aynı ölçüde (%42) artmıştır.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">10. Yıl Marşındaki “Demir ağlarla ördük yurdu dört baştan” cümlesi de, konuya verilen önem yanında, topluma ve gelecek dönem yöneticilerine gösterilen hedeftir aslında. Ama, 1938’den sonra gelen yönetimler, Atatürk’ün bu hedefini görmezden gelmede sanki birbirleriyle yarışmışlardır.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">4) Tütün, şeker, alkol ve petrol Tekelinin devlete geçmesi:</span><br />
<span style="font-size: large;">Yabancı sermaye tarafından üretilen ve ithal edilen bazı ürünlerde, karaborsayı önlemek, üretimi kontrol etmek ve halkın sağlığını korumak için devlet tekeli elinde olmasını gerekiyordu. Özellikle Osmanlı döneminde hükümetleri etkileyen, ekonomik gücü büyük boyutlara varan, rejii idareleri diye adlandırılan yabancı tütün şirketlerinin gücünü yokeden Tütün tekelinin devlete geçmesi başlı başına bir devrimdir. 25.Ocak.1926’da Şeker, petrol ve benzin tekeli hk kanun, 9.haziran.1930 Tütün tekeli hk kanun kabul edildi . 1.haziran.1931’de Tekel Genel Müdürlüğünün kuruldu.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><b>5) Milli Bankaların Kurulması ve Güçlendirilmesi.</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span>
<span style="font-size: large;">Yabancı bankaların sistem üzerindeki etkisini dengeleyebilmek amacıyla 1924 yılından itibaren İş Bankası, Sümerbank, Etibank, Halk Bankası gibi ulusal bankaların kurulması süreci başlamıştır. Cumhuriyet kurulduğunda, Merkez Bankası görevini bir Fransız Bankası Olan Osmanlı Bankası yürütüyordu. Atatürk, Türk Para Piyasası'nın Türkler'in yönetiminde ve Türkler'in elinde olmasını istemiş ve ekonomiyi bu amaca ulaştırmıştır. 1930'da T.C. Merkez Bankası'nı kurarken danıştığı Dünya'nın iki ünlü Merkez Bankacısının (Almanya'yı korkunç "Weimar Enflasyonu"ndan kurtaran ve bu hizmeti nedeniyle "Mali Sihirbaz" ünvanı verilen zamanın Alman Merkez Bankası Başkanı Dr. Hjalmar Schacht ve yardımcısı Karl Müller'in) olumsuz görüşlerine rağmen Merkez Bankasını kurmuştur.(9) Ancak 1930'dan sonra yabancı uzmanların önerilerine uygun olarak 1931'de 6127 kilo olan, T.C. Merkez Bankası altın mevcudunu, 1938'de 26190 kiloya ulaştırmış, Düyun-u Umumiye Borçlarının, 1933'te yapılan anlaşmaya uygun olarak ödenmesini sürdürmüş, ödemeler dengesi ile devlet bütçesi dengesini kurarak korunmasını sağlamış ve fiyat istikrarının bozmasını da kesin kararlarla önlemiştir.(10)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Atatürk yönetimindeki Türkiye’de 15 yılda mevduat miktarı 57 kat, mudi sayısı 122 kat artmış, Milli bankaların toplam mevduattaki payı %32’den %82’ye yükselmiştir.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Dün, bankacılıkta bu istikrarlı tablo varken; bugün Atatürk’ün kurduğu Sümerbank ve Etibank satılmış, satın alanlar tarafından hortumlanan bu bankalara devlet (TMSF) yeniden el koymak zorunda kalmıştır. Halk Bankasının, Ziraat Bankasının yabancılara satışının hazırlıkları yapılmaktadır. HSBC Bank gibi Citi Bank gibi yabancı Bankalar ülkemizin en ücra köşelerine kadar şube açmıştır.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhf-InVIECp46IIjxBwo-kzo4f9fBucb0is0zP76t69ZJoH9kDFyOYUSKE-_dxpNQrxEuZL8tGE0wJBpoKAApUrC3RLa9OvRZrcLG0M_k-Eipz0Vv3NAtSJ9eRkAUinjq_ZxyinQF1zVNg/s1600-h/ataturkun-ekonomi-politikasi_serpilin-yazisi.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><span style="font-size: large;"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5319341383901617426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhf-InVIECp46IIjxBwo-kzo4f9fBucb0is0zP76t69ZJoH9kDFyOYUSKE-_dxpNQrxEuZL8tGE0wJBpoKAApUrC3RLa9OvRZrcLG0M_k-Eipz0Vv3NAtSJ9eRkAUinjq_ZxyinQF1zVNg/s400/ataturkun-ekonomi-politikasi_serpilin-yazisi.jpg" style="cursor: pointer; float: left; height: 263px; margin: 0pt 10px 10px 0pt; width: 380px;" /></span></a><br />
<span style="font-size: large;"><b>6) Sanayileşmeye Önem Verilmesi ve Sanayi Kentleri oluşturulması.</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">1925 Yılında devlet sermayesiyle Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur. Bankanın amacı fabrika kurup yönetmek olarak belirlenmiştir. Bu bankanın desteğiyle Kayseri-Bünyan İplik Fabrikası TAŞ, İsparta İplik Fabrikası TAŞ, Kütahya Çini İşleri TAŞ ve bunlar gibi bir çok özel kuruluş devletin de ortak olmasıyla faaliyete geçmiştir.(11).</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Atatürk'ün yatırım politikasının temel amacı, sağlam kaynaklarla finanse etmek şartıyla, en kısa zamanda ülkenin bütün faaliyet alanlarının ve bütün bölgelerinin kalkındırılmasıdır.(12)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Atatürk Döneminde gerek Devletçe kurulan gerekse özel sektöre kurdurulan fabrikaların tüm yurt sathına dağıldığı görülür. Alpulu, Uşak, Turhal ve Eskişehir’de Şeker Fabrikaları, Nazilli, Bünyan,Ereğli ve Kayseride dokuma fabrikaları, Keçiborlu’da Kükürt, Zonguldak’da Kok, Kayseri’de Uçak, Paşabahçe Cam, Ankara’da Çimento, Zonguldak’da Antrasit, Karabük’de Demir-Çelik, Gemlik’de Suni İpek ve Bursa’da Merinos dokuma fabrikaları. Bu fabrikalar bu Anadolu şehirlerinin çehrelerini değiştirmiş buraları bir sanayi kentine dönüştürmüştür. Atatürk’ün bu politikaları daha sonraki dönemde de sürdürülebilse, fabrikalar ülke sathına dağıtılabilseydi, yüzlerce sanayi kentine sahip olurduk. Dolayısıyla bugün en önemli sorunlarımız olan; işsizlik, büyük şehre göç ve göçün getirdiği gecekondulaşma, arazi yağması, çevre kirliliği, kültür yozlaşması sorunlarından hiçbirini yaşamazdık.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Sanayileşme bahsi açılmışken uçak fabrikalarını ayrıca belirtmek gerekir. Ülkemizde İlk uçak fabrikası 1926 yılında Atatürk’ün desteği ile devlet tarafından Kayseri’de kuruldu. 1930’lu yıllarda dünyadaki üç en iyi avcı uçak türünden biri burada üretiliyordu. Bu fabrika 1940 yılında kapatıldı. İlk özel uçak fabrikası yine Atatürk’ün desteği ile 1937yılında Nuri Demirağ tarafından İstanbul’da kuruldu. Burada onlarca yolcu uçağı üretildi.Bu fabrika 1945 yılında kapatıldı. Türkiye hariç, 1930’larda uçak üreten ülkelerin hepsi bugün uzaydalar. Kısacası Atatürk’ten sonra gelenlerin O’nun uzak görüşlülüğüne sahip olmamaları nedeniyle: eller aya biz yaya…</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><b>7) Üretimin, Tasarrufun,Yerli Malı Kullanmanın teşvik edilmesi</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Özel sektörü geliştirmek, üretimi artırmak amacıyla 1927 yılında Sanayii Teşvik Kanunu çıkarıldı. Özel sektörce üretilen mal değeri 1927 yılında 15 milyon lira iken 1932 yılında 10 kat artarak 154 milyon liraya çıktı.(13) Atatürk'e göre, enflasyona gitmeden yatırımların hızlandırılabilmesi için, halkın tasarrufa yöneltilmesi ve halk tasarruflarının büyük yatırımları gerçekleştirebilmek için birleştirilmesini sağlayan bir malî yapının kurulması gereklidir. Bu amaçla 18.Aralık 1929’da Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kurularak tasarruf teşvik edildi.4 Nisan.1929’dan itibaren “Yerli Mallar” 13.aralık.1930’dan itibaren “Milli İktisat ve Tasarruf” Haftaları kutlanmaya başladı.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Tüm bu çabaların sonucu, ihracat arttı ithalat dizginlendi.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><b>8) Tarımda halka öncülük, tarımsal üretimi geliştirici tedbirler</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">“Türkiye'nin gerçek efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstehak olan köylüdür.. Binaenaleyh, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin iktisadi siyaseti aslî gayeyi gözetir.1 Mart 1922” özdeyişi Atatürk’ün tarım politikasının özetidir.</span><br />
<span style="font-size: large;">Türkiye'nin tarım alanındaki temel sorunu toprak kıtlığı değil, sürekli savaşlar ve azalan nüfus nedeniyle daha da şiddetlenen emek kıtlığıydı. Birinci Dünya Savaşı sırasında bu durum öylesine ciddi boyutlara ulaşmıştı ki; hükümet, ucuz emek sağlamak ve hayatî tarım üretimini sürdürebilmek için angaryaya başvurmak zorunda kalmıştı. 1923 yılına gelindiğinde yeni devletin sınırları içindeki nüfus -ve onunla birlikte ülkenin üretim kapasitesi- yüzde 20 oranında azalmıştı.(14) Atatürk "memleketimizin genişliğine nispetle nüfusumuz az olduğundan ziraat hususunda makine ve fenni aletler kullanmaya diğer memleketlerden daha ziyade bir mecburiyet vardır" diyordu. Bilimsel tarımın üstünlüğünü köylüye göstermek için Devlet Üretme Çiftlikleri kuruldu. Atatürk, Atatürk Orman Çiftliği’ni bizzat kurdu ve yakından ilgilendi.</span><br />
<span style="font-size: large;">1927 yılında 210.794 olan pulluk sayısı 1936’da 410.365’e çıkarıldı. Tarım Kredileri de 1923 den 1938’e kadar, 8 milyon liradan 41 milyon liraya yükseltildi.1930 yılında tahıl ve un ithalatının yasaklanmasıyla , 5.3 milyon ton olan tahıl üretimi 1938 yılında 8.4 milyon tona, endüstri bitkileri üretimi de 351.000 tondan 704.000 tona çıkarıldı(15)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Aşarın ve iltizamın kaldırılması, Zirai Kredi Kooperatiflerinin kurulması da tarımın geliştirilmesi için atılmış önemli adımlardır.</span><br />
<span style="font-size: large;">Tüm bunların sonucunda, 1923 yılından 1938 yılına, besin maddelerinin toplam ithalat içindeki payı %16.8’den, % 2.8’e gerilemiştir (16)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bir tarım ülkesi olan Türkiye, Atatürk’ten sonra sürdürülen yanlış politikalar nedeniyle, buğdaydan muza, tütünden büyük ve küçük baş hayvana tüm tarımsal ürünleri ithal eder duruma getirilmiştir. Türkiye bugün, onbinlerce ziraat mühendisi işsiz olmasına karşın, tarım alanının çok büyük bir bölümünü değerlendirememek gibi bir garabetin içindedir.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><b>9) Tüm bunların sonucunda hızlı büyüme</b></span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Tüm bu çalışmaların sonunda, bu dönemde hızlı bir büyüme yaşanmıştır.</span><br />
<span style="font-size: large;">Cumhuriyet tarihinde dönemler itibariyle yıllık ekonomik büyüme :</span><br />
<span style="font-size: large;">1923-1938 yıllarında %8,</span><br />
<span style="font-size: large;">1939-1950 yıllarında %1,</span><br />
<span style="font-size: large;">1950-1990 yıllarında %5,</span><br />
<span style="font-size: large;">1990-2002 yıllarında %2.</span><br />
<span style="font-size: large;">Olarak gerçekleşmiştir.(17)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bu büyümenin, yazımızın girişinde belirtilen o yılların çok olumsuz şartlarında gerçekleştiği, daha sonraki yıllarda çok olumlu şartlara rağmen o büyüme hızının yanına bile yaklaşılamadığı dikkate alındığında Atatürk döneminde gerçekleştirilen ve aşağıdaki tabloda özetlenen ekonomik gelişmeyi “mucize” dışında bir kelime ile tanımlamanın mümkün olmadığı sonucuna varılır.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><b><u>Ekonomik Başarıyı Getiren Temel Ekonomik Politikalar</u></b></span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bu dönemdeki ekonomik başarıların temelinde, liderin kararlılığı ve uzak görüşlüğü, yönetici kadronun ülke sevgisi, çalışkanlığı ve liderine bağlılığı yatmaktadır. Ayrıca kararlı bir şekilde izlenen ekonomik politikalar da, mucize denebilecek sonuçların alınmasına neden olmuştur.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bu politikaları iki ana başlık altında değerlendirmek mümkündür: denk bütçe ve sıkı para politikası.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Atatürk bütçe dengesi üzerinde çok titizlikle durmuştur. Bu konuya çok önem vermesinin temel nedeni, Devlet Hazinesi'nin yurt içinde ve yurt dışında güçlü ve güvenilir olmasını zorunlu görmesidir. O'na göre, ekonomik bağımsızlığı sağlamanın başka yolu yoktur. Bu anlayışla ve Atatürk'ün yakın ilgisi ile yapılan 1924 - 1938 arasındaki 11 bütçenin kesin hesabı denk bağlanmış, 3'ü fazla vermiş, sadece 1'i açıkla ( Aşar vergisinin kaldırıldığı 1925 yılında ) kapanmıştır. (17)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Aşağıdaki tablo, daha sonraki dönemlerde görülemeyen, milletini gerçekten seven, işinin ehli kadrolar yönetim kademelerine gelmediği sürece bir daha görülemeyecek bir tablodur.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">IMF reçetelerine umut bağlandığı, AB kapılarından kovulmaktan bıkılmayacağının beyan edildiği, O’nun milliyetçiliği ile tam bağımsızlıkçı yapısı ile alay edilircesine O’nun ağzından, O’nun kemiklerini sızlatan “İlk hedefiniz AB’dır ileri” manşetlerinin atıldığı bir ortamda; milli ekonomi anlayışının kurucusu, ekonomik mucizelerin mimarı Büyük Atatürk’ü bir kez daha rahmet, minnet ve özlemle anıyor, O’nu gerçekten anlayan, milliyetçi, anti emperyalist ve tam bağımsızlıktan yana kadroların ülke yönetimine gelerek, her konuda olduğu gibi ekonomide de “milli politikalar”ı yürütecekleri günlerin yakın olduğuna inanıyoruz</span><br />
<br />
Dipnotlar.<br />
1) Ahmet SAYAR, Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması, Der Yayınları, İstanbul, 1986.<br />
2) Kurt STEİNHAUS Atatürk Devrimi Sosyolojisi Sander Yayınları İstanbul 1973<br />
3) İsmet Bozdağ, Atatürk’ün Evrensel Boyutları, Kültür Bakanlığı 2001<br />
4) Feridun ERGİN, K. Atatürk, Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları, İstanbul, 1978<br />
5) Gülten DEMİR, Devlet-Ekonomi İlişkisinde Dönüşüm, Beta Basım Yayım, İstanbul, 1994<br />
6) Şevket Süreyya AYDEMİR, Tek Adam, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1981<br />
7) Oya SİLİER, Türkiye'de tarımsal yapının gelişimi (1923-1938), Boğaziçi Ünv. İdari Bilimler Fakültesi Yayınları, İstanbul,1981<br />
8) Kurt STEİNHAUS age.<br />
9)İlhan TEKELİ ve Selim İLKİN, "1929 Buhranında Türkiye'nin İktisadi Politika Arayışları, "ODTÜ, Ankara, 1977.<br />
10)Haldun DERİN, Türkiye'de Devletçilik, İstanbul, 1940,<br />
11) Nazif KUYUCUKLU, Türkiye İktisadı, Beta Basım Yayım, İstanbul, 1986.<br />
12) M. A. AYSAN, Atatürk'ün Ekonomi Politikası, İstanbul Üniversitesi Atatürk Devrimleri Araştırma Enstitüsü, Birinci Baskı, İstanbul, 1980.<br />
13) Kurt Steinhaus age.<br />
14) Feroz AHMAD İttihatçılıktan Kemalizme:, Kaynak Yayınları, 1996 3.b<br />
15) Kurt STEİNHAUS age<br />
16) TC Ekonomi Yıllığı, Ankara 1938-1939<br />
17) www.die. gov.tr<br />
18) M. A. AYSAN, age.<br />
<br />
FAZLI KÖKSAL<br />
<br /><br /><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; font-family: times, "times new roman", serif; font-size: large;"></span></div>
FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com15tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-53898573329691259722009-02-28T16:41:00.000-08:002009-03-31T06:41:14.151-07:00CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜLÜN, Milletvekili iken 8.Mart.1995 Günü TBMM Kürsüsünden Yaptığı Konuşma<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPLEHNARTHjbgPJtuz9tanm83JudLFvmIJYo24OaIe6n5gdRFvC58biUiSzceirf-DAAra2jHYPGtX04mXs_8BhNB67i4ur78UXYSyMsiT4flYhd4cmtFtwkEyil6qYxoOoCJZLWrSmd0/s1600-h/abdulllah.jpg"><img style="margin: 0pt 0pt 10px 10px; float: right; cursor: pointer; width: 267px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPLEHNARTHjbgPJtuz9tanm83JudLFvmIJYo24OaIe6n5gdRFvC58biUiSzceirf-DAAra2jHYPGtX04mXs_8BhNB67i4ur78UXYSyMsiT4flYhd4cmtFtwkEyil6qYxoOoCJZLWrSmd0/s400/abdulllah.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5319344895192860658" border="0" /></a><br /><br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;font-size:130%;" >Cumhurbaşkanımızın AB'ye bakışının tarihi süreç içerisinde nasıl değiştiğini gösteren tarihi bir konuşma..</span><br /><br /><br /><br /><span style="font-weight: bold; font-style: italic;">Genel Kurul Tutanağı 19. Dönem 4. Yasama Yılı 83. Birleşim 08/Mart /1995 Çarşamba</span><br /><br /><br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Kayseri Milletvekili Abdullah Gül:</span><br /><br />Şurada "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" yazıyor. Bunun anlamı nedir; bu kadar önemli bir karar alınırken, milletin bu konuda bilgisi olması ve milletin bunu bilmesi gerekir. Bunun anlamı budur.<br /><br /><div style="text-align: justify;">Şimdi soruyorum: Türkiye Gümrük Birliğine girdi -daha doğrusu girmedi- bunun ilk anlaşmasını yaptı, Avrupa Parlamentosunda görüşülecek. Şimdi, Türk halkı, bu Gümrük Birliği nedir... Türkiye Cumhuriyetinin en önemli antlaşmasına imza atan bu Hükümet, halka gerçekten bir bilgi vermiş midir; Parlamentoya bilgi vermiş midir? Bu, demokratik bir anlayış mıdır; bu, halka güvenen bir anlayış mıdır?<br /><br />Şimdi, Avrupa'ya bakın; Avrupa'da -Norveç'te, Danimarka'da, Fransa'da, İsviçre'de- birçok ülkede, bu konularda halka gidilmiş, halka sorulmuş; referandum yapılmış; böyle önemli bir anlaşma var, bunun mahiyeti şudur şudur, buna girmek ister misiniz diye. Bazı, ülkelerde -Fransa'da- yüzde 3 farkla kabul edilmiş; bazı ülkelerde reddedilmiş. Norveç'te iki kez reddedilmiş. Danimarka'da, İsviçre'de... Bazılarında reddedilmiş, bazılarında kabul edilmiş.<br />Peki, şimdi, Sayın Dışişleri Bakanımıza sormak istiyorum: Niçin Türk halkına, bu millete sorma ihtiyacını duymadınız? Bu, demokratik bir olay mıdır? Diyorsunuz ki "Bu kadar önemli bir olay... Bu olay, sadece Avrupa ile dar bir gümrük birliği anlaşması değildir. Siyasî mahiyeti, kültürel mahiyeti olan geniş bir anlaşmadır." Peki, bu kadar geniş bir karar alınırken, bu halka gidip de, sen ne düşünüyorsun diye hiç sorma akıldan geçmemiş midir?<br />Şimdi, aslında bu tavır, bizim için bilinen bir tavırdır. Bu tavır bilinendir; aslında, tek parti devrinin tavrıdır. Tek parti devrinde de, birçok önemli kararlar alınırken, halka hiç sorulmamıştır. Halka güvenilmediği için "Halk, doğru yolu; halk, kendisi için çıkarlı olanı, faydalı olanı bilemez; hatta şuurunda, hatta rüştünde değil" anlayışı, tek parti devrinin anlayışıdır ve hâlâ, o ideoloji, o anlayış devam etmektedir.. ...bir emrivakiyle karşı karşıya bırakılmıştır ve Türkiye bu şekilde girmiştir.<br />Ayrıca, tabiî, moral olarak da -halk da biliyor, siz de biliyorsunuz, herkes biliyor- aslında, bugünkü Hükümete, girdiğiniz, girmek üzere olduğunuz -göreceğiz tabiî onu- bu Avrupa Gümrük Birliğinde -daha iyi bileceksiniz- "care taker hükümeti" derler. Yani, bu tip hükümetler önemli kararları almaz; siz geçiş hükümetisiniz. Yarın kimin bakan olacağı belli değil. Sayın Murat Karayalçın'ın şahsına karşı tabiî saygımız vardır; fakat, yarın siz bakan mısınız? Sizin partiniz birleşmiş, yarın nasıl bir hükümetin çıkacağı bile belirsizdir. Güvenoyu alınacak mı alınmayacak mı; bunlar bile tartışılmaktadır.<br />Aslında, moral açısından da, demokratik anlayış açısından da, bu Hükümet böyle önemli bir konuya imza atamaz, halka sormadan bu işi yapamaz. (RP sıralarından alkışlar)<br />Aslında, Avrupa Gümrük Birliğine Türkiye'nin gayretleriyle girilmedi. Bunu burada açıklıyorum. Bu tamamen ideolojiktir, tamamen siyasî bir olaydır. Bu ideolojik tavır, hem şu anda Türkiye'yi yönetenler açısından geçerlidir hem de Avrupalılar açısından geçerlidir. Türkiye'nin Avrupa Birliğine giremeyeceği kesindir; bunu Avrupalılar söylemektedir, Avrupanın önde gelen bütün politikacıları söylemektedir, Avrupalı filozofların hepsi söylemektedir. Çünkü, Avrupa Birliği bir Hıristiyan Birliğidir. Bunu biz söylemiyoruz; bunu, dünkü, Avrupa Birliğinin başındaki Delors söylüyor, dünkü İngiliz Başbakanı söylüyor, bunu Avrupa'da herkes söylüyor, herkes biliyor.<br />Sayın Dışişleri Bakanı "Sayın Başbakan 2001 yılında Türkiye'nin Avrupa Birliğine gireceğini söyledi" dediler. Peki, ben şimdi kendilerine soruyorum; Avrupa Birliğinin dokümanları var, Avrupa Birliğinin tam üyesi ülkeler kimler olacak diye 2010 yılı için projeksiyon yapmış. O ülkelerin içerisinde, dünkü komünist ülkelerin hepsi, hatta Baltık ülkeleri, Letonya, Litvanya, Estonya, Sırbistan, Bulgaristan, Çekler, Slovaklar, Macarlar, Malta, Rum kesimi gibi bütün bu devletler var mı; bunların hepsi var. Peki, bu dokümanda Türkiye'nin ismi geçiyor mu? Halbuki, Türkiye, 1963 yılından beri girmek için uğraşıyor. Var mı Türkiye'nin ismi; yok. Dolayısıyla, gerçekler saklanıyor. Tabiî, onun bir izah tarzı var.<br /><br />Şimdi ben soruyorum: Yine, Sayın Dışişleri Bakanı "1963 Ankara Antlaşması, yürürlüktedir; biz, ona dayanarak, bunları, uyguluyoruz" dediler. Peki, o antlaşmaya göre, 1986 yılından itibaren, Türk vatandaşları, Avrupa'da serbestçe dolaşmayacaklar mıydı? Bu hakkı niçin almadınız o zaman? Ankara Antlaşması, daha önce yaptığınız anlaşmalar, bu hakkı verdiyse, niçin, onlar diretiyor "hayır, benim çıkarıma değildir; Türkiye'de 10 milyon işsiz vardır; Türkiye'nin nüfusu büyüktür, gelir Avrupa'yı işgal eder, istediği yerde oturacak, istediği işi yapacak. Ben, bu imzaladığım, taahhüt ettiğim, 1986 yılında uygulamaya girecek dediğim antlaşmayı tanımıyorum" diyor da, siz, nasıl oluyor da, hâlâ, 1963 Antlaşmasından bahsediyorsunuz(!)<br />1982 yılından itibaren, malî yardım yapmayacak mıydı Ankara Antlaşmasına veyahut da diğer anlaşmalara göre... Dolayısıyla, burada, herşey, tek taraflı olarak gitmektedir. Avrupa'nın menfaatları söz konusu olduğunda tavizler verilmektedir, vazgeçilmektedir; fakat, Türkiye'nin çıkarları söz konusu olduğunda, hiçbir direniş, hiçbir ısrar olmamaktadır. Bu, şudur: Ne pahasına olursa olsun, Türkiye, Avrupa Birliğine girecek, Türkiye, Gümrük Birliğine girecek anlayışıdır. Siz, eğer, bu zihniyette olursanız, işte, o zaman, Prof. Erol Manisalı'nın dediği gibi "sizi, o zenginler köşkünün -maalesef, üzülerek, söylüyorum kendi ülkem adına- bahçesindeki bir kulübeye, böyle koyarlar işte." Bunu, biz söylemiyoruz, herkes söylüyor.<br /><br />Bu, ideolojiktir dedim; aslında, Türkiye, kendi gayretleriyle girmedi buna. Avrupa Birliğine, Türkiye'nin alınmayacağı kesin olunca, Türkiye'nin de, kendi başına bırakılması Avrupa'nın çıkarına değildi; çünkü, Türkiye'nin önünde büyük bir potansiyel vardır; bu, tarihî bir potansiyeldir, bu, bir realitedir istesek de istemesek de.<br /><br />İşte, Türk cumhuriyetleri çıkmıştır, işte, İslam ülkeleri vardır. Bugün, siz, bir Almanla Azerbaycan'a gittiğinizde, Kazakistan'a gittiğinizde, gösterilecek ilgi çok farklıdır. Avrupalı, bunu bildiği için, Türkiye'yi serbest bırakmak istememiştir; çünkü, Türkiye'de, dürüst bir yönetim, sermayenin, holdinglerin emrinde olmayan, halkın emrinde olan bir hükümet işbaşına gelirse Türkiye, bu potansiyeli kullanır ve Türkiye tekrar, eskiden olduğu gibi, bir denge unsuru olur. Bunun bilincinde olan Avrupa, Türkiye'yi işte kendi avantajlarından faydalandırmayarak bir mekanizma bulmuştur ve Türkiye'yi Gümrük Birliğine böyle sokmuştur.<br /><br />Yeni bir statü vardır bugün. Daha önce dediğiniz anlaşmaların hepsi kâğıt üzerindedir. Bu statüyü Türkiye, kabul etmiştir ve Türkiye'nin Avrupa Birliğine girip de o bahsettiğiniz avantajlardan faydalanması hikâyedir. Böyle bir şey söz konusu da değildir, olmayacaktır; bunu söylüyorum, bunu Avrupa Birliği dokümanları da söylüyor.<br /><br />Şimdi, peki niçin Türkiye buna girdi; Sayın Başbakanın Washington Times gazetesinde, Herald Tribune'de çıkan makalesi ortada... Bizi almazsanız Türkiye'de kökten dincilik, yani, İslamî şuur, yani, tekrar Müslümanım diyen insanlar, Müslümanca yaşamaya başladılar; bu gelişiyor, bu bir tehlikedir sizin için, bizi alın diyor. Bu da Tanzimat Fermanından Mustafa Reşid Paşa ile başlayan zihniyetin devamıdır. Bunun için halka sormaktan korkulmuştur. sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar) Demokratikseniz, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, bunun için halkın oyuna başvururdunuz, gidip halka sorardınız.<br /><br />Aynı şekilde, İngiliz Dışişleri Bakanı -bakın gazetelerde yazıyor- "Türkiye'yi biz kendi haline bırakamazdık, Türkiye'yi başka yönlere sevk edemezdik" diyor. Bu İngiliz Dışişleri Bakanı, Bosna-Hersek'teki katliamın arkasında olan birkaç dışişleri bakanından birisidir. Bosna'daki 250 bin tane Müslümanın, Avrupanın gözü önünde, dünyanın gözü önünde katledilmesinin müsebbiplerinden birisidir. Bu adam mı Türkiye'ye sevgisiyle, Türkiye'yi biz aldık diye sevinecektir?<br /><br />Ben şimdi hepinize soruyorum; Sayın Dışişleri Bakanına, Sayın Dışişleri Bakanlığındaki diplomatlara soruyorum: 1994 yılında Avrupa ülkelerinin Türkiye'deki büyükelçilerinin en büyük faaliyeti ne idi; Türkiye'yi Gümrük Birliğine sokmak için ikna etme... Gümrük Birliğine Türkiye'nin girmesi zararlıdır diyen, buna karşı olan siyasî gruplar, üniversiteler veyahut da ekonomik topluluklarla uğraştılar ve bunları ikna için uğraştılar. Şimdi, peki, Avrupa Birliğinden önceki anlaşmalardan doğan 1986'daki serbest dolaşım hakkı için niçin ısrar etmiyorlar da, İngiliz, Alman, Fransız, İtalyan Büyükelçileri, gelip de, siz buna girin, girin, girin diye ısrar ediyorlar; bunu bile Türkiye görememiştir ve ben gireceğim diye gayret edince, zaten Türkiye'yi almak peşinde olan, karar vermiş olan, böyle bir statüye durumu indirgemek hesabını yapmış olan Avrupa, daha da büyük tavizleri -Kıbrıs tavizi gibi- alarak, Türkiye, sözüm ona girmiştir. Göreceğiz tabiî neler getirecek Türk sanayii açısından.<br /><br />Şimdi, Sayın Dışişleri Bakanı, Sayın Hükümet, nezaket icabı bile, bu anlaşmanın metnini, Türkiye'deki siyasî partilere, bu Parlamentodaki gruplara vermemişlerdir; biz, başka yerlerden almışızdır bu İngilizce metinleri. Halbuki, halktan korkuluyor, Parlamentodan korkuluyor "gönderin, inceleyelim, okuyalım; size gelelim, şu şöyle bu böyledir" diyelim... Bundan bile kaçınılmıştır, bu nezaket bile gösterilmemiştir.<br /><br />Şimdi, burada, maddeler vardır, bunlar İngilizce maddeler; çok muğlak maddeler. Şimdi, siz de söylediniz "biz, serbest ticaret bölgesine mi girdik; yoksa, Gümrük Birliğine mi girdik?" Gazetelere bakarsanız, medyaya bakarsanız, hep anlatılan şey, serbest ticaret bölgesinin kaideleridir. Türkiye'ye zenginlik gelecek, mallar girecek; bir pembe tablo. Tabiî ki en çok çıkarı olan grup medya olacaktır. (RP sıralarından alkışlar) Çünkü, önümüzdeki yıllarda, Türkiye'deki en gözde olan sektör reklam sektörüdür; Türkiye, bir tüketim ekonomisine yönelecektir. Hani, SHP'li, CHP'li arkadaşların tenkit ettiği 80'li yıllardaki ANAP dönemi var, her şey ithal edildi. DYP'liler, siz "aslında zengin değilsiniz; ama, borç parayla ithal ettiniz ve bugünkü duruma düştük" demiyor musunuz; Türkiye'de aynı durum olacaktır. Türk halkının harcama seviyesi nedir; millî geliri 2 bin doların altındadır. Avrupalının fert başına geliri nedir; 20 bin dolar civarındadır. Siz neyi alacaksınız, neyi alacaksınız? Alım gücünüz mü olacak; ama, bunların reklamı yapılacak, eğer, bugün reklam harcamaları 5 trilyonsa, 20 trilyona çıkacak. Tabiî ki medya, tabiî ki gazeteler, tabiî ki televizyon kanalları bunu alkışlayacak, halkın beynini yıkayacak. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ama, ne olacak; siz bunları borçla alacaksınız. Avrupalılar size malı gönderecekler, arkasından da borç verecekler. Siz değil misiniz, bu Hükümet değil mi, ANAP Hükümetine, dış borçları 60-70 milyar dolara çıkardınız diyenler. Peki, bunlar olunca ne olacak; döviz kurları tabiî ki yükselecek, Türkiye'de pahalılık, tabiî ki, bu haliyle devam edecek .<br /><br />Şimdi, size, şunu da sorayım: Avrupalının fert başına 20 bin dolar millî geliri var, sizin 2 bin dolar; yan yana getiriyorsunuz; neyle yarışacaksınız...<br /><br />Aslında, biz, Refah Partisi olarak, gümrüklerin kaldırılmasına karşı değiliz. Bakın, açık söyleyeyim. Tabiî ki rekabet iyi bir şeydir. Rekabet kaliteyi de yükseltir, ucuzluğu da getirir; fakat, o şartları hazırlamanız gerekir. 1963'ten beri hazırlık dönemi, geçiş dönemi denildi; yani, neydi; Türk sanayiini Avrupa ile rekabet edebilecek düzeye getirmekti. Getirdiniz mi; soruyorum. Şimdi, daha mı iyi Türkiye? Türkiye'de enflasyon yüzde 160'tır. Türkiye'de, dolar bazında kredi faizleri yüzde 15'tir, 20'dir. Evet. Türkiye'de faiz, yüzde 150, yüzde 200'dür. Avrupa'da faizler yüzde 2'dir, yüzde 3'tür, yüzde 4'tür; yani, sanayici yüzde 2'yle, 3'le, 4'le kredi alır. Türkiye'de yüzde 250 ile alır. Bununla hiçbir Avrupalıyla yarışamazsınız.<br />Türkiye'yi bu noktaya getirenler suçludur.<br /><br />Şimdi, Türkiye şayet buna girerse, anlaşmalar tamamlanırsa bakın ne olacak; yabancı sermaye gelecek deniliyor. Doğru, yabancı sermaye gelecek; ama, yabancı sermaye Türkiye'ye yatırım yapmak için gelmeyecek, yabancı sermaye, rekabet karşısında sarsılan Türk sanayiini fabrikaları, hisseleri, getirdiği birkaç yüzbin dolarla satın almak için gelecek. (RP sıralarından alkışlar) Birçok sanayi, özellikle orta ve küçük ölçekli sanayi Türkiye'de batacaktır. Bunu, ben söylemiyorum, İstanbul Sanayi Odasının "Türkiye Gümrük Birliğine Girdiğinde Türk Sanayiinin Durumu Ne Olacak" diye çıkardığı raporlar, kitaplar söylüyor.<br /><br />Şimdi, neyin savunmasını yapıyorsunuz Allahaşkına. Hepimiz, Türkiye'de işsizlikten bahsetmiyor muyuz; hepinizin odasına gelen insanlar, bana "iş, iş" diye gelmiyor mu. Yarın göreceksiniz, batan sanayi karşısında, odanıza iş diye gelen insanların sayısı on misline çıkacaktır. Bunları, üzülerek söylüyorum; ama, bunlar gerçektir. Türkiye'de gerçek ilim adamları da bunları söylüyorlar; fakat, televizyon programlarındaki müzakerelere bakıyorsunuz, oralara çıkarılan herkes, resmî yayın organı gibi, herkes, bir pembe tablo çiziyor. Niçin bir tane de, ilim adamlarından, politikacılardan, bunun farklı yanını söyleyenler çıkarılmıyor, konuşturulmuyor, halktan gizleniyor; çünkü, Türkiye'de çıkarcılar, bunun peşindedir. (RP sıralarından alkışlar)<br />Bugün, sanayi ile uğraşan büyük sanayiciler, göreceksiniz yarın sanayiden vazgeçecek. İşçiyle, sigortayla, emeklilikle uğraşmayacak; onların, zaten kontaktları var Avrupa'da, onlar ithalatçı durumuna düşecek ve ithal ettikleri malı satacaklar. Mukayeseli üstünlük diye bir şey vardır, göreceksiniz, Türkiye, sadece birkaç ufak sektörde belki üstünlüğü olacak.<br /><br />Tekstil sektörü diyorlar, tekstil sektörü dediğiniz nedir; bugün tekstil sektöründeki makinelerin yüzde 90'ı ithaldir. Siz, 1 TIR dolusu kumaş satacaksınız; ama, karşılığında bir parça makinenin bedelini ödeyeceksiniz. Bu, budur... (RP sıralarından alkışlar) Bir parça dokuma tezgâhının makinesi için 1 TIR kumaş vereceksiniz.<br /><br />Tekstille hiçbir ülke kalkınamaz, dünyada tekstille kalkınmış hiçbir ülke yoktur. Avrupa, bunun için tekstili terk etmiştir; Japonya, Kore bile tekstili terk etmektedir. Türkiye'nin, sadece gıda veyahut da toprağa dayalı bazı sanayilerde belki bir üstünlüğü olacaktır; ama, Türkiye'yi daha da fakirleştireceksiniz. Bu, uzun vadede görülecektir.<br /><br />Değerli arkadaşlar, aslında bu konu çok derindir. Tabiî, bunun bir de başka tarafı vardır, S<span style="color: rgb(255, 0, 0);">ayın Bakan, konuyu anlatırken: "Türkiye'de demokratikleşme olacak" dediler. Türkiye'de demokratikleşmenin olacağına İnanıyor musunuz?! Avrupa'nın Türkiye'de gerçek anlamda, kendisinde olduğu gibi, sivil bir demokrasi isteyeceğine inanıyormusunuz? İnanıyorsanız, Avrupa'yı bilmediğinizi buradan söyleyeceğim.</span><br /><br />Bu Mecliste, Avrupa'daki birçok kuruluşa giden milletvekili arkadaşlarım var; Avrupa Konseyi Parlamentosuna 12 milletvekili gidiyoruz; aranızda üye arkadaşlar var. Orada, Türkiye'nin karşılaştığı tavrı hepimiz iyi biliyoruz; Türkiye'ye nasıl tek taraflı bakıldığı, nasıl ikiyüzlü bakıldığı, Türkiye'nin nasıl aşağılandığını görüyoruz ve utanıyoruz.<br /><br />Şimdi, Cezayir'de serbest bir seçim yapıldı; çokpartili; her türlü parti seçime girdi. Demokratikti öyle değil mi Sayın Bakan!.. Peki, Avrupa, niçin Cezayir'deki demokrasiyi bile hazmedemedi ve bugün, askerî bir cuntayı destekleyerek Cezayir'i kan gölü haline çevirdi? Türkiye'de siz demokrasi isteyeceğini mi zannediyorsunuz? Avrupa Parlamentosunda, Türkiye'de bölücülüğün, otonom idarelerin nasıl istendiğini; Türkiye'de Ermeni davasınınnasıl savunulduğunu göreceksiniz veya Türkiye'de, Salman Rüşdilere hürriyet istenecek. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Fakat, Türkiye'de, bu milletin, bu devletin, bu ülkenin gerçek sahiplerinin, Müslümanca yaşaması söz konusu olduğunda "köktendincilik" denilecek; Avrupa, budur.<br />Bunun için işte Bosna-Hersek'te kan akmaktadır, 250 bin kişi öldürülmüştür; Çeçenistan'da -Grozni'de- 25 bin kişi öldürülmüştür ve Avrupa "Rusya'nın iç meselesi" demiştir. Dolayısıyla, demokratikleşme diyorsunuz, bugünkü demokratikleşme paketi çıksa, Türk Anayasası, Avrupa tipi bir anayasa gibi mi olacak? Soruyorum -dürüst ve samimi cevap verin- Millî Güvenlik Kurullarında tartışılması bile dile alınamayan maddeler hangi Avrupa ülkesinin anayasasında vardır; dolayısıyla, Avrupa yine, üçüncü dünya ülkelerine layık olan bir demokratikleşme istiyor Türkiye'de; onun için biz buna karşıyız.<br /><br />Kıbrıs meselesi Türkiye için dolaylı olarak bitmiştir; iddia ediyorum burada. Kırk yıllık Kıbrıs meselesi; çünkü, siz imza atmışsınız ve demişsiniz ki: "6 ay sonra, Kıbrıs'la Avrupa Birliği arasındaki üyelik anlaşması başlayacaktır" Bu ne demektir; Avrupa'yı bilen herkes biliyor ki, altı ay sonra, bir sene sonra, Rum kesimi -ki, Avrupa'nın gözünde, Kıbrıs'ı Rum kesimi temsil etmektedir- Avrupa Birliğine tam üye olarak girecektir.<br /><br />Şimdiye kadar siz değil miydiniz ki, Kıbrıs meselesini Birleşmiş Mİlletlerde tutmak, oradan dışarı taşımak istemiyordunuz, hele, Avrupa platformuna hiç getirmek istemiyordunuz; çünkü, Avrupa'nın tavrını biliyorsunuz. Daha iki ay önce, Avrupa Konseyi Parlamentosunda alınan Kıbrıs'la ilgili karar, Türk Ordusunun işgalci olduğunu... Birleşmiş Milletlerin bile diyemediği hakareti yaptığı kararları aldılar. Dolayısıyla, Kıbrıs davasının Brüksel'e taşınması, Yunanistan'ın, zaten, yıllardır uğraştığı bir şeydi ve dolaylı olarak bitmiştir. Siz diyorsunuz ki, "eğer, Rum kesimi, Kıbrıs'ı sokarsa, biz de Kıbrıs'la bütünleşiriz" Sayın Bakan, sizin sözleriniz bizim için yeterli değildir. Bu millî davada, sizin burada, ben de şöyle yaparım demeniz bizi hiç ilgilendirmez; çünkü, onu yapabilecek gücü olmayacaktır Türkiye'nin; bunu söylüyorum. Eğer olsaydı, Türkiye, Avrupa Birliğinden daha önceki anlaşmalardan doğan haklarını elde edebilirdi. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)<br /><br />Sözümü şöyle bitirmek istiyorum:<br /><span style="font-style: italic;">Ne üzücüdür ki, dün, Brüksel'den dönen heyet, burada, sözümona, göstermelik, neşeli şeylerle karşılandı. Ben, kendi adıma utandım bundan. Davul zurnayla karşılandı. Türkiye içinde bitmiş, tükenmiş, ekonomiyi berbat etmiş, halkı yaşamıyor gibi yaşamaya mahkûm etmiş, evet, halkı yaşamıyor gibi yaşamaya mahkûm etmiş bir Hükümet, kendi halkına karşı başarılarıyla övünemiyor, gitmiş dışarda yaptığı...Siz, o profesörün (Erol Manisalı'nın) dediği gibi, Avrupa'nın zenginler kulübünün köşkünde, bahçedeki bir barakaya girdik diye sevinerek geldiniz.</span> Halbuki, ben, şunu hatırladım: Bizim atalarımız -bugün onların ruhunu yâd ediyoruz ve bugün onların davasını güdüyoruz- bir gün, Avrupa'ya nasıl gitmişlerdi, Osmanlı Avrupa'ya nasıl gitmişti? Avrupa'ya, siz böyle gittiniz; ama, bizim atalarımız Avrupa'ya nasıl gitti; ben, bunu karşılaştırarak doğrusu çok üzüldüm.<br /><br />Değerli arkadaşlar, Avrupa Parlamentosundaki münakaşaları takip edin, Türkiye oralarda nasıl rencide edilecek ve Türkiye oralarda nasıl kötü durumlara düşürülecek göreceksiniz.<br /><br />Son olarak şunu söylemek istiyorum: Sayın Bakan, malî protokolden bahsettiler ve İngilizce olarak hazırlanan bu anlaşmada "malî protokol 3 bölümden oluşuyor" dediler; karar bölümü var, açıklama bölümü var ve bir de draft declaration bölümü var; ne demek bu Allahaşkına, bunun Türkiye'yi bağlayıcı herhangi bir yanı var mı? Türkiye 3-4 milyar dolar alacakmış... Sadece "vereceğim " diyor. Bu bir anlaşma mıdır, bunun bağlayıcı bir yönü var mıdır; bağlayıcı hiçbir yönü yoktur; ama, bakın, Avrupa Birliği ne yapmış: İspanya'ya 51 milyar dolar vermiş ve İspanya kendisini öyle hazırlamış; Yunanistan'a 35 milyar dolar vermiş ve bunun içerisinde büyük bir kısım var ki, hibe; ama, bize verdiği kredi, borç, borç...<br />Başka?..<br /><br />Portekiz'e 17 milyar dolar vermiş. Tabiî ki o ülkeler hazırlayacaklar kendilerini. Dediğim gibi, biz, rekabetten kaçmıyoruz; <span style="font-style: italic;">ülkeyi, tabiî rekabete açacaksınız; ama, bir sömürge haline getirmeyeceksiniz.</span></div>FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2331193085785120420.post-28101849142983521042009-02-28T16:29:00.000-08:002009-03-31T06:59:10.021-07:00Özelleştirmenin Eşiğindeki KİT'ler ve Sorunları<span style="font-weight: bold;"><br /><span style="color: rgb(153, 51, 0);">Bu Yazı DENETDE'nin Yayın Organı DENETİM Dergisinin Haziran 2000 Sayısında yayınlanmıştır</span></span><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijvRxMmNx6J9QJlLZTYW7oLWtoPQi816n8y_NhL-WZNdjSWN3MEjsFd3GBf0mnEgGXrpYm0A-6lfCRDjdO6NvYQaTWCshFGs_WRwaFQUSYVKF2Z8BJtqzmzqw9BNxwlBLpwbwJeRQuYBE/s1600-h/yatirim.jpg"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer; width: 262px; height: 258px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijvRxMmNx6J9QJlLZTYW7oLWtoPQi816n8y_NhL-WZNdjSWN3MEjsFd3GBf0mnEgGXrpYm0A-6lfCRDjdO6NvYQaTWCshFGs_WRwaFQUSYVKF2Z8BJtqzmzqw9BNxwlBLpwbwJeRQuYBE/s400/yatirim.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5319350059183307698" border="0" /></a><br /><div style="text-align: justify;">Özelleştirme kavramı Türk kamuoyunun gündemine ağırlıklı olarak 1983 yılı seçim kampanyaları sırasında girdi. Satarım-sattırmam tartışmasıyla başlayan bu süreç, özelleştirelim-özerkleştirelim, özelleştirelim ama … şeklinde tartışmalarla devam etti. Bu tartışmalara dergimiz “DENETİM”de birkaç sayısını ayırarak katıldı. Ancak bu tartışmalarda, özelleştirmeye konu olan işletmelerin, yani KİT’lerin sorunları üzerinde pek durulmadı.<br /><br />KİT’ler niçin kurulmuştur? Niçin zarar ediyorlar? Sorunları nelerdir? Gibi soruları cevaplamadan yapılan her tartışma, tartışanların özelleştirme konusundaki dünya görüşünü yansıtmaktan başka bir anlam ifade etmeyecektir. Dergimiz bünyesinde yeni bir tartışma ortamı başlatmak düşüncesiyle, bu sorulara incelemelerime ve gözlemlerime dayanarak cevap armaya çalıştım. Rakamların ve dipnotların okuru sıktığına inandığım için, istatistiki verileri çok az kullandım ve alıntıları açıklayan dipnotlar yerine yazının sonuna yararlandığım kaynakları sıraladığım bir kaynakça koymayı daha uygun buldum.<br /><br />KİT’LERİN DOĞUŞUNU HAZIRLAYAN NEDENLER VE TARİHİ GELİŞİMLERİ<br /><br />İktisat tarihi ile ilgilenen herkesin üzerinde birleştiği bir gerçek var: Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları -ya da Atatürk- Cumhuriyetin ilk yıllarında liberal ekonomiden yanaydılar. 1923 yılında İzmir’de toplanan 1.İktisat Kongresi kararları da bu görüşü doğrulamaktadır. Ancak, şartlar Onları 1930’lu yıllardan itibaren devletçi ekonomik politikalar izlemek zorunda bıraktı.<br /><br />“Cumhuriyet’in İlk Kapitalisti Vehbi Koç, Ankara’da Sıradan Bir Bakkaldı”<br /><br />Atatürk’ü devletçi bir ekonomi politikası uygulamaya yönelten, hatta Devletçiliği CHP’nin 6 umdesinden birisi haline gelmesine neden olan şartları şu şekilde sıralayabiliriz:<br /><br />- Ülkede bir kapitalist sınıf yoktu. Sermaye birikiminden söz etmek mümkün değildi. Osmanlı döneminin sermayedarları olan azınlıklar servetleri ile birlikte ülkeyi terk etmişlerdi.<br /><br />- Bir müteşebbiste olması gereken ticari yeteneğe, bilgiye sahip kişiler de yoktu. (Cumhuriyetin ilk kapitalistinin -Vehbi Koç’un- Ankara’da sıradan bir bakkal olması bu açıdan çarpıcıdır.) Ülkenin zaten kıt olan kaynakları acemi müteşebbislere çarçur ettirilemezdi.<br /><br />- Yıllardır devleti “Baba” bilen bir anlayışla yetişmiş, her şeyi devletten bekleyen insanlarla liberal bir ekonomi izlemek mümkün değildi.<br /><br />- Liberal ekonomi anlayışı, zorunlu olarak demokrasinin yerleşmesine de neden olacaktı. Demokratik bir ortamda ise devrimlerin gerçekleştirilmesi ya da sürdürülmesi mümkün değildi. Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılması ile devletçi uygulamalar geçiş tarihinin çakışması yalnızca tesadüf olarak değerlendirilemez.<br /><br />- Liberal ekonomi için gerekli olan kapitalist sınıf ancak devlet -KİT’ler- eliyle oluşturulabilirdi. Nitekim öyle de olmuştur. Cumhuriyet’in ilk kapitalistleri; TMO’ne buğday satıp, Ofisten buğday alan tüccarlar, KİT ürünlerini pazarlayan bayilerdir.<br /><br />- 1930’lu yılların başından itibaren dünya genel bir ekonomik krize girmiş ve hemen hemen her ülke müdahaleci bir ekonomi anlayışına yönelmişti.<br /><br />- Cumhuriyet’in kuruluşundan 1933 yılına kadar, özel sektörü güçlü kılmak için uygulanan ekonomik politikalara, teşvik tedbirlerine rağmen GSMH’nın artması sağlanamamıştı.<br /><br />1.Sanayi Planı Gereği 1933 Yılında yapılması Öngörülen 43.953.000,-Liralık Yatırımın, 39.978.000,-Liralık Kısmının Sümerbank’a Ayrılması, KİT’lerin Daha İlk Yıllardan İtibaren Ülke Ekonomisinde Ne Büyük Ağırlık Taşıdığının Göstergesidir.<br /><br />Bütün bu hususlar değerlendirildiğinde; 1930’lu yıllardan sonra devletçi bir uygulamaya geçilmesinin, bir ekonomik tercihten ziyade, içinde bulunulan şartlardan kaynaklanan bir zorunluluk olduğu ortaya çıkmaktadır.<br /><br />Devletin 1930’lu yılların başından itibaren izlediği devletçi politikaya paralel olarak, 3 Haziran 1932 tarihinde Sümerbank, 20 Haziran 1935 tarihinde Etibank kuruldu. 1933-1938 dönemi için hazırlanan 1. Sanayi Planında 1933 yılında yapılması öngörülen 43.953.000,-liralık yatırımın, 39.978.000,-liralık kısmının Sümerbank’a ayrılması, KİT’lerin daha ilk yıllardan itibaren ülke ekonomisinde ne büyük ağırlık taşıdığının göstergesidir. 1933-1938 dönemi hızlı sanayi yatırımları dönemidir. Kayseri Bez, Nazilli Basma, Merinos Yünlü, Gemlik Suni İpek, Karabük Demir-Çelik Fabrikaları bu dönemde kamuca kurulan fabrikalardan bazılarıdır.<br /><br />1933-1938 döneminde hedeflenen amaçlardan birisi de üç beyazlar -un, şeker ve pamuklu dokuma- ile üç siyahların -kömür, demir ve akaryakıtın- yurt içinde üretilmesidir.<br /><br />Sümerbank ve Etibank’ın hızla büyümesi, devleti yeni hukuki düzenlemeler yapmak mecburiyetiyle karşı karşıya bıraktı, bunun sonucunda 17 Haziran 1938 tarih ve 3460 Sayılı Kanun yayımlandı. Gerek teşebbüsler, gerekse teşebbüslerin iştirakleri bu kanuna tabi oldular.<br /><br />Atatürk’ün ölümünden, Demokrat Parti’nin iktidara geldiği tarihe kadar süren, 1939-1950 dönemi; 2. Dünya Savaşı kıtlık ve demokrasiye geçiş dönemidir. Bu dönemde, 1933-1938 döneminde olduğu kadar yatırım yapılamadı. Savaş tehlikesinin oluşturduğu ortam, KİT’ler içerisinde TMO’ni ve MKE’nü öne çıkardı. Bu dönemde buğday stoklarındaki artış, silah ve mühimmat üretimine verilen önem dikkat çekicidir. Bu dönem KİT’lerde suistimal söylentilerinin oluştuğu, yaygınlaştığı bir dönemdir. Özellikle TMO’nde suistimal iddiaları had safhaya ulaştı.<br /><br />1950-1960 dönemi; plansız kalkınma dönemidir. 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti; özel teşebbüsün iktisadi hayatı yönetmesi gerektiğine inanıyordu. Nitekim iktidara gelir gelmez, devlet teşebbüslerini özel sektöre satmak amacıyla KİT’lerin durumunu incelemeye başladı. Ancak muhalefet partisinin önderliğinde, devletçi politika yanlısı odakların yürüttüğü “devleti satıyorlar” propagandasının etkisi altında kalarak, KİT’lerin satışından vazgeçti. Hatta, zamanla tam tersi ekonomik politikalar izlendi. Bu dönemde de, kamunun ekonomideki payı arttı. Bu artış genelde kamu iştirakleri şeklinde oldu. Kamu iştiraki şeklinde oluşan kuruluşlara Türkiye Şeker Fabrikaları, Türkiye Petrolleri A.O., Türkiye Çimento Sanayi, Yem Sanayi örnek olarak gösterilebilir. Bu dönemin bir özelliği de KİT’lerdeki finansman açığının artması ve yaygınlaşmasıdır. 1950 yılında toplam yatırımların %37.7’sini kamu sektörü yaparken, 1960 yılında kamu sektörünün toplam yatırımlar içerisindeki payı %47.5’a ulaşmıştır. Yalnızca bu rakamlar bile Demokrat Parti’nin de liberal bir politika izlemeyip, geleneksel devletçi politikayı sürdürdüğünün bir göstergesidir.<br /><br />1961’den 1980’e kadar süren dönem; sürekli reorganizasyon çalışmalarının sürdürüldüğü, komisyonların düzenlendiği, raporlar yazıldığı, DPT’nin KİT yatırımları üzerinde kontrolünün yoğunlaştığı, planlı kalkınma dönemidir. 3460 Sayılı Kanun’un uygulamasında karşılaşılan güçlüklerin yeni bir yasal düzenlemeyi zorunlu hale getirmesi nedeniyle, 12 mart 1964 tarihinde Kamu İktisadi Teşebbüsleriyle Müesseseleri ve İştirakleri hakkındaki Kanun kabul edildi. 440 sayılı Kanun ve Ona dayanarak yapılan düzenlemeler, işletmelerin özerk kuruluşlar halinde çalışmalarını öngörmekteydi. 440 sayılı Kanun’la KİT’lerin Kanunla kurulacağı hükme bağlandı, reorganizasyon komitelerinin kurulması kararlaştırıldı. Buna göre kurulan komite, 22 teşebbüsün durumun inceledi, raporlar düzenledi.<br /><br />440 sayılı Kanun yürürlüğe girdikten sonra, Devlet Yatırım Bankası kuruldu. Bu bankanın kurulmasıyla, devlet teşebbüslerinin yararlandığı mali otonomi sınırlanmak istenmişti. Devlet yatırım bankası, teşebbüslerin kalkınma planına ve yıllık programlarına uygun yatırım projelerini incelemek ve verimli projeler olduklarına karar verdikten sonra kaynak bulmakla görevliydi. Ancak, Devlet Yatırım Bankası da kuruluş amaçlarına uygun olarak faaliyet gösteremedi. Bu dönemde yapılan denemelerden birisi de bazı KİT’lerin bağlandığı, KİT’leri reorganize etmeyi, düzlüğe çıkarmayı hedefleyen “İşletmeler Bakanlığının” kurulmasıdır. Bu bakanlığın ömrü de çok kısa olmuş, herhangi bir varlık gösteremeyen bu bakanlık kuruluşundan yaklaşık bir yıl sonra lağvedilmiştir.<br /><br />Yürütülen tüm reorganizasyon çalışmaları da KİT’lerin istenilen verim düzeyine ulaşmasına yetmemiştir. KİT’lerin kötü yönetilmesinin yanında, 1970’li yılların sonlarında yaşanan petrol buhranı, döviz darboğazı, KİT’lerin teknolojik yönden de kendisini yenilemesine engel olmuştur.<br /><br />“KİT’lerin Zararları Arttıkça, Özelleştirilmeleri Gündeme Geldi. Ancak, Birkaçı Dışında Özelleştirilmeleri Bir Türlü Gerçekleştirilemedi.”<br /><br />1980’den bu yana yaşanan dönemi de, KİT’ler açısından, özelleştirmenin tartışma dönemi olarak tanımlamak mümkündür. Zira, yaklaşık 15 yıldır gündemde KİT’lerin özelleştirilmesi vardır. Ancak, bu yolda katedilen mesafe bir arpa boyunu geçmemiştir. KİT’lerde uygulanan 440 sayılı Kanun’un ihtiyaçları karşılayamadığının görülmesi üzerine 8 Haziran 1984 tarihli 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname yürürlüğe kondu. Bu KHK’nin pek çok maddesi Anayasa Mahkemesince iptal edildi. İptal edilen maddeleri yeniden düzenleyen, 308, 331, 399, 408 sayılı KHK’ler yayımlandı. Bu KHK’ler de KİT’lerin problemlerine deva olamadı. KİT zararları sürekli atış göstermeye devam etti. KİT zararları arttıkça özelleştirmenin gerekliliği gündeme geldi. Ama birkaç küçük KİT dışında özelleştirme bir türlü gerçekleştirilemedi. Bugün KİT’ler tüm problemleriyle ortada durmakta, enflasyonun en önemli nedeni olma özelliğini korumaktadır.<br /><br />“Türkiye’nin İlk Müteşebbisleri KİT’lerde Yetişmişlerdir. Zeki, Kendi Başına İş Yapabilme Yeteneğindeki Pek Çok Kişi KİT Tecrübesiyle Müteşebbis Konuma Geçmişlerdir.”<br /><br /><span style="font-weight: bold;">KİT’LERİN ARTILARI EKSİLERİ</span><br /><br />KİT’lerin kuruldukları tarihten itibaren uzun yıllar ekonomimize, sosyal hayatımıza olumlu katkıları olduğu bir vakıadır.<br /><br />KİT’lerin bu kazandırımlarını şu şekilde sıralayabiliriz:<br /><br />- Özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında, kamu fabrikalarının yer seçiminde sosyal faydanın ön plana alınışı, bu fabrikaların değişik yörelere yayılışı, uzun yıllar hem büyük kentlere nüfus akışını engellemiş, hem de Anadolu’da yeni sanayi kentleri oluşmasına neden olmuştur. Nazilli, Turhal, Karabük, Ereğli, Zonguldak, daha sonraki yıllarda da, Seydişehir ve İskenderun KİT’ler sayesinde oluşmuş kentlerden bir çırpıda aklımıza gelenlerdir. Aynı akılcı politikalar daha sonraki yıllarda da sürdürülebilseydi, büyük kentlerimizin bazı sorunlarını -gecekondulaşma, altyapı yetersizliği, su kaynaklarının ihtiyacı karşılamaması gibi- bu ölçüde yaşamayacaktık.<br /><br />- Bütçe gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin, daima küçümsenmeyecek bir payı olmuştur. Devlet genellikle bu vergileri KİT’lerin mal ve hizmet satış fiyatlarına ilave etmek suretiyle elde etmiştir. Özellikle TEKEL, TEK (TEAŞ, TEDAŞ) ve TÜPRAŞ gibi KİT’lerin mal ve hizmet satış fiyatları içersinde dolaylı vergiler önemli bir yekün tutmaktadır.<br /><br />- 1970’li yılların ortalarına kadar, KİT’ler genelde kar eden kurumlardı. Bütçe gelirleri içerisinde KİT gelirleri hiç de küçümsenmeyecek bir kalem oluştururlardı.<br /><br />- KİT’ler, yerli sermayenin çapını aştığı için, yabancı sermayenin de karlılık oranını düşük bulduğu veya yeterli güvenceyi görmediği için faaliyet gösteremediği, ancak ülke ekonomisi açısından önem arz eden sahalarda fabrikalar kurarak uzun yıllar ülke ihtiyacını karşılamıştır. (DÇİ, ÇİNKUR, Alüminyum Tesisleri gibi)<br /><br />- Türkiye’nin ilk müteşebbisleri, KİT’lerde ya da imalatçı diğer kamu kurumlarında yetişmişlerdir. Zeki, kendi başına iş yapma yeteneği olan pek çok kişi, KİT’lerde kısa bir süre çalıştıktan ya da emekli olduktan sonra, kendi atölyelerini kurarak müteşebbis konuma geçmişlerdir. İddia edebiliriz ki; Türk tekstil sanayi tamamen Sümerbank’ın öncülüğünün bir eseridir. Ancak, KİT’lerin bu öncü-örnek durumu ne yazık ki yok olmuştur. Pek çok iş kolundaki KİT’ler özel sektördeki emsallerinin hem teknoloji, hem kapasite, hem de verimlilik açısından çok gerisinde kalmıştır.<br /><br />- KİT’ler uzun süre, pratik bilgisi olmayan teknik elemanların pratiğini geliştirdiği, düz işçinin kalifiye işçiye dönüştüğü, özel sektöre personel yetiştiren okullar gibi görev yapmışlardır. KİT’lerin bu işlevi hala süregelmektedir.<br /><br />- Tarım alanında faaliyet gösteren KİT’lerin uzun süre, tarım politikalarının amaçlarına ulaşmasında yönlendirici katkıları olmuştur. TZDK’nun tarım araç ve gereçlerinin köylüye ulaştırılmasında, Şeker Fabrikaları, ÇAYKUR, TEKEL ve TMO gibi KİT’lerde taban fiyatlarıyla ürün miktar ve nev’ini belirlemede belirleyici olmuşlardır.<br /><br />- KİT’ler uzun yıllar özel sektöre ucuz hammadde ve girdi (DÇİ-TKİ-ETİBANK vs.) ucuz kredi (kamu bankaları) sağlayarak özel sektörün kalkınmasına da katkıda bulunmuşlardır. Yine tüketici olarak da özel sektörü kalkındırmışlardır.<br /><br />- KİT’ler bir istihdam vasıtası olarak görülmüşler, istihdam sorununu çözmüşlerdir. Ama zamanla ipin ucu kaçırılmış, KİT’ler bir nev’i işsizlik sigortası olarak kullanılmışlardır. Bu durum yaygınlaştıkça, zararı sosyal faydasını kat kat aşmış ve KİT’lerin en büyük sorunu olmuştur.<br /><br />Yukarıda sıraladığımız, KİT’lerin ekonomiye olumlu katkılarının pek çoğundan artık bahsetmek mümkün değildir.<br /><br />KİT’ler bugün ekonomiye katkılarıyla değil, enflasyona katkılarıyla gündemdedir. Eksileri artılarını kat kat geçmiştir. Ekonomiyi düzeltmenin yolu, KİT’leri düzeltmekten geçmektedir. KİT’leri düzeltmek mümkün müdür? KİT’ler bu hale nasıl gelmiştir? Bu sorulara sağlıklı cevap verebilmek için, KİT’lerin sorunlarını net olarak ortaya koymak gerekir.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">KİT’LERİN SORUNLARI</span><br /><br />KİT’ler haberleşmeden bankacılığa, tekstilden taşımacılığa, demir-çelik üretiminden salça üretimine birbiriyle ilişkisi olmayan çok çeşitli alanlarda faaliyet gösterdikleri için, her birinin kendisine mahsus sorunları vardır.<br /><br />Ancak hepsinin devlet kuruluşu olması nedeniyle, bu yönlerinden kaynaklanan ortak sorunları da vardır. Ki, KİT’lerin bu sorunları iş kollarının yapılarından kaynaklanan sorunlarına nazaran çok önemlidir.<br /><br />KİT’lerin bu ortak sorunlarını, ana başlıklar halinde şu şekilde sıralayabiliriz:<br /><br />I) Politik Müdahaleler<br />II) Personel ve Ücret Politikaları<br />III) Teknoloji Düzeyi, Araştırma Yetersizliği<br />IV) Örgütlenme Hataları, koordinasyon Yetersizliği<br />V) Finansman Problemleri<br />VI) Denetimdeki Aksaklıklar<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;"> I.POLİTİK MÜDAHALELER</span><br /><br />KİT’lerin en önemli problemi, siyasi makamların baskı ve müdahaleleridir. Maalesef KİT yöneticilerinin çok büyük bir bölümü devletin değil de siyasi partilerin memuru gibi görev yapmaktadır. Çoğu KİT yöneticisi bu iktidarla geldim, bu iktidarla giderim anlayışı içerisindedir. Yöneticilerin politize olması, ilerideki bölümlerde belirteceğimiz diğer aksaklıkların, sorunların daha da büyümesine, hızlanmasına da neden olmaktadır. Siyasi baskılarla personel istihdamında gereksiz artışlar olmaktadır. Unvanlar başarıya ve liyakata göre değil politik kartvizit sayısının çokluğuna göre dağıtılmaktadır. İhaleler bile politik yakınlığa göre verilebilmektedir.<br /><br />Hepsinden önemlisi KİT yöneticileri “Tayinim ne zaman çıkacak?”, “Bu hareketimle partilileri kızdırır mıyım?” vb. mülahazalarla, diken üzerinde oturmakta, karar almaktan kaçınmakta ya da bir odacının yerini değiştirip değiştirmemeyi bile mahallin politik önderlerine sormayı yeğlemektedir.<br /><br />Tüm bunların sonucunda da karar mekanizması işlememekte, sorumluluklar birbirine atılmakta ve yöneticiler iş yapıyor rolünde zaman öldürmektedir.<br /><br />Görevini yapma arzusu ile dolu, sorumluluğunun bilincinde olan ve kendilerine verilen yetkiyi mahallin politik önderleriyle paylaşmadan kullanan yöneticiler de, hemen muhalif damgası yemekte, sürekli tayinlerle karşı karşıya kalmaktadır. Belki KİT’lerin kurulduğundan beri var olan bu olgu, özellikle 1980’li yılların ikinci yarısından sonra daha da artmış ve KİT’lerin en önemli sorunu haline gelmiştir.<br /><br />Politik müdahalelerin diğer bir yönü de, fiyat politikalarına, üretim ve stok seviyelerine, finansman politikalarına yönelik hükümet müdahaleleridir.<br /><br />Özellikle seçim öncesi rastlanan, KİT ürünlerini fiyat artışlarına izin verilmemesi, ihtiyaç olmayan alımlara yönelinmesi, yüksek taban fiyat uygulaması, bazı KİT alacaklarının affı gibi olaylar KİT’leri zor durumda bırakmaktadır.<br /><br />Hizmet üreten KİT’lerde rastlanan, o hizmete ihtiyacı olmayan yerlere yatırım yapılması (4-5 haneli mezralara büyük yatırımlar yapılarak telefon, elektrik götürülmesi) hammadde kaynaklarına uzak, pazarlama imkanları sınırlı yerlere fabrikalar kurulması gibi olaylar da politik baskıların değişik tezahürleridir.<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">II.HATALI PERSONEL VE ÜCRET POLİTİKALARI</span><br /><br />Hemen hemen bütün KİT’lerde görülen personel yönetimine ilişkin sorunları şu şekilde sıralayabiliriz:<br /><br /><span style="font-weight: bold;"><span style="font-style: italic;"> 1. Personel Seçimi ve Ünvan Yükselmeleri</span></span><br /><br />KİT’lerde personel seçimi objektif esaslara bağlanmamıştır. Alt kademe personelin tahsil düzeyi çok düşüktür. Personel alımı için yapılan sınavlar adil değildir. Genelde politik tercihler söz konusudur. Sınav komisyonları ve sınavlar göstermeliktir. Kimlerin sınavı kazanacağı siyasi otorite tarafından tespit edilmektedir.<br /><br />Öte yandan özellikle mahrumiyet yerleri için açılan sınavları kazananlar, kısa sürede tayinlerini istedikleri ve yaptırdıkları için, genelde kadro şişkinliği olmasına karşın, mahrumiyet bölgelerinde sürekli kadro açığı ile hizmet verilmek zorunda kalınmaktadır.<br /><br />Bilhassa vasıflı personel için tercih ölçüleri açık ve belli değildir. Keza, unvan yükselmeleri de belli kıstaslara bağlanmamıştır. Bazı KİT’lerde unvan yükselme yönetmelikleri yayınlansa da bunlar göstermeliktir, çoğu kez uygulanmazlar.<br /><br />Ünvan yükselmelerinde, liyakat, bilgi ve kariyer dikkate alınmaz. İki geçerli ölçü vardır: Personelin politik gücü ve amirine yaltaklık ölçüsüne varan göstermelik saygı. Liyakatı ve bilgisi ile unvan yükselenler azınlıktadır.<br /><br />Liyakat ve bilginin, unvan yükselmelerinde ikinci planda kalması da; işe yeni giren personelin, kısa sürede “çalışmakla, bilgiyle bir yere varılmıyor.” yargısına varmasına, dolayısıyla da personelin ya eyyamcılığa ve boş vermişliğe ya da politik çevre aramaya yönelmesine neden olmaktadır.<br /><br /><span style="font-weight: bold;"><span style="font-style: italic;"> 2. Personel Fazlalığı</span></span><br /><br />Bugüne kadar KİT’lerle ilgili olarak yapılan tüm araştırmalar, bu teşebbüslerde personel fazlalığı olduğunu göstermiştir.<br /><br />Bu durumun en büyük nedeni de, ülkemizde işsizliğin çok büyük problem olmasıdır. Hükümetler, bu güne kadar KİT’leri bir istihdam kapısı olarak görmüşler, tabir yerindeyse, KİT’leri bir nevi işsizlik sigortası gibi kullanmışlardır.<br /><br />Personel fazlalığının bir sonucu olarak, KİT’ler ciddi finansman problemleriyle karşı karşıya kalmışlar, toplam giderlerin içerisinde personel giderleri çok yüksek oranlara yükselmiş ve bunların neticesinde, KİT’lerin zararları günden güne artmış, zarar etmekten yalnızca, çok karlı iş kollarında faaliyet gösteren, tekel niteliğinde mal ve hizmet üreten veya uzun süre basiretli yöneticiler tarafından yönetilmesi nedeniyle personel fazlalığı olmayan üç-beş KİT kurtulabilmiştir.<br /><br />Personel fazlalığı bugün KİT’lerin en önemli çıkmazıdır. Kısa vadede çözümlenmesi en güç problemidir.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">3. Teknik Personel Sorunu</span><br /><br />“Türkiye’de İktisadi Devlet Teşekküllerinin Bünyesi ve Murakabesi” isimli eserin yazarı Prof. A. Hanson “...Oda Mühendisi;...Bu tip teknisyen az gelişmiş ülkelerin çoğundaki ortak tiptir. Mühendisleri kolalı gömleklerinden sıyırıp iş önlüğü giydirmek, mevcut tavırlarını değiştirmek kolay değildir.” demektedir.<br /><br />Maalesef bu tespit Türkiye için de geçerlidir. Akıl almaz bir biçimde mühendisler idari görevlerde istihdam edilmektedir. Mühendislerin yapacağı işi ise genelde işçiler üstlenmektedir. Şüphesiz, iş dağılımı bu şekilde alt üst olan işletmelerde, teknik gücün verimliliğinden söz edilemez.<br /><br />Kaldı ki, işletme yönetimi veya idarecilik konusunda yüksek lisans yapanlar dışındaki mühendislerden; personel yönetimi, halkla ilişkiler, işletmecilik gibi konularda eğitim görmedikleri için, yönetici olarak da gerekli verim alınamaz.<br /><br />Ayrıca, Türkiye standartlarına göre, daha üst düzeyde eğitim veren (ODTÜ, Boğaziçi Üniversitelerinin Mühendislik Fakülteleri gibi) mühendislik fakültelerinden mezun olan mühendislerin genelde özel sektörde çalışmayı tercih ettiği, ileride izah edeceğimiz üzere, KİT’lerde izlenen yanlış ücret politikalarının bir sonucu olarak, KİT’lerde yetişen üstün nitelikli teknik elemanların özel sektöre kaçtığı, hususları birlikte değerlendirildiğinde, KİT’lerin vasıflı mühendis açığı olduğu, teknik eleman potansiyelinin sürekli eridiği ortaya çıkmaktadır.<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">4. Üst Kademe Yöneticilerinin Çok Sık Değişmesi</span><br /><br />KİT’lerin yönetim kurulu üyeleri, genel müdür ve genel müdür yardımcıları çok sık değişmektedir. Bir kuruluşun işleyişini kavramak, personeli tanımak, onları motive ederek başarıya ulaştırmak, kısa aralıklarla değişen yöneticilerin başarabileceği bir iş değildir.<br /><br />Öte yandan, yönetim kurullarına genellikle o kuruluşların faaliyet gösterdiği iş kollarına çok yabancı kişilerin, yalnızca o kişilere makam ya da ek gelir sağlamak amacıyla atanmaları, yönetim işlevinde genel müdürleri yalnız bırakmakta, dolayısıyla hatalı yönetim ihtimali artmaktadır.<br /><br />Üst kademenin sık değişmesi, alt kademenin “onlar yolcu, biz hancıyız” şeklinde düşünmelerine, bu düşüncenin sonucunda da ya bildiklerini okumalarına, ya da eyyamcı ve idareyi maslahatçı davranış tarzı sergilemelerine neden olmaktadır.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">5. Meslek İçi Eğitim Yetersizliği</span><br /><br />Göreve yeni başlayan bir personelin çalıştığı KİT’teki görevini öğrenmesinin iki yolu vardır; ya daha önce işe girenlerden usta-çırak usulüyle, ya da açılacak kurslarla konuya vakıf olanlardan. Günümüzde, teknolojinin çok hızlı değişmesi, bilgisayarın hemen her sahaya girmesi, uluslararası ekonomik entegrasyonun artması gibi hususlar, emeğin önemini geçmiş yıllara nazaran çok azaltmıştır. Artık, işgücü yalnız başına bir önem ifade etmemektedir. İhtiyaç duyulan kalifiye işgücüdür, eğitilmiş insandır. Tahsil düzeyinin düşük olduğu, işe girişte, personel seçiminde gerekli özenin gösterilmediği KİT’lerde, işgücünün, ileri teknolojiyi kavrayacak ve kullanacak hale getirmenin tek yolu vardır: Meslek içi eğitim. Maalesef, bugün KİT’lerde meslek içi eğitime gerekli önemin verildiğini söylemek mümkün değildir.<br /><br />İşe yeni başlayan personel, işini kendisinden önce işe girenlerden, usta-çırak metoduyla öğrenmektedir. Bu durumda da işgücü veriminin sürekli düşmesine neden olmaktadır. İşçi sendikalarının da, meslek içi eğitime bir katkıları olmadığı gibi, bu yolda talepleri de olmamaktadır.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">6. Hatalı Ücret Politikaları</span><br /><br />Yürürlükteki mevzuata göre, KİT’lerde kadrolu ve sözleşmeli personel ile işçiler istihdam edilmektedir.<br /><br />Yıllar boyu, işçiler dışındaki KİT personeli ücret yönünden 657 sayılı Devlet memurları Kanunu’na tabi olmuş ve devlet memurları gibi ücret almışlardır.<br /><br />KİT personelini verimli kılmak, vasıflı yönetici ve teknik eleman istihdamını sağlamak gibi, gayet iyi niyetli düşüncelerle, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin getirdiği bir yenilik olarak, 1984 yılında KİT’lerde sözleşmeli personel istihdamına geçilmiş ancak uygulamanın vasıfsız memura, hizmetliye kadar indirilmesi ve yaygınlaştırılması, anayasa Mahkemesi’nin muhtelif iptal kararları üzerine yapılan yeni düzenlemelerle, sözleşme feshinin imkansız hale getirilmesi sonucunda, sözleşmeli personel uygulaması da, başlangıç amacından uzaklaşmış, çalışanlarına emsali devlet memurunun %10-15 fazla ödeme yapılmasını sağlayan genel bir ücret politikasına dönüşmüştür.<br /><br />Bugün KİT’lerde, üst düzey yöneticilerin, teknik elemanların, denetim elemanlarının aldıkları ücretler, sorumluluklarının ve iş yüklerinin gerektirdiği miktarların çok çok altındadır.<br /><br />Bütçeleri yüz milyarlarla, hatta trilyonlarla ifade edilen binlerce personel istihdam eden KİT’lerin üst düzey yöneticilerine, vasıfsız ilkokul mezunu 10-15 sene hizmeti olan bir işçiden daha az ücret ödenmektedir.<br /><br />Ayrıca, KİT’lerde aynı ünvandaki verimli ile verimsiz personel arasında da herhangi bir ücret farkı yoktur. Bir başka deyişle, testiyi kıranla taşıyan aynı kefeye konulmaktadır.<br /><br />Piyasa kurallarına uygun, verimlikli ve karlılık esaslarına göre çalışması beklenen KİT’lerde bu çarpık ücret politikasının sonucu; vasıflı işgücü özel sektöre kaçmakta, rüşvet, suistimal yaygınlaşmakta ve çalışma verimi düşmektedir.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">III TEKNOLOJİ DÜZEYİNİN DÜŞÜKLÜĞÜ VE ARAŞTIRMAYA ÖNEM VERİLMEMESİ</span><br /><br />Pek çok KİT’de makine ve teçhizat demodedir. Çağdaş teknolojinin gerisindedir. Bazı KİT’lerin kuruluşları sırasında geri teknoloji kullanılmıştır. (Özellikle SSCB teknolojisi ile işletmeye verilen KİT’ler, örneğin Seydişehir Alüminyum Tesisleri ve İskenderun Demir-Çelik İşletmelerinde olduğu gibi) Bazı KİT’lerin kuruluşları sırasında, o zamanın şartlarına göre modern sayılabilecek teknoloji kullanılmasına rağmen; endüstri mühendisliği hizmetlerinden yararlanılmaması, makine ve teçhizatın yeterli şekilde bakımının yapılmaması, verimi düşen, eskiyen makinelerin yenilenmemesi nedeniyle, zamanla bu KİT’lerin kullandığı teknoloji de demode kalmıştır.<br /><br />Çağdaş teknolojiyi yakından takip etmeye çalışan -ya da takip ettikleri iddiasında bulunan- pek çok KİT’de de, bazı teknik teçhizat normal ömürlerinin çok altında kullanılmış, ülke şartlarına uygunluğu araştırılmadan alınan pek çok teknik teçhizat özellikle elektronik teçhizat kullanılmamış, bu nedenle de bazı KİT’ler teknoloji mezarlığına dönüşmüştür.<br /><br />Modern işletmeciliğin en önemli kıstaslarından birisi, araştırma ve planlama faaliyetlerine verilen önemdir.<br /><br />KİT’ler, kuruldukları tarihten bugüne, pek çok eksikliklerine rağmen; ülkemizin teknik gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Fakat, bugüne kadar KİT’lerin bu yolda yaptıkları teknoloji transferinden öteye geçmemiştir. Araştırmaya ve teknolojiyi iç dinamiklerle yenilemeye gerekli önem verilmemiştir.<br />Hemen hemen her KİT’de Araştırma Planlama birimleri bulunmasına karşın, bu birimler görevden alınan bürokratların müşavir ünvanıyla görev yaptıkları -daha doğrusu aydan aya gelip maaş aldıkları- yerler haline dönüşmüştür.<br /><br />Ülke genelinde araştırma-geliştirme faaliyetlerine GSYİH’dan ayrılan pay %0.33’dür. Gelişmiş ülkelerde ise bu oran %4 ila %8 arasında değişmektedir.<br /><br /> KİT’ler ve diğer kamu kuruluşlarının (TÜRKİYE-A.E.K., TÜBİTAK, TSE gibi araştırma ağırlıklı kuruluşlar da dahil) araştırma giderlerinin, asıl amacı kar olan özel sektörün araştırma giderlerinin altında kalması düşündürücüdür.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">IV-KURULUŞ-ÖRGÜTLENME HATALARI VE KOORDİNASYON YETERSİZLİĞİ</span><br /><br />Ekonomik anlamda bir sanayi işletmesi kurulurken, yer seçimi çok önemlidir. Hammadde kaynaklarına yakınlık, hammadde ve mamülün taşınması için ulaşım imkanları, alt yapı, pazarlama kolaylığı, kalifiye ve düz işçinin kolay temini vb. hususlar sanayi kuruluşlarının yer seçiminde mutlaka göz önünde bulundurulması gereken unsurlardır.<br /><br />Cumhuriyetin ilk yıllarında, bölgeler arası dengesizliği gidermek, sanayi bütün yurda yaymak gibi mülahazalarla, yer seçiminde bazen bu kurallara riayet edilmemiştir. Bu durumu Karabük Demir-Çelik İşletmelerini örnek vererek Alman yazar Kurt Stenhaus şöyle açıklar: “Karabük Çelik İşletmelerinin bulunduğu yer demir kaynaklarına 1.000 km., kömür kaynaklarına ise 120 km. uzaklıktadır. Ayrıca hem demir, hem çelik üretimi ve işletme kapasitelerinin birbirine uygun ve Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre ayarlanmamış olması, üretim sektörleri arasında dengesizliklere yol açıyordu. Bu elverişsiz koşullar altında çalışan Karabük çelik kombinasının büyük güçlüklere karşı koyması gerekiyordu.”<br /><br />1950’lerden sonra da, KİT’lerin kuruluşları sırasında, yer seçimi yapılırken ekonomi biliminin kurallarına uyulmamıştır. Ancak, bu yıllardan sonra yer seçiminin öneminin göz ardı edilmesinin nedeni, sosyal fayda, bölgeler arası dengesizlik vb. düşünceler değil politik çıkar endişesi olmuştur.<br /><br />Köyler toplulaştırılarak (Tarım Kentleri oluşturularak) çok ucuza mal edilebilecek köy elektrifikasyon ve telekomünikasyon hizmeti, “Her Köye Elektrik”, “Her Köye Telefon” sloganlarıyla 4-5 haneli mezralara yüz milyonlar harcanarak gerçekleştirilmiştir. Elektrik ve telefon hizmetlerini yürüten KİT’lerin giderleri arasında köylerin elektrik veya telefon hatlarının bakımı için harcanan kalemler çok büyük yekün tutmaktadır.<br /><br />KİT’lerin pek çoğu, istihdam ettikleri personel sayısı, bağlı işletmeler ve müesseselerin fazlalığı iştigal konularının çeşitliliği açısından devasa kuruluşlar haline gelmiş ve bir merkezden idareleri zorlaşmıştır. Hepsi başlı başına dev kuruluşlar olan, hepsinin kendine özgü yönetim ve işletme sorunları olan, demir çelik işletmelerinin (DÇİ), petrol rafinerilerinin (TÜPRAŞ), şeker fabrikalarının, Etibank’a bağlı maden işletmelerinin, Genel Müdürlüklerden yönetilmesi, pek çok yönetim sorununu beraberinde getirmektedir.<br /><br />KİT’lerde taşra teşkilatlarına pek yetki verilmemektedir. KİT’lerin yetkili tek icra organları Yönetim Kurullarıdır. Uygulamada da, Yönetim Kurulları yetkilerini büyük oranda Genel Müdürlere devretmektedirler. İstişarenin, uzmanlığın ikinci plana itildiği, koltuğu siyasi iktidarın iki dudağı arasında olan tek adam (Genel Müdür) yönetimi KİT’lerin başarısızlığının en önemli nedenlerinden birisidir.<br /><br />KİT’lerin gerek bağlı bulundukları bakanlıklarla, gerek diğer KİT’lerle, gerekse ilişkileri bulunan kamu kuruluşları (DPT-Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, Mülki İdareler vs.) ile koordinasyon problemleri vardır. İlişkilerin sınırları ve yetkileri kesin çizgilerle belirlenmemiştir. Tüm bu kurumlar arasında ilişkileri koordine edecek, sağlıklı bir işbirliği ortamı kuracak herhangi bir makam ya da kurum yoktur.<br /><br />KİT’lerin kendi iç bünyelerinde de yetki ve sorumluluk karmaşası vardır. Birimler arasında yeterli koordinasyon yoktur.<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">I.FİNANSMAN PROBLEMLERİ</span><br /><br />KİT’lerin büyük çoğunluğunun özkaynakları yetersizdir. Ödenmiş sermaye gelişen şartlara göre arttırılmamıştır. Özkaynakların yetersizliği yanında, özkaynakların rantabl kullanılmaması da söz konusudur.<br /><br />Pek çok KİT’de gerek hammadde, gerekse mamul bazında sağlıklı stok politikaları oluşturulamaması, çağdaş pazarlama sistemlerinin kurulamaması ve alacakların tahsil edilememesi gibi nedenler, hatalı personel politikaları ile birleşince, finansman ihtiyaçları had safhaya çıkmış ve finansman ihtiyacını karşılamak üzere borçlanmışlardır.<br /><br />KİT’ler ihtiyaçları olan yabancı kaynakları bulmak için bazen iç ve dış bankalara başvurmuşlar, bazen tahvil çıkarmışlar, tüm bu kaynaklarla da, yeterli finansman bulamazlarsa, hazineye borçlanmışlardır. Son yıllarda dikkati çeken bir olgu da, KİT’lerin borçları içerisinde döviz karşılığı borçların gün geçtikçe artıyor olmasıdır.<br /><br />Borçların hızla artması, doğal olarak faiz giderlerinin, mal ve hizmet satış maliyeti içindeki payının yükselmesine neden olmuştur. Nitekim aşağıdaki tablonun da incelenmesinde görüleceği üzere; faiz giderlerinin mal ve hizmet satış maliyetine oranı 1984 yılında %2’ler düzeyinde iken 1990’larda %10’u geçmiştir.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">VI. DENETİMDEKİ AKSAKLIKLAR </span><br /><br /><br />KİT’lerin dış denetimleri muhtelif yasalara dayanılarak,<br /><br />a)TBMM<br />b)Devlet Denetleme Kurulu<br />c)Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu<br />d)Başbakanlık Teftiş Kurulu<br />e)İlgili Bakanlık Teftiş Kurulu<br /><br />tarafından yapılmaktadır. Ayrıca, Yüksek Planlama Kurulu, DPT, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, Bankalar Yeminli Murakıpları gibi organların da KİT’ler üzerinde, denetim olarak nitelendirilebilecek yetkileri vardır. Bütün bunların dışında KİT’ler, yeniden değerlendirme, amortisman gibi bazı işlemlerini Yeminli Mali Müşavirlere denetletmektedirler.<br /><br />KİT’lerde iç denetim ise Genel Müdüre bağlı olarak görev yapan, kurum müfettişlerince yapılmaktadır.<br /><br />KİT’ler bu kadar fazla organ tarafından denetlenmesine karşın, suistimal ve yolsuzluk iddialarının önüne geçilememektedir. Özellikle, etkin bir dış denetimden bahsetmek mümkün değildir.<br /><br />Devlet Denetleme Kurulu, Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirildiği takdirde denetleme yapmaktadır. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun denetimleri verimlilik, karlılık vb. makro konulardadır. Raporları tavsiye niteliğindedir. Bu kurulun soruşturma ve yaptırım yetkisi yoktur.<br /><br />Uygulamada, Başbakanlığın ve ilgili bakanlığın denetimi, kendilerine ulaşan yakınmaların incelenmesi ve soruşturulması ile sınırlı kalmaktadır.<br /><br />KİT sayısının fazlalığı, KİT Komisyon üyelerinin sayılarının azlığı ve ayırabilecekleri zamanın sınırlılığı gibi nedenler de, TBMM’nin denetiminin istenilen etkinlikte olmasını engellemektedir.<br /><br />Bugünkü yapısıyla, herhangi bir ihbar olmadığı takdirde, hiçbir dış denetim organının, rüşvet, irtikap, zimmet, alım-satıma fesat karıştırmak vs. suistimalleri ortaya çıkarmaları mümkün görülmemektedir.<br /><br />KİT’lerin iç denetimini yürüten Teftiş Kurulları ise, kurumun Genel Müdürüne bağlı olarak görev yaparlar. Dolayısıyla yetkileri sınırlıdır. KİT Müfettişleri, genelde çok iyi yetişmiş olmalarına karşın, konumları icabı, ancak alt birimlerin denetimini yapabilirler. Teftiş programları Genel Müdürün onayına tabidir. Keza soruşturma yapmaları da Genel Müdürün iznine bağlıdır. Tabiidir ki, bu konumdaki Denetim Elemanlarının görevlerini sağlıklı bir şekilde yapması, genel müdürlerin denetime ve müfettişe bakışına, usulsüzlüklerin üzerine gitmedeki kararlılığına bağlıdır.<br /><br />Gerek KİT’lerde, gerekse diğer kamu kurum ve kuruluşlarında, etkin bir denetimin olmazsa olmaz şartı; denetim organlarının özerk bir yapıya sahip olması, dürüst, bilgili, tarafsız ve yetenekli kişilerden oluşması zorunluluğudur. Bu durum da denetim elemanlarının (Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Üye ve Denetçileri, Başbakanlık, Bakanlık, Müstakil Genel Müdürlük ve KİT Müfettişleri) TBMM Başkanlığına bağlı özerk bir kurum çatısı altında toplayarak gerçekleştirilebilir. Ki bu yolda, Devlet Denetim Elemanları Derneği tarafından hazırlanmış iki değişik kanun teklifi taslağı vardır. Temennimiz bu doğrultuda bir yasanın kısa sürede çıkarılmasıdır.<br /><br /><br /> <span style="font-weight: bold;"> SONUÇ</span><br /><br />KİT’lerin sorunları şüphesi yukarıda belirtilenlerle sınırlı değildir. Gerek Kit olmalarından kaynaklanan genel, gerekse faaliyet gösterdikleri iş kollarından kaynaklanan genel, gerekse faaliyet gösterdikleri iş kollarından kaynaklanan özel pek çok sorunları vardır.<br /><br />Özelleştirme tartışmalarının çok yoğun olarak başladığı 1983 yılından bu yana 13 yıl, özelleştirme ile ilgili yasal düzenlemeyi yapan 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine dair Kanun’un kabulü üzerinden de bir yılı aşkın bir süre geçmesine karşın, özelleştirme konusunda çok somut adımlar atılmaması, bazı KİT’lerin özelleştirilmesinin sözünün dahi edilmemesi, daha uzun yıllar KİT’lerle ve sorunlarıyla iç içe yaşayacağımızı göstermektedir.<br /><br />Bu nedenle, ister özelleştirmeden yana, ister özelleştirmenin karşısında olalım; ekonomiyi ağırlıklı olarak KİT’lere dayayan adına KARMA EKONOMİ denen ancak, “KARMAŞIK EKONOMİ” diye tanımlanması çok daha doğru olan mevcut yapıyı, gerekse KİT’lerin sorunlarını daha uzun süre tartışmak zorundayız.<br /><br />Temennim, dergimiz “DENETİM”in bu sorunların daha sık tartışıldığı bir platform olmasıdır.<br /><br /><br />KAYNAKÇA<br /><br />1. Coşkun Can AKTAN, Temiz Toplum ve Temiz Siyaset<br />2. Şevket Süreyya AYDEMİR, Tek Adam III. Cilt<br />3. Korkut BORATAV, Devletçilik 1923-1949<br />4. İsmail CEM, Türkiye’de Geri kalmışlığın Tarihi<br />5. DPT Genel Ekonomik Hedefler 1993-1994<br />6. DPT 6. Beş Yıllık kalkınma Planı Destek Çalışmaları<br />7. Nursel Zennur DİYARBAKIROĞLU, Genel Olarak Denetim ve KİT’lerin Dış denetimi<br />8.Agah Oktay GÜNER, Türkiye’nin Kalkınması ve İktisadi Devlet Teşekkülleri<br />9. Ahmet KILIÇBAY, Türkiye Ekonomisi<br />10. Dündar SAĞLAM, Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri<br />11. Dündar TAŞER, Mesele</div>FAZLI KÖKSALhttp://www.blogger.com/profile/02805799921242689541noreply@blogger.com1