FAZLI KÖKSAL
Televizyonlarda bir sendika başkanına 1 Milyon liralık lüks araç alındığını duyunca haberi dikkatle dinlemeye başladım. Acaba bu hacıağa hangi sendikanın başkanıymış diye.
Televizyonlarda bir sendika başkanına 1 Milyon liralık lüks araç alındığını duyunca haberi dikkatle dinlemeye başladım. Acaba bu hacıağa hangi sendikanın başkanıymış diye.
Öğrenince
şoke oldum... Şeker İş başkanıymış.
Oysa
gereksiz harcama yapacak, parasını çarçur edecek son sendikaydı Şeker-İş...
Şeker
Fabrikaları birer birer satılıyor... Sendikanın üye sayısı her gün azalıyor...
Şeker
Fabrikalarının özelleşmesini engellemek için en fazla eylem yapması, en fazla
etkinlik düzenlemesi, işsiz kalan üyelerine destek çıkması gereken bir zamandan
geçiyor Şeker-İş.
Sendikanın en fazla paraya ihtiyacı olduğu dönemde sendika genel başkanına 1 Milyon liraya lüks binek aracı alınıyor.
Şeker fabrikaları tek tek satılacakmış...
İşçiler
işsiz kalacakmış...
Kamuoyunun, yayınlanacak kitaplarla, görsellerle Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesinin
yanlış olduğu yolunda aydınlatılması gerekiyormuş...
Yapılması
gereken grevlerde işçilere destek maaşı verilmesine ihtiyaç varmış...
Mısır
şurubundan elde edilen şekerin zararları konusunda kamuoyunu aydınlatmak için
programlar yapılmalıymış...
Ülke
ekonomik krize doğru yol alıyormuş…
Umurunda
mı sendika ağasının... Mirasyedi hacıağalar gibi sendikanın parasını çar-çur
etsin... Lüks arabasına kurulsun eş dost ziyaretine gitsin...
Bizim
sendika ağaları, çocukluklarında köylerinde tezeklerin arasında, tahtadan yaptıkları
arabalarla oynarken, sendikacı olup işçinin hakkını aramayı mı, yoksa zengin
olup lüks arabalara binmeyi mi hayal
ederlerdi acaba? Gerçekten merak ediyorum.
Bazılarınız,
“sendikacılarımızın lüks araba sevdası yeni değil ki, Şemsi Denizer'den bu yana
Sendikacılarımızda lüks araba tutkusu var” diyecekler. Ama hiç olmazsa Şemsi
Denizer zamanında sendikalar ciddi eylemler yapıyorlardı... Mesela Denizer’in
başkanlığı döneminde Maden-İş Zonguldak'tan Ankara'ya on binlerce Maden işçisi
ile birlikte yürümüş işçilerin taleplerinin büyük bir bölümünün yerine getirilmesini
sağlamıştı.
Ben
şeker fabrikalarının özelleştirmeleri gündeme geldikten sonra Şeker-İş'in
herhangi bir ciddi, ses getiren eylemini hatırlamıyorum. Şeker-İş'in güçlü
başkanları - mesela Sadık Şide- iş başında olsaydı Şeker Fabrikaları bu kadar kolay özelleştirilebilir miydi?
1980’den
sonra Türkiye’de sendikacılık öldü, sendikaların eli kolu kırıldı diyebilirsiniz... Haklısınız… Ama yine de
çok şey yapılabileceğine inanıyorum ben..
Maalesef sendikalar ehil ellerde değil… Çoğu sendikacılığı siyasete ve
servete ulaşmaya bir basamak olarak görüyor… Ve
vizyonları yok…
Hangi
sendika olursa olsun, başkanı için milyonluk lüks araç alması
kabullenilemez. Ama Şeker Fabrikaları özelleştirilirken Şeker İş’in başkanı
için bir milyon liralık lüks araç alması hiç kabullenilemez…
Benzer
bir yanlışı Haber-İş de yapmıştı. Türk Telekom’un 1995’den sonra
özelleştirilmesi sürekli gündemde olmasına rağmen, işçilerin aidatlarıyla
biriken önemli bir kaynak beş yıldızlı bir otel inşaatına yatırılmış ve
Haber-İş lüks otel işletmecisi olmuştu. Sendika yöneticileri bu otelden
toplantı- seminer adıyla bedava yararlanırken, Meşhur grev geldi çattı ve
sendika kaynak yetersizliği nedeniyle grevi sonuçlandırmak zorunda kaldı… Ve
grevden istenilen sonuç alınamadı… Daha öncesinde de özelleştirmeye karşı ciddi
bir eylem ortaya konulmadı… Özelleştirme karşıtı bir yayın yapılmadı…
Diğer
sendikalar farklı mı? Mesela Türk-Metal Sendikası’nın da 2-3 tane 5 yıldızlı
oteli var… Şu anda bir de AVM inşaatları sürüyor…
Aslında
Kamuoyunun adını bilmediği Türk-İş Başkanının "Buradan imkanı olan
patronlara, işverenlere sesleniyorum. Üç kuruştan kaçınmayın. Asgari ücretliyi
2 bin liraya çekin. Sizin, ailenizin, çoluk çocuğunuzun çıkarına, iş yerinin
bereketine verin" diye işverenlerden sadaka talep ettiği, israfın şatafatın tepeden aşağıya yayıldığı bir ortamda sendikalardan farklı tavır beklemek ne kadar doğru?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder